Tamam. Kabul ediyorum. Tuhaf biriyim. İlgim dağınık, merakım obur, bilgim yarım yamalak. Abartma sanatında şöhret sahibiyim. Fena halde hayalperestim. Kurduğum hayallerin içine bağdaş kurar yerleşirim. Ailemde herkes normal. Ben değişiğim. Kaç kere sordum. İtiraf etmiyorlar. Şüpheleniyorum. Evlatlık olabilirim. Niye anlatıyorum şimdi bunları biliyor musun? Bazan muhabbet ederken misal, durup duruken ilgim dağılıyor, iştahla merak ediyorum, bilgim yarım yamalak olunca kafamın içindeki kıt bilgileri birbirine karıştırıyorum. Tabiyatıyla bu durumda ortamdan kopuyorum. Karşıdan bakana şaşkın bir görünüm veriyorum. Mesela, bak şimdi... Diyelim ki, ben birine söz verdim. Sonra söz verdiğime nasıl pişman oluyorum anlatamam. Söz aramızda, huyum kurusun, biraz cimri biriyim. Allahım, yoksa verdiğim sözü geri isteyemez miyim, diye kumumav kuşu gibi düşünürüm. Hani ben bir söz verdiysem, ne bileyim o sözü emaneten vermiş olabilirim. Heyy!.. Yoksa verdiğim söz ebediyen gidiyor mu elimden diye tir tir titrerim. Artık o sözün bende kullanım hakkı kalmıyor mu yoksa? Eyvah! Kullanamıyor muyum artık o sözü bir daha? Yapmayın!.. diye kendi kendime ter ter tepinirim. Verilen söz geri alınmazmış güya... Kim demiş? Birisi benden söz isterse veririm. Ama sonra kesinlikle verdiğim sözün bana geri verilmesini isterim. Cimriyim diyorum! Ne yapayım yani... Huyum kurusun cimriyim. Bana ne? Verdiğim sözü geri isterim! İs - te - riiim! Yooo... Kaçma!.. Ne o? Korktun mu yoksa? Benden söylemesi... Aklın varsa kork benden, mesafeli dur hatta... Çünkü iflah ve islah olmaz birisi olduğumu artık kesinlikle bilmeni isterim.
Bak şimdi... Kendimden misaller vermeye devam edeyim. Biri "Moralim bozuldu!" derse, ne diyeceğimi bilemiyorum. Elektrik bozulsa, elektrikçiyi, musluklar bozulsa muslukçuyu, televizyon bozulsa televizyon tamircisini, bilgisayar bozulsa bilgisayarcıyı çağırabilirim. Morali bozulan biri için kimi çağırabilirim ki acaba diye derin derin düşünüyorum. Bu vaziyetimle yanımdakileri korkutuyorum.
"İyilik iyiliği doğurur!" ya da tam tersi "İyilikten maraz doğar!" derler ya, çok şaşarım. Hemen muhabbetten koparım. İyilik... Doğurabiliyor... Üstelik "iyilik", bazan maraz bazan da "iyilik" doğurabiliyor. Allah Allah!.. "İyilik" canlı bir şey mi ? Hatta doğurabiliyor ya madem, "iyiliğin" cinsiyeti kadın olabilir mi? diye aklımdan geçiririm. Aklımdan geçirmekle kalsam iyi. Bu düşüncelerimi seslendiririm. Yaa... İşte aynen böyle biriyim.
"Sıkıntıdan patladım!" diyen biri de kafamı çok karıştırır sözgelimi... Hemen koparım gene muhabbetten... Bu sözü söyleyen kişinin yüzüne, gene uzun uzun bakar düşünürüm... Acaba "sıkıntıdan patlamak" nasıl bir şeydir? Sıkıntıdan patlayan kişi, kendini tabanca olarak mı hissetmektedir? Yoksa mısır mı? Yoksa şampanya mı? Belki de balon... Sakız olabilir mi? Belki de tüfektir... Aaa! Lastik de patlamaz mı? Bir dakika apandist de olabilir.. Aman Tanrım! Ya bombaysa? Yazmayayım dedim ama, yazacağım işte... "Sıkıntıdan patladım" diyen kişi, şu anda hayalimde tüpgaz şeklinde canlanmaktadır!.. Of, niye böyleyim?
Şimdi aklıma ne geldi biliyor musun? Kimi zaman "Muhabbetten koparım!" diyorum ya hani... Aaaa! Muhabbet lastik mi? Yoksa muhabbet internet mi? Ya da zincir olabilir mi? Koptuğuna göre... Fırtına mı yoksa? Aman Yarabbim muhabbet, kıyamet olabilir mi? Hoppala! Böyleyim işte... "Kafana takma!" mı diyorsun yoksa... Aman sakın ha! Böyle bir şey söyleme bana!.. Aman ha!.. Şimdi ben gene bir başlarım "kafanı takma" ile ilgili cümleler yazamaya... Bu kez "Deli mi ne?" diye arkana bakmadan kaçarsın benden... Tamam! Nerden geldi şimdi bunlar aklıma! Ne bileyim? Kendime ben bile şaşırdım kaldım valla!!!
Haklısınız valla. Şaşırmış durumdayız. :)
YanıtlaSilBen bu yazıyı geçenlerde burda okudum mu yoksa bu bi dejavu mu :)
YanıtlaSilHatta okuduktan sonra böyle şeylere daha çok takılır oldum.
Takılır olmak nedemekse :)
yazını okuyunca aklıma otizm'le ilgili bir video var ya o geldi.otistik çocuklar da deyimleri ve atasözlerini anlayamıyormuş ve kelime anlamlarıyla algılıyormuş.
YanıtlaSilaradım buldum işte aşağıda videosu
http://www.youtube.com/watch?v=TTPEvBvm7kI
bu yazıyla tekrar hatırlamış oldum.
Çok sevdim. Özlellikle ''Hayallerin içine bağdaş kurup oturmak '' deyimi şahane. Bundan sonra hayallerimin içine dalıp gitmişken dışarıdan kendimi görüşüm kesin bu vaziyette olacak. Ayrıca ara sıra insanın kendisine böylesine dışarıdan-içeriden bakması da oldukça rahatlatıcı olur diye düşünüyorum. Sevgiler...
YanıtlaSilSelam Ahmet, şaşırtmayı severim:)
YanıtlaSilSelam Şehirlerarasıaşk, haklısınız:) Bu sıralar acayip yoğun günler yaşıyorum. Yeni yazı yazamıyorum. Eski yazılarımla oynayıp gene öne alıyorum.
YanıtlaSilBu sıralar böyle... Belli etmeyin:)
Kara Kitap, otistik çocuk teşhisi koydun demek bana:) Sevindim:))
YanıtlaSilSelam Özgürtamsen, bağdaş kurup oturmayı sadece hayalimde değil gerçek hayatımda da severim:)
YanıtlaSilSon zamanlarda içimin peşindeyim:)
Teşekkürler Özgür.
Bu arada unutmadan takip listeme aldım güzel yazılarınız var. :)
YanıtlaSilEyvallah Ahmet Talut, beğenmenize sevindim. Teşekkür ederim:)
YanıtlaSil