16 Mart 2012 Cuma

Kahve Molası - Yemek ve Emek Vaziyetleri

İlkbaharın başlangıç ayındayız. Malûm marttayız. Baktım, hava güzel. Ofiste o kadar darlandım ki kendimi dışarıya attım. Üzerine afiyet karnım nasıl açtı anlatamam. Midem gurulduyordu resmen. Sahildeki köfteciye kadar kıyı kıyı yürüdüm. Şööleee tahta masalı, tahta sandalyeli bir masaya yerleştim. Denize geniş geniş baktım. Allahım, koskocaman bir mavilik. Ne güzel!.. Kafam karışıktı biraz.  Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu diyerekten dalmış gitmişim... Garson "köfte mi ablacım?" diye seslenince, kendime geldim.Toparlandım. Bir porsiyon köfte ve bir piyaz istedim. Her zamanki gibi köftenin yanına pilav, piyazın yanına yeşillik konmamasını rica ettim. Köfte köfte gibi, piyaz piyaz gibi olmalı. Hava olağanüstü güzeldi. Sıcak değildi elbette. Sevdiğim gibi...  Ilıman... Deniz durgun ve masmaviydi. Önümde piyaz ve köfteler... Piyazın fasulyesiyle soğanından çatalıma geçirdim. Çatalı tam ağzıma götürüyorken bir an durdum bekledim.  Şöyle bir çatalın ucundakilere göz gezdirdim. Yemek nasıl saygı değer bir niğmettir, diye aklımdan geçirdim.  O yemek pişip çatalın ucuna gelene kadar ne emek gerektirir hiç düşünmüş müydün? Piyazdaki fasulye ve soğan sözgelimi... Kim tohumunu üretti? Peki o tohumu hangi köylü toprağına ekti, suladı, büyüttü, topladı, sattı? Böyle bıdı bıdı bunları yazmak kolay. Her biri ayrı ayrı emek vallahi. Satınalan aradaki insanların emeği peki? Belki bu lokantanın sahibi pazardan satınaldı. Getirdi. Hava gazı ya da tüple mi pişirdi? O gazların lokantaya gelmesi için verilen emeklere hiç girmeyeyim. Aşçının emeğine ne demeli? Soğan da aynı işlemlerden geçmedi mi? Hatta soğanı ayıklarken aşçı göz yaşı döktü belki... Ya tuzun üretilmesi peki? Endüstriyel vaziyetlerdeki emekleri hiç anlatmıyorum.Ya salça? Salça için gene teee köye mi gitmeli? Ya da seralara belki... Kimbilir kimler ekti, kimler suladı, büyüttü, topladı, ezdi, salça haline getirdi? Gene emekçi birileri... Aşçı pişirdi, tabağa koydu. Garson önüme sundu. Çatalımın ucundaki iki fasulye tanesiyle birkaç söğüş soğana şöyle bi tekrar baktım. Sahiden ağzıma atacağım bu niğmette ne kadar emek varmış meğerse...  İyi de şimdi bütün bunlar nereden aklıma geldi? Ne bileyim? İyi ki köftede bu konulara girmedim. Koyun nerde otladı? Kim otlattı peki, diye bir başlardım... Başlardım inan ki. Çünkü bazan bir yiyeceği ağzıma atarken bunları düşünmek iyi gelir. Ayırmadan bütün yemekleri seviyorum ya belki böyle emek harcandığını düşündüğüm içindir. Bazı insanlar yemeğe hakettiği değeri vermezler ve kolaylıkla çöpe dökerler ya hani... Bence çöpe atarken her yiyeceğe verilen emek düşünülmeli. Hatta yerken de tabii... Çatalın ucundaki piyazı ağzıma attım. Of, lezzeti fevkaladenin fevkindeydi. Şimdi ofisteyim. Kahvemi gıdım gıdım içiyorum. Heyy, bu kahve yoksa Yemen'den mi geldi:)
 
 

8 yorum:

  1. doğadaki besin zinciri gibi bir emek zinciri de var, hiç farkına varmadan tükettiğimiz her şeyde.

    YanıtlaSil
  2. Afiyetler olsun . . .
    Biraz önce yedim bende köfte,benimki anne yapımı oldu.Tabi kuzu,çayır,çimen vs. onlar başka

    YanıtlaSil
  3. tüketiğimiz okadar çok şey varki
    en başta kendimizi tüketiyoruz

    YanıtlaSil
  4. Evet Asya, tükettiğimiz her şeyde, kullandığımız her nesnede, hatta canlılarla ilişkilerimizde bile ne emek var. Hiç farkında değiliz:)

    YanıtlaSil
  5. Daha iyisi sizin olsun Bahar:)

    YanıtlaSil
  6. Hayali Nesne, sizin köfteye bir de anne emeği eklenmiş desenize:))

    YanıtlaSil
  7. Nane maydonoz, kendimize de ne emek veriyoruz değil mi? Doğru söze ne denir:)

    YanıtlaSil