Allah affetsin. Sıcaktan hiç haz etmem... Güneşten değil rüzgârdan enerji alan bir bünyeye sahibim ben... Rüzgâr gözle görünmez ya... Hayalidir hani... Hatırlasana o şarkıyı... "Penceremin perdesini havalandıran rüzgâr... Denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgâr" Heyy!.. Göremem rüzgârı... Ama... Bazan yetim bir yavru gibi usulca iç çekerek ağlamasını... Bazan masal anlatan anne gibi sessizce mırıldanmasını işitirim. Bazan haşmetle öfkelenir... Böölee nasıl desem... Delice uğuldar hani... Bilirsin... En çok rüzgârın kuru ayazda teni ısırmasını severim. Rüzgârla resmen enerji depoladığımı hissederim. Hayal olan herşeyi seven bünyemin, ayan beyan görünen güneşten değil de, gözle görülmeyip sadece hissedilebilen hayali rüzgârdan enerji alması belki de bu sebeptendir yani... Ne bileyim?... Niye yazdım şimdi bunları? Hoppalaaa! Aslında diyecektim ki, bugün akşam üzeri hafif bir rüzgâr penceremin perdesini havalandırınca... Hem de bu sıcakta... Ben başımı uzatınca ofisteki odamdan dışarıya... Büyülü bir tılsım değdi tenime sanki... Rüzgârın bir illüzyonuydu besbelli... Hooop.... Bir deli enerji tebelleş oldu ruhuma... Masamı topladığım gibi... Parmaklarımın ucuna basarak kaçtım ofisten.
Eve gelirken arabamın camını açtım. Estikçe rüzgâr, saçlarım havalandıkça havalandı... Dağılan saçlarımın arasından dikiz aynalarına göz attım. Baktım ki gelen giden yoktu yolda... Bastım azıcık daha gaza... Rüzgâr estikçe esti... estii... Aklım başımdan anında uçtu gitti. Akılsız başımı camdan dışarıya uzattım... Rüzgâra bir kaç kez "Heeeyy!" diye bağırdım... "Ah benim sevdalı başım... Ah benim sarhoşluğum... Ah çılgın yüreğim... Sus artık uslandır beni..." diyesim geldi... Çünkü vaziyetimi bir gören olsa... Kesin bana... "delisin!" derdi... Rüzgâr ise... İşittim... Oyunuma bıyıkaltı güldü... Sevindim ne yalan söyleyeyim. İyi ama... Bu kez... Camı keyifle kapattığım anda acıktığımı hissettim. Yol boyunca şahane yemekler pişirmeyi hayal ettim. Eve girdim. Şıpıdık terliklerimi ayağıma geçirdiğim gibi... Önce buzdolabındaki patlıcanları gıcırta gıcırta yıkadım. Soonra fırını sonuna kadar açtım. Patlıcanları fırının teline attım. Uzatmayayım... Ben... Efendime söyleyeyim... Bir giriştim yemek işine... Of! Döktürdüm... Döktürdüm... Önce söylemesi ayıp, Alinazik yaptım. Heyy!.. Sakın Şener Şen'in o meşhur Muhsin Bey filmindeki, Uğur Yücel'in canlandırdığı, Urfa'dan türkücü olmak sevdasıyla İstanbul'a gelen Ali Nazik'le karıştırmayasın. Yoo... Alinazik bir Gaziantep yemeğidir. Ve benim Anadolumun yemekleri sahiden şahanedir! Alinazik, adı üstünde, terbiyeli, saygılı, efendi bir yemeğimizdir. Şöyle bir hikayesi olduğu söylenir. Yavuz Sultan Selim Gaziantep'e gittiğinde, padişahı nasıl ikramlayacağını bilememişler. Güzelim Gaziantep yemekleri arasında, patlıcanlı, yoğurtlu, kıymalı bir yemeği padişaha ikram etmişler. Yavuz Sultan Selim pek beğenmiş bu yemeği ( ki laf aramızda padişah ağzının tadını bilirmiş, ne yalan söyleyeyim ben de bayılırım:) ve "Bu yemeği hangi eli nazik pişirdi?" diye sormuş. O günden sonra bu yemeğe elinazik denmiş. Ama günümüze gelene kadar adı değişmiş. Alinazik olmuş. Ben anlatılanların yalancısıyım. Şimdi bunları yazınca... Böyle ne biliyim... Yemeklerimiz dedim... Hani Anadolu dedim... Türkülerimiz dedim ya... Canım bir türkü dinlemek istedi. Hımm... Bir dakika.... O kitap...
