31 Mart 2021 Çarşamba
yaşamak bazen..
30 Mart 2021 Salı
28 Mart 2021 Pazar
Olmasa da Olur:)
Meraklısına Matematik Dersleri:)
LINK (kayıt için)
19 Mart 2021 Cuma
Eğlenceli Matematik Bilmeceleri:)
Bay Kahverengi, Bay Yeşil ve Bay Siyah öğle yemeğindedirler. Biri kahverengi, biri yeşil, biri siyah kravat takmaktadır.
Yeşil kravatlı adam "Fark ettiniz mi, kravat renklerimiz soyadlarımızla uyumlu ama hiçbirimiz soyadımız olan renkte kravat takmamaışız" der.
Bay Kahverengi onaylar.
Her bir adam hangi renk kravat takıyordu?
-BİLMECE 2-
Aşağıdaki dokuz noktanın hepsinden geçecek şekilde kalemi kaldırmadan dört düz çizgi çizebilir misiniz?
-BİLMECE 3-
On kırmızı, on mavi çorap karışık olarak
çekmecededir. Bu yirmi çorabın renkleri dışında bütün özellikleri aynıdır. Oda
zifiri karanlıktır. Bu koşullarda çekmeceden bir çift aynı renk çorap almak
istiyorsunuz. Çekmeceden en az kaç çorap aldıktan sonra kesinlikle aynı renk
bir çift çorabınız olur?
1-ÇÖZÜM:Bay Kahverengi siyah, Bay Siyah yeşil, Bay Yeşil kahverengi kravat takıyor.
Kahverengi, kahverengi kravat takamaz çünkü öyle olsaydı soyadıyla aynı olacaktı. Yeşil kravatta takıyor olamaz çünkü bu renk kravat ona soru soran adamdaydı. Bu yüzden Bay Kahverengi'nin kravatı siyah olmalıdır.
Bu da Bay Siyah'ın yeşil, Bay Yeşil'in kahverengi kravat taktığını gösterir.
2-ÇÖZÜM:
3-ÇÖZÜM: İlk ikisi eşleşmediyse üçüncü çekilen mutlaka önce çekilen iki çoraptan biriyle eşleşecektir. Cevap üçtür.
Kasımpatı
16 Mart 2021 Salı
Vallahi Abartmıyorum. Felsefe, Geometri ve Ben Bahtiyarım:)
15 Mart 2021 Pazartesi
11 Mart 2021 Perşembe
Seyrettim... Seyrediyorum... Seyredeceğim.
10 Mart 2021 Çarşamba
"Çünkü Keder Hep En Olmadık Yerde Gizlenir."
Kitaplarımı düzenliyordum. Barış Bıçakçı'nın Sinek Isırıklarının Müellifi elime geldi. Kaç kez okudum kim bilir? Cümlelerin altını o kadar çok çizmişim ki.
Hepten kitabı okuyup bitirmek gibi niyetim yok. Canım istedi. Sadece ilk bölümünü okuyup bırakacağım.
Romanın kahramanı Cemil, yirmi iki yıl önceyi hatırlıyor. Babasının hastanedeki odasına girdiğinde, onu üzerinde açık mavi pijamasıyla yatağa oturmuş nabzını sayarken buluyor.
Durdum. Hayal ettim.
Yirmi iki yıl önceyi hatırlıyorum. Annemin hastanedeki odasına girdiğimde, onu üzerinde mavi geceliğiyle yatağa oturmuş nabzını sayarken buluyorum.
"Ne oldu baba, ne yapıyorsun?" diye soruyor Cemil.
"Ne oldu anne, ne yapıyorsun?" diye soruyorum.
"Buradaki doktorlara da hemşirelere de güvenmiyorum!... Başka bir hastahaneye gidelim."diyor, hem Cemil'in babası hem benim annem.
Okuyarak hayal etmeye devam ediyorum.
Cemil'in babasının hiçbir şeye gücü yok. Benim annemin de hiçbir şeye gücü yok.
