Kahve Molası vermiştim. İlhan Berk'in Kült Kitap'ınında, "Ölü Bir Ozanın Sevgili Karısını Görmeye Gitmek" başlıklı bölümü var ya.. Az önce özellikle o bölümü hızlıca okumaya başladım.. Bak, anlatacağım..
Behçet Necatigil ölmüştür. İlhan Berk Halikarnassos'tadır. Cenazesine gidemez. İlhan Berk'in "yazdıkları en çok üstüne başına benzeyen ozan dediği, o sevgili ozanlardandır Behçet Necatigil. Hiç kimseye yapmamıştır. Ona da yapmaz. Baş sağlığına gitmez. Aslında Necatigiller'in evi, İlhan Berk'in girip çıktığı birkaç sevdiği evlerden biridir. Nihayet ölümünden bir süre sonra, bir yaz öğle sonu, cenazesi kalkmamış gibi üstelik, büyük bir ıssızlık içindeki apartmanın merdivenlerini çıkar. Kapıyı çalar. Issızlığın içinde açılan kapı, şairi daha büyük bir ıssızlığa atar, bırakır. Salonda her zaman oturduğu yerde oturur. Elindeki üç beyaz gülü masaya bırakır. Evi inceler. Hiçbir eşya sanki yerinden kıpırdamamış gibidir. Kedileri ezikçe gelip İlhan Berk'e sürünürler. Behçet Necatigil'in her daim yaşam dolu sevgili karısı Huriye hanım yanına geldiğinde, birden ölümü görür İlhan Berk. Necatigil'in her zaman gördüğü odasını ölümünden sonra da görmek ister. Odaya girer. O yoktur. Huriye Hanım, İlhan Berk'i çivileyen cümleyi söyler: "İşte, der, hangi kitabı çeksem şiirler çıkıyor arasından!" İlhan Berk'e göre, bir ozanın karısı, geride başka neler bulabilirdi ki? Şiirler olacaktı tabii.. Çıkar odadan.. Necatigil'i ve ölümü aşan bir şey kalır İlhan Berk'in üzerinde.. Sonra her şey silinir gider. Yeniden Halikarnassos'a döndüğünde, birden Behçet Necatigil'in karısının sözleri gelip vurur İlhan Berk'i: "İşte, hangi kitabı çeksem içinden şiirler çıkıyordu!". Sonra "Ölü Bir Ozanın Sevgili Karısı'nı Görmeye Gitmek" adlı şiirini yazar.
ÖLÜ BİR OZANIN SEVGİLİ KARISINIGÖRMEYE GİTMEK
'Kâğıtlar, kitaplar, dedi, nereye elimi atsam.
Kiminde yarım kalmış, nasılsa bitmiş bir şiir
Kiminde.
Hem her şey şiirlerde değil miydi?
Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde
Gider gelirdi.
Böyle yaşayıp gidiyorduk.'
Sesi,
Sanki çok ötelerden gelirmiş gibi
Ezik, suskun odaları dolaştı durdu.
Masada açık duran bir kitabı gösterdi sonra
Ölünün, son kez elini sürdüğü ve kaldığı.
'Burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu,
Elinden kitabın düştüğünü gördük sonra.
Hepsi bu.'
Böyle dedi, yüzüne kapayıp ellerini
Alınmış gibi bir bulutun yer değiştirmesinden.
İlhan BERK
'Kâğıtlar, kitaplar, dedi, nereye elimi atsam.
Kiminde yarım kalmış, nasılsa bitmiş bir şiir
Kiminde.
Hem her şey şiirlerde değil miydi?
Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde
Gider gelirdi.
Böyle yaşayıp gidiyorduk.'
Sesi,
Sanki çok ötelerden gelirmiş gibi
Ezik, suskun odaları dolaştı durdu.
Masada açık duran bir kitabı gösterdi sonra
Ölünün, son kez elini sürdüğü ve kaldığı.
'Burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu,
Elinden kitabın düştüğünü gördük sonra.
Hepsi bu.'
Böyle dedi, yüzüne kapayıp ellerini
Alınmış gibi bir bulutun yer değiştirmesinden.
İlhan BERK
Dün gece, uyumadan önce yeni bir kitabı okumaya başlamıştım. Bu kitabın adını nereden duydum, ne zaman almıştım inan hatırlayamadım. Kitabın adı Açık Deniz Kenarında... Yazarı ise bir İskandinav... August Strindberg. Çeviri kime ait biliyor musun? Behçet Necatigil. Ne güzel! diye geçirdim içimden. Şiir gibi cümleler okuyacağımı düşledim. Çünkü yabancı dilde yazılmış bir kitabın çevirisini yapanı acayip önemserim. Önsözünü ise gene memleketimin şahane bir yazarı yazmış. Selim İleri. '970'lerde Behçet Necatigil'in Beşiktaş'taki evinde bu kitapla karşılaşmış. Türk şiirinin büyük ustası bu kitabı dilimize çevirecek ya, hem sevinçli hem kaygılıymış. Selim İleri'nin ilk okuyuşundan sonra, Açık Deniz Kenarında baş ucu kitaplarından olmuş.Bir anlatım şölenidir bu kitap diyor. Daha ilk tümcelerinden sarar okuru diye devam ediyor. Okudum ilk tılsımlı cümleleri... Şöyleydi... "Mayıs ayında bir akşam vakti, bir balıkçı kayığı, Stockholm adalar denizinin güney kesiminde, açık bir deniz parçası üzerinde apazlama gidiyordu. Üç piramidiyle kaya adacıklar morarmaya, bulutsuz gökyüzünde yer yer bulutlar toplamaya başlamıştı: Güneş batıyordu." Kitabı göğsüme kapattım. Behçet Necatil'in çevirisiyle, hiç bilmediğim bir yazarın anlattığı güneş batımını hayalimde canlandırdım. Sanki Mayıs ayında bir akşam vaktiydi... Hangi kitabı çeksem şiirler çıkıyor arasından... Ölü bir ozanın sevgili karısı mı bu sözü söylemişti? Hem her şey şiirlerde değil miydi? Bir gök şiirde ağar, bir sokak şiirlerde gider gelirdi. Böyle yaşayıp gidiyorduk.' İçimden derin bir ahh çekmek geldi... Telefon... İşe dönmeliyim... Kahve molam bitti.
