Soldaki, 1884-1951 yılları arasında yaşamış, Türkiye'nin ilk modern ruh sağlığı hastanesini kuran, ruh ve sinir hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Mazhar Osman. Sağdaki, tıp ve psikiyatri tarihçisi, Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Artvinli. Memleketimin iki bilim insanı.
Fatih Artvinli'yi, Medyascope'taki, "Doç. Dr. Fatih Artvinli ile söyleşi: "Bir yıl önce 30'uncu ölüme verdiğimiz tepkiyi bugün 30 bininci ölüm için vermiyoruz" başlıklı videosunu seyredince öğrendim.
Durur muyum? Bilumum video ve podcastlerini dinlemeye, makalelerinin okumaya başladım. Türk Psikiyatri Dergisi, Fatih Artvinli'nin Bir İhtimal Daha Var: Uyku Hastalığı Salgını başlıklı yazısını yayınlamış. Bu yazıda, günümüz Covid-19 pandemisinin, hem klinik hem de tarihsel açıdan geçen yüzyılın İspanyol Gribi pandemisiyle karşılaştırıldığını yazıyor.
İspanyol Gribi pandemisi, 1918 ile 1920 yılları arasında yaşanmış. O sırada 2 milyardan az olan dünya nüfusunun üçte birini hasta etmiş. Tahminen 20 ile 50 milyon kişinin ölümüne sebep olmuş. Aynı yıllarda devam eden 1. dünya savaşından daha çok can almış. İlk antibiyotiğin 1928 yılında bulunduğunu, ilk grip aşısının 1940'larda kullanılmaya başlandığını hatırlamak lazım. Doğrusu yüz yıl önce bu denli vahim bir grip salgının yaşandığını, covid pandemisi sebebiyle öğrenmiştim.
İspanyol Gribi pandemisi ve Covid 19 pandemisinin iki ortak özelliği; "maske kullanımı" ve "sosyal mesafe kuralı"diyor Fatih Artvinli. Peki İspanyol Gribi pandemisinde yaşananlar tarihsel bellekte saklanmış mı? Hastalığın oluşma, etki mekanizması nasıl işlemiş biliniyor mu? Bunca yıl sonra hastalığın bedensel ve ruhsal etkileri hakkında bütünüyle bilgi sahibi miyiz? Tıp tarihçimiz, henüz bütünüyle bilgi sahibi olmadığımızı yazıyor.
İspanyol Gribi pandemisi sürecinde ve sonrasında hatırı sayılır ölçüde bir başka tıbbi tartışma olduğunu yazmış Fatih Artvinli. "EL" (ensefalit letarjik) ya da Türkiye'de yaygın adlandırma ile "uyku hastalığı salgını". Baş ağrısı, keyifsizlik, huzursuzluk ve sürekli uyuklama hali hastalardaki tipik belirtilermiş. Bir iki gün sonra üç temel belirti görülüyormuş: uyku, çift görmek ve ateş. Hasta gece gündüz uyumaya başlıyor, bazısı ise uyuyamıyor, gözkapakları kapalı şekilde yatıyormuş. Uyku hastalığına pandemi demişler, çünkü 1926 yılından 1930'lara kadar tüm dünyada yaklaşık 1 milyon kişinin hastalıktan etkilendiği tahmin ediliyormuş.
Tıp tarihçimiz Doç. Dr. Fatih Artvinli'nin yazısından öğrendim. 1920-1924 yılları arasında Prof. Dr. Mazhar Osman Uyku Hastalığı hakkında 34 yazıdan oluşan tefrika kaleme almış. 1925 yılında ise bu yazıları içeren Uyku Hastalığı Salgını isimli kitabı yayımlamış. Bu kitabın dünyada bu hastalıkla ilgili yazılan ilk kitaplardan biri olduğunu söylüyor. Mazhar Osman'ın bu dönemde, uyku hastalığı salgınıyla derininden ilgilendiğini hatta İspanyol Gribinin neredeyse uyku hastalığından ibaret olduğunu iddia ettiğini belirtiyor.
İspanyol Gribi ile nörolojik bozukluklar ve uyku hastalığı ilişkisi uzun yıllar tarih araştırmalarına konu olmadı, diyor Fatih Artvinli. İspanyol Gribinden sağ kalan insanların beyanları incelenmiş. Akıl hastanelerine ilk defa yatırılan ve gribe atfedilen ruhsal bozukluklara sahip hastaların oranının pandemiyi takip eden 6 yıl boyunca yıllık ortalama 7,2 kat arttığı görülmüş. İspanyol Gribi pandemisinin ortaya çıkışından dört yıl sonra uyku hastalığı vakaları zirve yapmış. Yani aralarında eşzamanlılık olduğu gözlenmiş.
Covid 19 ile ilişkili sistematik derlemelerde temel nörolojik belirtiler ve bozukluklar; koklama duygusunun azalması, başağrısı, halsizlik, değişen bilinç durumları vs. olduğunu biliyoruz. Dünyadaki diğer tıp tarihçileri de, Fatih Artvinli'nin Türk Psikiyatri Dergisi'ne gönderdiği yazı gibi bu tarihsel olasılığa, virüsün uzun vadede yaratacağı potansiyel nörolojik belrtilerin hafife alınmaması gerektiğini belirtiyorlarmış.
Yazılacak o kadar çok şey var ki. Mesela, Fatih Artvinli'nin üç ay önce Aralık 2020 yılında yayımlanan makalesinin başlığına bakar mısınız? Türkiye'de Salgın Yönetimi: Kurumsallaşma ve Kurumsal hafıza Sorunu. Covid 19 pandemisi sebebiyle, 1928 yılında açılan, 83 yıllık kurumsal hafızaya sahipken, 2011 yılında kapatılan Hıfzısıhha Enstitümüzle'yle, günümüzde ülkelerine pandemide destek veren 130 yıllık Almanya'daki Robert Koch Enstitüsü ve 133 yıllık Fransa'daki Pasteur Enstitüsü'yle ilgili ibretlik bir mukayeseli bilgilendirme yapmış. Önerilerilerini sıralamış. Belli ki, tarihi ve bağımsız kurumların adının sembolik ağırlığının, gerçek işlevinden bile çok daha güçlü olduğuna, varlığı ile yokluğunun farkına varılmasına dikkat çekmek istemiş. Academia'daki yazısının linkini aşağıya iliştirdim. Müthiş.
Doç. Dr. Fatih Artvinli'yle aynı memlekette, aynı zaman diliminde yaşadığım için içim umut doldu. Kitap, video, makaleleriyle birlikte memleketimin şahane bir akademisyenini daha takibe aldım. Mutluyum.
"Soldaki, sipariş ettiğin Fatih Artvinli'nin kitabı, anladık. Peki sağdaki film afişinin burada işi ne," diye soracak olursanız, sevgili tıp tarihçimiz: "EL hastalığı(uyku hastalığı), aslında (ingiliz nörolog) Oliver Sacks'ın, 1973 yılında yayımlanan Awakenings (Uyanışlar) kitabına konu olmuş ve eser 1990 yılında Holywood'a uyarlanmıştı." diyor. Durur muyum? Seyrettim. Tavsiye ederim.