"Gazetede 8-14 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan Filmekimi programlarında aralarında Cannes, Berlin, Sundance, Venedik gibi festivallerde boy gösteren ödüllü filmler, büyük ustaların yapıtlarının da bulunduğu 30'a yakın film yer alacak. " diye bir haber görünce kanatlanıp uçacaktım inan ki... Filmekimi vakti geliyordu işte... Oyy! Şahane... Hımm.. Bak şimdi... Gene bana "Ne işin var senin Filmekimi'nde? Özentiler gibi gitmek istiyorsun, istemekle kalmıyor, "gidecem de gidecem!" diye herkese duyuruyorsun.. Yok artık! Otursana köyünde!" gibi lakırtılar lütfen etme. Şunun şurasında yılda iki kere. Bir Ekim ayında Filmekimi'ne. Bir de Nisan ayında İstanbul Film Festivali'ne. O kadarcık... Ne olacak ki? Bir gün olsun gideceğim! Hiiç boşuna itiraz etme. Artık hangi boş günüme uygun düşerse. O boş günümde şansıma hangi filmler denk gelirse.. Hiç aldırmam hiiçç hangi film diye... Zaten baksana neden film festivali yapıyorlar? Sinemayı gerçekten seven insanlar seçilmiş filmleri festival atmosferinde seyretsin istiyorlar. Bana göre film festivalleri bir nevi sinema seveni ödüllendirme... Ne kadar çok katılım olursa her sene, o kadar coşkulu olmaz mı? Gideceğim... İstanbul'a.. Beyoğlu'na... Sinemaya... Festival sevincimin üzerine bünyeme ilaç gibi gelen uygarlık hissini içime çeke çeke... Şahane bir duygu bu. Hem bu sene heves etmedim ki Filmekimi'ne gitmeye... Geçen sene de gittim... Tamam işlerim yoğundu... Bir gün gidebildim. Aynı gün arka arkaya üç film seyrettim. Oh! Müthiş bir deneyimdi... İstediğin kadar gül ya da burun kıvır halime... Ben gideceğim kesinlikle... Oh canıma değsin... Vallahi tamamen kendi zevkim için sadece... "Her şeye heves ediyor" desinler, "köyden inmiş şehire" desinler isterlerse... İlan ediyorum işte herkese... Hiç umrumda değil... Ne derlerse desinler... Duymak istemediğimi duymamak gibi bir meleke geliştirdim. Allah nasip ederse... Ben var ya Ekim'de FİLMEKİMİ'ne gideceğim kesinlikle... Of, öyle şaşkın şaşkın bakacağına halime... Haydi... Silkelen... Sen de denesen keşke!
Ben de, ben de sinema kaçkını olmak istiyorum...
YanıtlaSilBugün ilk kez dede oldugumun müjdesini aldım. Kendi kendime soruyorum acaba bundan sonra nasıl bir karekter çizeceğim bakalım. "Sakalsız dede" ya da "Bastonsuz dede" olsa nasıl olur bir hikayeci olarak sizin dikkatinizi çekebilir düşüncesindeyim.
YanıtlaSilHey, bu şahane bir haber Profösör! Hayırlı olsun. Allah analı babalı sağlıklı mutlu ömürler versin.
YanıtlaSilSize bir şey söyleyeyim mi benim abim de dede..
50 yaşında dede oldu hem de:) Valla kendisi gençliğinde Tarık Akan'ın izmit şubesiydi. Şimdi İstanbul'da yaşıyor. Muhteşem bir dededir kendisi... Bastonsuz ve sakalsızdır.
İnsanın çocuğunun cocuğunu görmesi mutlaka muhteşem bir histir. Sonuçta ne olacak ki? Siz gene sizsiniz. Ne değişecek? İlla mahalle baskısı olacaktır elbette.. Dede oldun deyip daha ağır olmanız beklenecektir.
Boşverin... Eskiden 40 yaşına gelen yaşlı demekti. Şimdi öyle mi? Babam 80 nine merdiven dayadı. 7 torun ve 1 torun çocuğu gördü. Bizi cebinden çıkarır:)Sakalı var ama bastonu yok maşallah.. Her yaşın bir güzelliği var. Oh! Keyfini çıkarın bence:)Tekrar tebrikler!
Hımm.. Sahi mi Aylardan Şubat...
YanıtlaSilO değil de, şimdi giderim diyorsunuz ama üşenmeyin sonra:))Ne bileyim, sabah erkenden kalkacaksınız, sabahın kör karanlığında İstanbul'a gideceksiniz, aynı gün üç film izleyeceksiniz, üstelik aynı sinemada olmayabilir, bir sinemadan çıkıp öbürüne gireceksiniz...Romantik film olmayabilir. Bahtınıza ne çıkarsa izleyeceksiniz. Kolay değil yani.. Emek istiyor epeyce:)
Ama var ya sonraaaaa... Kendinizi eşsiz hissedeceksiniz:)) Kefilim. Yeminle.
Gerçekten ben de ben de gitmek istiyorum.Yanılmıyorsam birde uçan süpürge kadın filimleri festivali de var.Gülizarın oyuncakları ben.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
YanıtlaSil