Evet, Sonbahar'la birlikte yaz uykusundan uyanıyorum artık. Önce spora başladım. Şimdi ise bağlama kursundan haber bekliyorum. Geçen yıl azıcık öğrenmeye giriş yaptığım bağlamayla bir kaç türküyü iyice çalayım istiyorum. Sadece türkü öğrenmiyorum ki türkülerin menzilinde dolandıkça memleketimin büyük sanatçılarını, memleketimin gerçek kültürünü öğreniyorum. Öğrenmenin yaşı da yok, sonu da yok... O kadar bilgi kirliliği içinde yaşıyoruz ki neyi öğrenmemiz gerektiğini unutuyoruz diye düşünüyorum. Hep denir ya ak koyun kara koyun birbirine karışıyor diye, inan şu devir o devir işte... Televizyonda izlediğimiz klipleri, radyoda dinlediğimiz müzikleri düşünsene... Eğer türkülere ilgim olmasa Neşet Ertaş’ın kendi tarzıyla "Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca, Akar can özümde sel gizlı gizli." diyerek bağlaması eşliğinde söylediği türküyü nereden bilecektim de dinleyecektim? Türkü sözlerinin güzelliğinin nasıl farkına varmaya başlayacaktım? Bırak bilmediklerimi öğrenmeyi, bildiğimiz gerçek değerlerimizi bile unutur olduk öyle değil mi?
Misal türkülerle ilgim olmasa, çağdaş halk ozanı Ruhi Su'nun 25 yıl önce gene böyle bir Eylül gününde öldüğünü bilebilir miydim? Ruhi Su sesini korumaya o kadar hassasiyet gösterirmiş ki, kuruyemiş ve çamaşır suyundan özellikle uzak durur, sesini korumadaki bu hassasiyetinin sanata ve dinleyenlere saygısından kaynaklandığını söylermiş. Merak ediyorum... Hiç dinedin mi Ruhi Su'nun sesinin ve sazının renklendirdiği bir türküyü? Dinlemediysen eğer inan bana büyük kayıp... Bak şimdi... Üstadın çok etkileyici bir hayat hikayesi var. 1912 de Van'da bir Ermeni ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Kendi deyimiyle "1. Dünya savaşı'nın ortada bıraktığı" bir çocukmuş ve annesini babasını hiç tanımamış. 10 yaşına kadar ona sahip çıkan yoksul bir ailenin yanında yaşamış. Sonra kimsesizler yurdunda müzikle ve memleketin ezgileriyle tanışmış. Müzik en iyi ilaç değil midir kırık ruhlara ve kalplere? Şahane bir deva bulmuş kendine ve takılmış türkülerin peşine... Önce Müzik öğretmen okulu, sonra Devlet Konservatuvarı'nda eğitim gördükten sonra, opera sanatçısı olarak çalışmaya başlamış. Kendine has sesi ve müzik tarzıyla Pir Sultanlar’ı, Karacoğlanlar’ı ve daha nice halk ozanını günümüze taşımış. Ayrıca Ruhi Su'nun Nazım Hikmet'in şiirlerini ilk besteleyen kişilerden biri olduğunu kaç kişi biliyor günümüzde acaba merak ediyorum. Söylediği türkülerdeki siyasi vurgular sebebiyle beş yıl kadar cezaevinde yatmış. Türkülerinde sevdanın olduğu kadar isyanın da sesi olmuş. Güzel, özgür ve eşit bir gelecek niyetiyle vurmuş bağlamasının tellerine, hep ezilen taraf için türküler söylemiş. Şöyle dermiş Ruhi Su: "Hangi türü olursa olsun sanat bir eylemdir. Sanatçının düşüncesi de, sevgisi de sanatında belli olur. Devrim sözcüğünden, uygarlığa, özgürlüğe ve insanca yaşama yönelik çabaları anlıyorum. İster hazırlayıcısı, ister yansıtıcısı olsun, sanatın da sanatçının da hem bu çabaların içinde, hem de bu çabaların sonucu olarak var olması gerekir."
Ölümünün 25.yılında ve bu son Eylül gününde, rahmetle anıyoruz büyük halk ozanımızı. Sevgi ve saygı ile.
Ölümünün 25.yılında ve bu son Eylül gününde, rahmetle anıyoruz büyük halk ozanımızı. Sevgi ve saygı ile.