https://open.spotify.com/show/0agDB3IEOrDbC3PaeEowhT
https://open.spotify.com/show/5JCpaxwNFZ60Ch8cgEeQq4
Eğer bu programı seyretmediyseniz, yazık size, diyebilirim. Mutlaka görüp dinlemelisiniz. Şahane muhabbet ediyorlar.
Flu TV'deki Arınma Gecesi adlı bu programda, İlker Canıklıgil, Erkcan Özcan, Aytuğ Akdoğan'la birlikte dinlediğim Celal Kadri Kınoğlu'nun resmen müptelası oldum.
Bulabildiğim tüm sohbetlerini dinledim. Hep konuşsun hep dinlerim.
Son tahlilde, Celal Kadri Kınoğlu'nun takibindeyim.
"Armağan" adlı kitabını sipariş ettim. Gözüm yolda. Beklemekteyim:)
Buradan buyrunuz, bir kaç muhabbeti...
https://www.youtube.com/watch?v=WseUCEqg5-w
https://www.youtube.com/watch?v=SUzdUcixsug
https://www.youtube.com/watch?v=I_5U8dFju4s
https://www.youtube.com/watch?v=EMtYpEfWw-k
https://www.youtube.com/watch?v=erMC-u9cRAo
"Çölde
Bu gün hep arazide koşturup durunca, eve gitmeden önce kahve molası vermek istedim. Yumuşak adımlarla köşedeki kafeye doğru ilerledim. İlk güz rüzgarı tatlı tatlı esmekteydi. Rüzgârın tenimi üşütmesi hoşuma gitti. Bu esinti, daha bir kaç hafta önce nasıl değişik tat veriyordu. Sıcaktı. Yakıyordu. Şimdi… Sonbaharda farklı. Artık serin esiyor. Diriltici. Önümüz kış. Kimi zaman dondurucu olacak. Sertleşecek. Bazan önünde ne varsa peşi sıra sürükleyecek.
Mevsimler, hayatlar gibi kendi mecralarında akıp gidiyor, diye düşünerek yürümeyi sürdürdüm. Omuzlarıma uzadığından beri saçlarımı artık hiç toplamıyorum. Yürürken esintinin ritminde saçlarımın dans etmesini, kimi zaman yüzüme doğru uçuşan saçlarımı tek elimi enseme sokarak arkaya ittirmeyi, mutlulukla alınan her nefesi, sağlıkla atılan her adımı, özgürce dolaşmayı, bilmediğim yepisyeni duygularımın varlığını keşfetmeyi seviyorum. Bir zamanlar böyle miydim? Bana hüzün veren her durumda dünyanın sonu geldi diye düşünürdüm. Gene olmuyor mu? Oluyor elbette. Ama o eski günleri iyi ki yaşamışım diye düşünüyorum. Size bir şey söyleyeyim mi? Anılar acı bile olsa beyaz tülbentlere sarılıp saklanmalılar. Sonra ömrün farklı mevsimlerinde çıkarılıp merhem niyetine hayata sıvanmalılar.
"Türkiye'nin tek 4 kadınlı programı Only Cans'e hoşgeldiniz." diye başlayan programlarını ilgiyle, sevgiyle, gülerek takip ediyorum.
Mesela neler konuşuyorlar;
Bir şehir olsak hangisi olurduk, ne dersek feministlikten atılırız, koca nereden bulunur, nereli olmalıdır, devrimci bıyığı sevgisi, ayrılık konseptli sohbetler, tozlu lise defterleri, üniversitedeki yurt anıları, estetikte doğallık modası, kediler mi bizi yönetiyor, fazladan organ seçme hakkımız olsa ne olurdu, kime göre neye göre fakir, Napolyon'un gideri, Greud'un annesi, manitayla halı saha, Z kuşağı beklentileri, yanlış kişiye atılan mesajlar, yanlışlıkla gittiğimiz yerler, aşk acısından kurtulma taktikleri bıdı bıdı bıdı bıdı:)
Oh! Kadın kadına muhabbet lezzeti emsalsizdir. Çok eğleniyorum. Tavsiye ederim. Arz ederim.😆
Sosyal medyadan takip etmek için: Deniz Özturhan @dozturhan Eda Özyurt @edaozyurtt Tuba Ulu @ladymalumat Hande Yögen @handehanimcim
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şaheseri Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün tiyatroya uyarlandığını üstelik Serkan Keskin tarafından yorumlandığını duyar duymaz atladım gittim. Seyrederken, vay arkadaş, dedim. Sahiden aklım çıktı.