Kalktım yerimden. Kitaplarımın arasından Cumhur Canbazoğlu'nun Anadolu'dan Pop-Rock adlı kitabını indirdim. Gözümü kapadım. Bahtıma ne çıkarsa diye bir sayfasını çevirdim. Heyy! Aşık Mahzuni Şerif denk geldi. Memleketimin Kahramanmaraş'ı, Afşin'inden... Ne güzel!.. Cumhur Canbazoğlu'nun bu başvuru kitabını çok seviyorum. Kitapta yazan Aşık Mahzuni'nin eserlerini şöyle hızla okudum... Neler yok ki... Aşık Mahzuni'nin yapıtlarını en fazla Edip Akbayram Anadolu popa taşımış. Hatırlarsın... "Değmen benim gamlı yaslı gönlümee..." Of! Ne hoş şarkıdır. Ah... Şu türküsünü de çok severim Aşık Mahzuni'nin... "Dumanlı dumanlı oy bizim eller, oturup ağlasam delidir derler..." Ruhuna Rahmet olsun büyük ozanın. Dur... Kitaptaki bir türkü sözleri daha dikkatimi çekti... Heyy!.. Cem Karaca söyler hani... Nem Kaldı... Of! Ne söyler hem de... Yok, dayanamam dinlerim şimdi... Üstelik bağıra bağıra ben de beraberinde söylerim... "Parsel parsel eylemişler dünyayıııı!.." dabadam dabadamm... damm!.. "Bir dikili taştan gayrı nem kaldı!.." dabadam... dabadam.. dabadam... dabadamm.... dammm... Dost köyünden ayağımı kestiler!" dabadam dabadammmm... dabadam... dabadamm... dammm!.. "Bir akılsız baştan gayrı nem kaldı! nem kaldı... nem kaldı..." Cem Karaca senin de ruhuna rahmet ola! Anadolumun gelmişleri geçmişleri... Nur olun hepiniz e mi?
Herkesin gönlüne göre versin, rüzgar isteyene rüzgar, güneş isteyene güneş:)
YanıtlaSilPek severim ben alinaziği :) hafta işi ilk işim alinazik yemek olacak:)
YanıtlaSilFiamma, aynen dediğiniz gibi olsun..
YanıtlaSilAynen:)
Dönüştürücü bir etkisi var di mi rüzgarın?
YanıtlaSilİster soğuk karayel, ister serinleten poyraz ya da tatlı bir meltem...ammaa..bir de lodos var. Sersemleten, her şeyi allak bullak eden, insana neler oluyor orada dedirten lodos var.
İlle de lodos:)
Bolat, Alinazik zor bir yemek zannedilir. Hani festfoodçu olduk ya... Oysa çok pratik bir yemektir.
YanıtlaSilEvde yapmanızı öneririm.
5 kardeş patlıcan kızgın fırına öylee giysileriyle, sapıyla atıla...
Patlıcanlar fırında yanarken, tencereye küçük doğranmış bir soğan,üç diş sarımsak,iki küçük doğranmış domates, bir avuç kıyma, karabiber, tuz, istersiniz maydanoz
hep birlikte tahta kaşıkla çevire çevire pişirin.
Artık patlıcanları fırından çıkarın. Lavaboya bir tabak koyun ve teker teker soğuk suyun altında patlıcanların yanık kabuklarını soyun. Kabukları soyulmuş patlıcanlara iki diş sarmısak ezin ve ekleyin. Tuz ilave edin. Çatalla hepsini iyice ezin. Bir çay bardağı yoğurt ilave edin. Karıştırın.
Tabakların altına bu yoğurtlu patlıcanları yayın. Üstüne pişirdiğiniz kıymalı karışımı dökün.
İsterseniz tereyağında biber salçası eritin ve üzerine dökün.
Şahane olur. Yarım saatte hazır:))
Valla Bolat, tarifi benden.Öyyle dışarıda yemekle olmaz. Evde yaparsınız. Parmaklarını yer sizinkiler:))
Sahiden severim lodosu Lodosçu:)
YanıtlaSilÇünkü lodosun gözü yaşlıdır der balıkçılar. Çünkü lodosun arkasından bilirsini ki yağmur başlar. Of! Ben yağmurseven biriyim. Lodostan sonra gelen yağmura deliririm:))
Lodosta başı tutanlar vardır ya... Allah şifa versin ama... Lodostan olduğunu hiç sanmam.
Peki.. İlle de lodos olsun Lodosçu:))
cem karaca' yı severim fakat bu "nem kaldı" şarkısını bir de selda bağcan' dan dinle derim ben.
YanıtlaSilayrıca o arabada ki vaziyetini bir trafik polisi görse "delidir" demekle bırakmazdı diye düşünmekteyim..:)
Hımm.. Acıdan_geçtim_güzelleştim.. Selda Bağcan'dan bu türküuü hemen dinleyeyim ben:)
YanıtlaSilTrafik polisleri, benim halimi görünce, kalakalırlar, donakalırlar, şaşakalırlar genelde:)
Yaa.. Böyleyken böyle.
Anadolu yemekleri şahanedir, türküler de harika :)
YanıtlaSilSahiden Anadolu'nun herbişeyi şahanedir Sessizgemi. Çok haklısınız.
YanıtlaSilSahip çıkmalı yemeklerimize... Türkülerimize:)