Pandemi dönemi uzadıkça ilgi alanlarım kendiliğinden yepisyeni rotalara çark etmeye başladı. Sanırım bilmediğim bilimum insanlık vaziyetlerini idrak etmek gibi bir çabaya giriştim. İşte buyrunuz... Sihirbazlardan sonra sumocuların dünyasına göz atıverdim. Acayipmiş.
Yukarıdaki iki abiden sağdaki Moğol sumocu Hakuho. Soldaki ise Gürcü sumocu Tochinoshin. Müsabakalarını epeyce seyrettiğimi söyleyebilirim. Japonların geleneksel sporunu icra eden sumocular arasında niye Japonları değil de, bu iki sporcuyu takip ediyorum acaba? Bilmem ki. Zır cahilliğime verin:)
İlk bakışta, iki metreye yakın boyları 150-200 kilo çapındaki cüsseleriyle bu sumocu abiler iri kıyımdan ziyade obez mi obez emdam sergiliyorlar di mi? Yooo... İnanılmaz esnek, çevik ve kaslılarmış meğerse.... Yok artık demeyin. Yeminle öyle. Tamam, sumoda çok kilolu olmak mühim. Lakin kilo sınırlaması yokmuş. Sumocular arasında diğerlerine göre tüy siklet kalacak sumocu abiler varmış ki, aşırı kilolu rakiplerini saniyeler içinde deviriyorlarmış. Valla doğru. Örnekse, Endo adında bir Japon sumocunun videolarını seyrettim. İnanılır gibi değil. Zebellah gibi sumocuları bir çırpıda yere yıkıyor.
Çember şeklindeki halatla çevrilmiş toprak alanın ortasında rengarenk samuray kimonosu giymiş hakem duruyor. Çocuk bezinden yapılmış tangavari tuhaf don giyen sumocular sahaya çıkıyorlar. Kollarını uzatarak, tek ayaklarını kaldırarak ısınma hareketleri yapıyorlar. Avuçlarına aldıkları bir avuç tuzu serperek minderi kutsuyorlar. Yüz yüze durup tabanlarını yere sıkıca vuruyorlar. Koca bedenleriyle zınk diye çömeliyorlar. Yerdeki beyaz çizgilere aynı anda yumruklarını değdirmeleriyle kapışmaya başlıyorlar. Aniden göğüs göğüse vuruşarak, birbirlerini iterek devirmeye, kaldırıp saha dışına fırlatmaya çalışıyorlar. Bu anlattıklarım saniyeler içinde başlıyor ve bitiyor. Kısacık bir müsabaka. Ben diyeyim 2 saniye siz deyin en fazla 2 dakika. O kadar.
Şimdi sumocu olmak için nasıl zor bir ömür geçirdiklerini anlatmak istemiyorum. Sadece şunu yazayım. Binlerce yıl öncesinden günümüze insan halleri... İnsan törenleri... Ezenler... Ezilenler... Daha neler neler... Öyle işte.
Yukarıdaki iki abiden sağdaki Moğol sumocu Hakuho. Soldaki ise Gürcü sumocu Tochinoshin. Müsabakalarını epeyce seyrettiğimi söyleyebilirim. Japonların geleneksel sporunu icra eden sumocular arasında niye Japonları değil de, bu iki sporcuyu takip ediyorum acaba? Bilmem ki. Zır cahilliğime verin:)
İlk bakışta, iki metreye yakın boyları 150-200 kilo çapındaki cüsseleriyle bu sumocu abiler iri kıyımdan ziyade obez mi obez emdam sergiliyorlar di mi? Yooo... İnanılmaz esnek, çevik ve kaslılarmış meğerse.... Yok artık demeyin. Yeminle öyle. Tamam, sumoda çok kilolu olmak mühim. Lakin kilo sınırlaması yokmuş. Sumocular arasında diğerlerine göre tüy siklet kalacak sumocu abiler varmış ki, aşırı kilolu rakiplerini saniyeler içinde deviriyorlarmış. Valla doğru. Örnekse, Endo adında bir Japon sumocunun videolarını seyrettim. İnanılır gibi değil. Zebellah gibi sumocuları bir çırpıda yere yıkıyor.
Çember şeklindeki halatla çevrilmiş toprak alanın ortasında rengarenk samuray kimonosu giymiş hakem duruyor. Çocuk bezinden yapılmış tangavari tuhaf don giyen sumocular sahaya çıkıyorlar. Kollarını uzatarak, tek ayaklarını kaldırarak ısınma hareketleri yapıyorlar. Avuçlarına aldıkları bir avuç tuzu serperek minderi kutsuyorlar. Yüz yüze durup tabanlarını yere sıkıca vuruyorlar. Koca bedenleriyle zınk diye çömeliyorlar. Yerdeki beyaz çizgilere aynı anda yumruklarını değdirmeleriyle kapışmaya başlıyorlar. Aniden göğüs göğüse vuruşarak, birbirlerini iterek devirmeye, kaldırıp saha dışına fırlatmaya çalışıyorlar. Bu anlattıklarım saniyeler içinde başlıyor ve bitiyor. Kısacık bir müsabaka. Ben diyeyim 2 saniye siz deyin en fazla 2 dakika. O kadar.
Şimdi sumocu olmak için nasıl zor bir ömür geçirdiklerini anlatmak istemiyorum. Sadece şunu yazayım. Binlerce yıl öncesinden günümüze insan halleri... İnsan törenleri... Ezenler... Ezilenler... Daha neler neler... Öyle işte.