"Çiğdem Sineması, Yeşilyuva İlkokulu'nun yanındaydı...
Yalnız, bir dakika durup isimlerin güzelliğine dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Çiğdem Sineması, Yeşilyuva İlkokulu, Cennet Mahallesi, Florya,
Menekşe İstasyonu..."
atilla atalay/çiğdem sineması
Böyle düşsel bir mekanda, dev bir hercai menekşenin
dibinden trene binip, çiğdem kokan bir sinemada film seyretmeyi hayal
ederek Beyoğlu'na gelmiştim. Aynen Çiğdem Sineması'nın olmadığı gibi, Emek
Sineması da yok artık, kesin biliyorum. Fitaş'ın yüksek
koltukları arasında boynumu uzata uzata, !f İstanbul Uluslararası
Bağımsız Filmler Festivali'nin filmlerini arka arkaya
seyrediyordum.
Üzerimde tuhaf bir hal vardı. Parmağına çekiç
vurmuş insanın, elini deli gibi sallayıp zıplaması, söz konusu acıyı geçirmesi
nasıl mümkün değilse, Tokyo'daki çetelerden, Avustralya'daki trans
anneye, büyükler için yazılmış masal tadındaki İngiliz filminden, Brezilya'nın ağustos
esintilerine kadar muhtelif lezzette filmler seyrederken, 27 Şubat'ta
vizyona girecek olan Manda Yuvası adlı filmin sürekli zihnimde gezinmesini ve günleri saymayı
engellemem de mümkün olamıyordu. Acayipti!
Bilenler bilir, öykü seven biriyim.
Atilla Atalay'ın komik kitaplarının arkasına gizlediği, ciddi ve hisli
öykülerini tekrar tekrar okumaya doyamam. Benim için nadide
mücevher ayarında her biri... Tek kelimeyle biterim.
Biliyordum ki, Atilla Atalay son kitabına
yeni öykülerini hazırlıyordu. Çıkacak kitabının adı
bile belliydi. Ağır Tren... Of! Trene dair her şeyi
seven bencileyin biri için bu kitap adı tam anlamıyla harikuladeydi. Diğer kitapları gibi bu kitabının
adını da çok sevmiştim. Öğrendiğim anda yüreğim
pıtı pıtı kanatlanıvermişti. En hakiki okuru olaraktan, sabırsızlıkla yeni kitabının yolunu gözlemekteyim.
Pekiii.... Manda Yuvası adlı filmle alıp
veremediğim neydi?
Şuydu... Yavaş Tren bir türlü
yayımlanmamıştı. Sabırsızlıkla beklerken, Manda Yuvası'yla ilgili
haberler gözüme ilişmişti. Haberlere göre, Manda Yuvası'nın
senaryosunu Atilla Atalay, Can Barslan ile birlikte yazıyordu.
Kastamonu'ya filmin çekiminin yapılacağı yerleri görmek, köylülerle konuşmak
için gitmişler, bir süre oralarda kalmışlardı. Eee... Bu durumda Yavaş Tren'in
gelmesi gecikiyordu. Yıkılmıştım resmen... Çok
fenaydı.
Yalan söyleyecek değilim. Manda Yuvası hakkında
bütün bu haberleri duyduğumda çok öfkelenmiştim. Fikrime göre, Yavaş Tren'in gelişini yavaşlatmıştı ya, bırakın Manda Yuvası'nın adını
anmayı, mümkünü yok... Asla seyretmeyecektim.
Sanki kızgın ütüler ayaklarıma düşüyor,
boğazımda petrol yüklü tankerler infilak ediyordu. Hatta bir süre sonra
kabuslarımda rol değişimi oldu. Asabi kadın el emeğiyle, psikolojik
gürültüler çıkarıp, Manda Yuvası'na karşı menfur suikast girişimleri planlamaya
kadar işi götürünce, kendimden korktum. Geçer diye bekledim, geçmedi. Harbiden
rehabilite olma durumum söz konusuydu. Nihayetinde Manda Yuvası'nı zihnimin
ücra çekmecelerinden birine kilitlemeyi becerebildim. Vallahi unuttum sanıyordum.
Bilirsiniz, unuturken, sinemaya gider, öyküler okursunuz,
gülersiniz, gözleriniz dolar... Aynılarını yaptım. Yooo... Besbelli unutamamışım. Bırakın
unutmayı, için için Manda Yuvası'nın vizyona girmesini dört gözle beklediğimi anladım. !f İstanbul
Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nin dünyanın her yerinden
farklı bakışları sinemaseverlerle buluşturan filmlerini seyrederken,
aynen askerin kafa izninin bitmesine kalan günleri sayması gibi, kaç kere Manda
Yuvası'nın vizyona gireceği günü sayarken yakaladım kendimi. Şaşırdım kaldım. İçimdeki
yavru kedi debelendi... Gece on ikiden sonra, şafak on...