Cemil, komidinin üzerindeki paketten bir peçete alıp babasının alnını siliyor. Komidinin üzerindeki paketten bir peçete alıp annemin alnını siliyorum. Cemil babasının başını okşuyor. Annemin başını okşuyorum.
Cemil'in babası gözlüklerinin ardında gözkapakları kızarık, sağlıksız görünüyor ve babasının yoluk kirpikleri Cemil'i birden acayip kederlendiriyor çünkü keder hep en olmadık yerde gizlenir. Annem gözlüklerinin ardında gözkapakları kızarık, sağlıksız görünüyor ve annemin yoluk kirpikleri beni birden acayip kederlendiriyor çünkü keder hep en olmadık yerde gizlenir.
Cemil'in babası ne yapıyorsa, ne söylüyorsa, aynısını annem yapmış, söylemiş gibi hayal etmeye devam ediyorum.
"Şimdi şu kapı açılsa, içeriye güzel bir kadın girse..." diyor babası. Cemil şaşkın kapıya bakıyor, sedyenin girebilmesi için geniş tutulmuş, rahat açılan bir kapı.
Durdum bi.. Annem şöyle bir söz sarfedebilir miydi ki? Kızına... Bana... Mesela şöyle demeyi hayal eder miydi?
"Şimdi şu kapı açılsa, içeriye yakışıklı bir adam girse..."
Ben şaşkın şaşkın kapıya bakmazdım. Tüm şaşkınlığımla anneme bakardım. Ama deseydi eğer, çok hoşuma giderdi. Eminim.
Annem "Eğlenceli, yakışıklı bir adam." diye söylemeyi hayal edebilir miydi?. Cemilin babası "Şen şakrak, güzel bir kadın" diyordu çünkü.
Cemil'in babası, odaya, elinde yeni geliştirilmiş mükemmel ilaçlarla dünyanın en iyi hekiminin değil de güzel bir kadının girmesini istiyor. Annem, elinde yeni geliştirilmiş mükemmel ilaçlarla dünyanın en iyi hekiminin değil de yakışıklı bir adamın odaya girmesini istediğini söyleyemezdi. Bırakın dillendirmeyi, anneme göre bunu hayal etmek bile ayıptır çünkü.
Üstelik Cemil'in babası bunu öyle doğal öyle sakin bir biçimde dile getiriyor ki, Cemil onu anlıyor. Annem bana söyleseydi. Annemi anlardım.
İnfazdan önce babasının affedildiğini bildiren belgeyi ulaştıracak o güzel kadın, şu kapıdan içeriye girecek, küçük adımlarla yaklaşacak, belgeyi vermek için eğildiğine memeleri görünecek ve her şey değişecek. Babası bunu istiyor.
Gerisini yazamadım. Annemin hayalleri sansürlüydü. Annemin sansürlü hayalleri beni birden acayip kederlendirdi, çünkü keder hep en olmadık yerde gizlenir.
7 Mart 2021 Pazar
6 Mart 2021 Cumartesi
Akademisyenlerin Takibindeyim - Onur Kutoğlu ve Umut Şumnu
Grafik romanın adı: Opera'nın Hayaleti. / Yazan: Onur Kutluoğlu & Umut Şumnu / Çizen: Onur Kutluoğlu.
Acaba grafik roman meraklısı olduğum için mi bu kitabın peşine düştüm? Yoksa konusu mu yüreğime dokundu? Veya bir yüksek lisans tezi kapsamında hazırlanmış bir grafik roman olmasına bayıldığım için mi illa görmek istedim? Sanırım hepsi.
1923 yılında cumhuriyetin ilanından sonra, yurdun pek çok yerinde Türkiye'nin yeni yüzünün sembolü olacak binalar inşaa ediliyor. Lakin yeni yapılan kamusal binaların hepsinin projelerini yabancı mimarlar çiziyorlar.