Bir şiirle başlar her şey, bir şiirle biter!
YanıtlaSilkahve molalarını seveyim senin :))
YanıtlaSilgünde üç kez falan kahve molası istiyorum.hoş hangisini okuyacağımı şaşırırım.böyleyken bile hızına yetişemiyorum. bu yazıyı okuyunca birden kafamda şimşekler çaktı.aklımda senin için çok güzel bir kitap var.kütüphanemi biraz deşmek istiyorum.
Kült Kitap'ı çok severim ben. Elime en çok aldığım kitaplardandır o.
YanıtlaSil"siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek", şimdi kitaplığımdan Behçet Necatigil için hazırlanmış, Yapı Kredi yayınlarının Bir Usta, Bir Dünya kitabını aldım. Tüm fotoğraflara baktım, çocukluğuna, karısıyla olan resimlerine, Sait Faik ve diğer arkadaşlarıyla fotoğraflarına, gerçekten kocaman bir dünya vardı o kitabın içinde, şiir gibi.
August Strindberg'i İsveçli bir arkadaştan duymuştum yıllar önce. Ablama yazarın çok etkileyici bir pozunun olduğu, bir kartpostal vermişti, o resmi hiç unutmam. Şairlerin çevirmen olduğu kitaplar çok mutlu ediyor beni. Çeviri zaten iki ucu sivri değnek, onlar dokunuşlarıyla sihirli yapıyorlar sanki o değneği.
Yazı için teşekkürler Vildan, kitaplığımda duran ve yıllardır elime almadığım bir kitabı hatırlattın bana. Harikasın sen;)
Sevgiler.
Okunacaklar listesine bir kitap daha eklendi,Selim İleriyi bende çok severim.
YanıtlaSilbaştaki bölüm çok güzeldi. bende şiirleri çok severim evet herşey tüm inceliği ile tüm derinliği ile şiirlerde
YanıtlaSilKelimeler Dünyası... Gelin birlikte Metin Üstündağ'ın sözlerini okuyalım mı?
YanıtlaSil"Şiir fesleğen çiçeği gibi. Geçerken eliniz değer, müthiş bir koku; genziniz bayram eder. Şiirin az okunması değil mesele, hayatımızdan iyice çekilmesi acı. Şiir sadece sözcüklerle yazılmaz. Bazen bir jest, bir mimik, bir ince marifet de şiir olabilir. Katır kutur bir hayat yaşıyoruz. Mizah ve şiir bu hayatı biraz inceltmeye çalışıyor."
Herşey şiirle başlasın şiirle bitsin, ne güzel:)
Hey Kara Kitap, merak ettim şimdi:)
YanıtlaSilAh Justine, İlhan Berk'in şu dizelerine ne diyeceksiniz?
YanıtlaSil“Ölüm daha kolaydır sevmekten der ya Aragon / Anla ki ölüme benzer seni sevmek”
Cahit Sıtkı Tarancı, İlhan Berk için “Her mısrada bir cigara yaktırıyor.” dermiş:)
Behçet Necatigil adı geçince, hemen otların üzerine yüzü koyun uzandığımı hissediyorum. Hani bilirsiniz... Toprakta bir telaş, bir telaş... Karıncalar ötedenberi dostum:) Ellerime hanım böcekleri konuyor... Ne şeker şey onlar!
Uç böcek, uç böcek diyorum...
Uçuyorlar.. Allahım, ne güzeldir bu şiiri hatırladınız mı:)
Ve bu şairin çevirisiyle bir romanı okumak.. Muhteşem olmaz mı?
Olur elbette:))
Teşekkür ederim Justine.
Selam Asya, ah... Ömrümüz bu kitapları okumaya yetecek mi?
YanıtlaSilYettiği kadar devam:))
Elma Kurdu, Gülten Akın, ""Ah, Kimselerin vakti yok, durup ince şeyleri anlamaya..." demiş. Biz kahve molasında bari ince şeyleri anlama gayretindeyiz bari değil mi?
YanıtlaSilNe güzel:) Teşekkürler.
Behçet Necatigil... hayatın içinden biri, memur, şair.. lise zamanlarında yolumun kesiştiği yol gösterici! Satırlarında ince, derin anlamlar; üfleyince uçup etrafa savrulan karahindiba çiçeği gibi daima hafıza koridorlarında sakince dolaşırlar. Bir gün aniden hatırlayıp, kullanmamız için.
YanıtlaSilBu da benden olsun..
Lâdes
Uzayacağa benzer
Tutuştuğumuz lâdes. İşi gücü bırakıp
Mezarlığa nâzır
Bir eve taşındım. Ölüm, sen beni aldatamazsın,
Aklımda!
Selam Momentos,
YanıtlaSilBir şair böyle güzel yorum yazar işte:)
Seninle lades oynasak mı acaba?
Saftoriğin tekiyim. Hemen yenilirim:)
Aklımdasın Momentos. Sevgiyle.