Hayal Kahvem'e Serkan Keskin'in o şahane performansını anlatmaya niyetlenmiştim. Dün gece instagramda Murat Menteş'in aşağıdaki yazısına denk geldim. Daha iyisini yazamam diye, aldım buraya yapıştırdım. Kitabı okumadıysanız okuyun, bilet bulun, oyunu seyredin... Aklınız çıksın. Yazık olur size. İlla yapın.
MURAT MENTEŞ;
"SAE’nin
sahneye uyarlandığını duyunca heyecanlandım. Hayri İrdal’ın, Halit Ayarcı’yı,
Doktor Ramiz’i, hala’yı, eşi, müfettişi… onlarca kişiyi Serkan Keskin’in
canlandırdığını öğrenince de şaşırdım. Acaba nasıldı? Ara tara bilet bulamadım.
Dostum @parttime_saint birlikte gitmeyi önerdi, gittik.
Aklım
çıktı. Yönetmen-Yazar Serdar Biliş, romanı kusursuz bir denge, tutarlılık ve
bütünlükle sahneye uyarlamış. Sinema ve tiyatronun olanaklarını birleştirmiş.
Serkan
Keskin ise, SAE’yi besbelli çok iyi özümsemiş. Romanın suyunu sıkıp içmiş
sanki, Tanpınar edebiyatı Serkan Keskin’in kanına karışmış adeta. Karakterleri
öyle yetkinlikle canlandırıyor ki, Tanpınar’ın ihtimamını, gönül genişliğini,
zihin açıklığını, sanatsal ustalığını her an hissettiriyor, mükemmelen
yansıtıyor.
Saatleri
Ayarlama Enstitüsü’nün bu kadar iyi anlaşıldığını [okunduğunu] Tanpınar
görseydi keşke.
SAE,
1954’te gazetede tefrika edilmiş ve 1961’de, Tanpınar’ın öldüğü sene
yayımlanmıştır.
SAE, insanların, [giderek toplumun] yanlışlar, anormallikler, haksızlıklar, beklentiler, yanılgılar… etrafında nasıl kenetlendiğini anlatıyor. Bilimin ve düşüncenin çıkarcılıkla ve şarlatanlıkla ne gibi şekillere sokulduğunu gözler önüne seriyor. Bu bozukluklar içinde sürdürülen, ziyadesiyle ciddi düzenlilik iddiasının gülünçlüğünü işaret ediyor. Hayri İrdal’in şahsında, bize özgü normalliğin, sıradanlığın sebeplerini, arkasında ne tür bir karmaşıklığı gizlendiğini anlatıyor. Tanpınar, bozbulanık kaderimizi müşfik bir tutumla uzun uzun inceliyor.
Tiyatro uyarlaması, Tanpınar’ın entelektüel enerjisini, yücegönüllülüğünü, kılı kırk yaran dikkatlerini harikulade bir şekilde yansıtıyor. Hayranlıkla izledim. Öyle ki, romana dair kavrayışımı pekiştirdi bu piyes. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü, bu edebiyat şaheserini okuyunuz ve tiyatroya koşunuz.
@serdarbilis ’i, @enistesigelmis ’i ve eserin sahnelenmesinde emeği geçen herkesi gönülden kutluyorum."
Böyleyken böyle.