1933 yılında Ankara'da, iktisadi kalkınma hamleleri kapsamında, devletin kendi propagandasını da yapabileceği bir sergi evi binası açmaya karar veriliyor. Uluslararası Mimari Sergi Evi Yarışması düzenleniyor. Şartnamenin en önemli maddesi; modern bir yapı olması gerektiği. Yabancı ve Türk mimarlar projeleriyle katılıyorlar.
1928 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun olmuş, genç cumhuriyetin genç mimarı Şevki Balmumcu yarışmayı kazanıyor. Cumhuriyetin yeni yüzünü gösterecek modern bir kamusal yapı projesinin, ilk kez bir Türk mimar tarafından yapılması memleketimizin mimarlık tarihi açısından çok önem taşıyor. Şevket Balmumcu büyük beğeni görüyor. Adı ve projesi gazetelerde, dergilerde geniş övgü topluyor. Bina 1933 ile 1948 yılları arasında sergi evi olarak kullanılıyor.
1948 yılında sahne sanatlarını halkla buluşturmak amacıyla Ankara'da bir mekana ihtiyaç duyuluyor. Ekonomik durum iyi olmadığı için sergi evini opera binasına çevirmeye karar veriyorlar. Mimarlar odasıyla görüşülüyor. Bu değişimin binanın mimarı olan Şevki Balmumcu tarafından yapılmasının uygun olacağı söyleniyor. Şevki Balmumcu kabul ediyor. Neden olduğu tam olarak bilinmiyor, iş Şevki Balmumcu'ya verileceğine, Alman mimar Paul Bonatz'a veriliyor.
Sergi Evi'nin Opera Binası'na dönüşümünün, projenin asıl mimarı olan Şevki Balmumcu'ya verilmemesi, üstelik Alman mimar tarafından projenin orijinal özelliklerini kaybetmesi, mimar Şevki Balmumcu'nun ruhsal dengesini yitirmesine sebep oluyor.
On yıl önce, Türk mimarın zaferi diye göklere çıkarılan, modern Türkiye'nin simgesi diye alkışlanan yapı, on yıl sonra yeterince Türk değil, ulusal değil diye bir Alman mimar tarafından değiştiriliyor. On yıllık zaman içinde, kendisi hayattayken böyle bir duruma tanık olmak elbette Şevket Balmumcu'yu çok üzmüştür. Bu olaydan sonra bir daha Ankara'ya gitmemiş. Kalan ömründe kayda değer pek çalışması olmamış. 1982 yılında 77 yaşında vefat etmiş.
Memleketimizde acaba kaç kişi bu yaşananları biliyordur? Acaba Ankara'da Opera Binası'na giden kaç kişi opera binasının hayaleti misali sergi evinin ve mimarının hikayesini işitmiştir? Bu durum Onur Kutluoğlu'nun master tezinde, Dr. Umut Şumlu'ya birlikte bir grafik roman olarak hazırlamamış olsaydı, öğrenebilir miydim? Sanmıyorum. Grafik roman olarak hazırlanan başka tez var mıdır acaba? Çok merak ediyorum. Çoğalmasını diliyorum. Bu çalışmaların kültürel miraslarımızla temas kurmamızı sağlayacağını, yurtdışında olduğu gibi memleketimizde de tarihi her taşa her yapıya sahip çıkmamız gerektiğinin önemini fark ettireceğine inanıyorum. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Takiplerindeyim.
Türkiye'nin mimarlık tarihini, mimarlıkla hiç ilgim olmadığı halde, sıradan vatandaş olarak önemsiyorum. Mimarlık tarihi, hepimizin kişisel tarihi aynı zamanda. İktidarların değişmesiyle, böyle hoyrat müdahalelere izin verilmemesi lazım. Türkiye'de bir dönemden diğerine geçiş yapılırken yaşanan kim bilir ne çok kırılma hikayeleri vardır. Bunların gün yüzüne çıkması, konuşulması, populerleşmesi, duyurulmasının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Daha çok mimarlık hikayeleri gün yüzüne çıksın diye, sizleri bu grafik romanı satın almaya davet etmek istiyorum. Bakınız, işte burada: