Benim kardeş bizim köye gelerek, projem var deyip bilgisayarımı işgal edince, odamdaki kitaplığı düzeltmeye niyetlendim. Berardi & Milazzo ikilisinin ünlü çizgi romanı Ken Parker'ın eski bir cildiyle göz göze geldim. Bu kitabı Zagor serileriyle birlikte yeni satın almıştım. Kullanılmış olduğu belliydi. Bende hep yeni maceraları vardı. Eskilerden bir Ken Parker okumanın iyi geleceğini düşünmüştüm. Henüz okuma fırsatı bulamamıştım. Kitaplığı olduğu gibi bıraktım. Çizgi romanın kareleri içine balıklama atladım. İtalya'nın en meşhur çizgi romanlarından biri olan Ken Parker, meğer ilk kez bizim memlekette kronolojik biçimde, bu elimdeki kitapla yayımlanmaya başlamış. İnanamıyorum. Ne hoş! Ülkemizde 1982 yılında Alaska adında yayın hayatına başlayan bu çizgi romanın, elimdeki macerasının başında, Ken Parker'la ilgili Hakan Şaşmaz'ın açıklayıcı bir ön yazısı vardı. Bu kitabın tüm çizgi roman kalıplarını yerle bir ettiğini yazmış. "Durağan olmayan mekan ve zaman; çizgilerin tamamen abartısız, yalın fakat bir o kadar da güçlü anlatımı, belki de en önemlisi, değişken yan karakterlerin- ki zaman zaman Ken Parker'ın önüne geçerler, derinlemesine aktarılan psikolojisiyle örülmüş dramatik yapı. demiş.
Çizgi roman kahramanı Ken Parker için düşüncelerini ise şöyle aktarmış: "Sıradan biri, dönemin hızlı, dolayısıyla çarpık gelişiminde seyirci olarak bile rol almaz. Mücadelesi, başardığı ölçüde bu gelişime alet olmamak içindir, adalet dağıtmak gibi saplantıları yoktur- zaten adalet de var mıdır? Hiçbir şeyi değiştirmeye uğraşmamış, fakat bildik western kalıplarını kökten değiştirmiştir. Hal böyle olunca, standart kalıplarla büyümüş okurun hiçte beklediği gibi davranmayan; tüm zaaflarıyla gerçek biridir Ken Parker." Hakan Şaşmaz'ın kitabın ön sözünde değindiği gibi, "en güzel tarafı medeni beyaz, vahşi kızılderili gibi, tarihe yalnış mal olmuş kalıpların Ken Parker'da değiştirilmesi, vahşetin sebebinin ve adresinin yerinin net olarak gösterilmesidir. Bu yerli de olabilir beyazda. Aslında her türlü kötülüğün kaynağı, medeni(!) Avrupalı'nın çıkar olgusudur. Tıpkı Amerikalı tarihçi De Bakey'in, yerli şefin ağzından yazdığı gibi; "Biz kafa derisi yüzmeyi beyazlardan öğrendik." Çok etkileyiciydi...
Uzun Tüfek adlı ilk macerasını soluğumu tutarak okumaya başladım. Bi dakika... Hey! Ken Parker... Ken... Parker... Nasıl yani? Ken Parker sakallı değildi. Benim okuduğum maceralarında Ken Parker sakalsız bıyıksız biriydi. İyi ama bu macerasında resmen uzun sakallı. Yooo... Kitabın 38. sayfasına geldim ki o ne? Ken Parker, yüzünden yaralandığı için, bile isteye berbere gitti. Traş oldu. Bıyık ve sakallarını kestirdi. Eczacı dedemin hileli ilaçları aşkına! Neden? Neden traş oldu ki? Demek o günden sonra ken Parker, tüm maceralarında sakalsız gezdi. Acaba Berardi&Milazzo ikilisi neden okurun gözüne soka soka Ken Parker'ın sakalını kestirdi. Madem Ken Peker sakalsız bir kahraman olacaktı, en baştan öyle yazıp çizebilirlerdi. Üzerinde durulmayacak bir detay belki. Ne bileyim? Bu vaziyet benim kafamı epey meşgul etti.
"Enteresan!.." diye düşündüm. Çizgi romanı kucağıma bıraktım. Bildiğim diğer çizgi roman kahramanlarını tek tek hayal etmeye başladım. Sülalemin bütün bıyıklıları adına! Bir tane bile bildiğim sakallı çizgi roman kahramanı yoktu. Neden acaba çizgi romanlardaki baş kahramanlar sakallı olmuyordu? Düşündüm... Düşündüm... İnan, cevabını bilemedim!...