Ne diyeceğim, bugün çilekçi kafaya aldı beni, tamam mı? Valla çilekçinin tatlı sözlerine mi, yoksa çileğin o harikulade rengine mi kandım bilmiyorum. Bir kasa devasa sandık dolusu çileği kendi elleriyle koydu arabama, bir kasa devasa sandık dolusu çileği arabamdan çıkarıp kendi ellerimle koydum mutfağın tezgahına:)
Ne yapayım yani? Helali hoş olsun. Bir daha bu fiyata çileği nereden bulabilirdim? Mesela yani, di mi? Amann. Canıma değsin... Birazını komşulara veriririm. Birazını yerim. Sonraa, birazını yıkayıp tencereye koyarım. Reçel yaparım. Biraz şeker üzerine... Şööyle... Bir taşımlık kaynatırım. Bir taşımlık.
Şimdi ben böyle "bir taşımlık" diye yazınca Ece Temelkuran'ın çok eski bir köşe yazısı aklıma geldi. "Bir taşımlık. Kadınların kendilerine ait ölçü birimlerinden biridir bu. Zaman bizim gövdemizde oluşuyor çünkü. Ay, gövdemizden geçiyor kanlı. Doğurmak için aylar geçiyor karnımızda. Zaman, kadınların gövdesinde etleniyor bir tek. Bir pincik tuz, bir tık açmak var ocağın altını, göz kararı var suda pilav yaparken.
Kadından kadına geçen ölçü birimleri. Kendi dillerinde ürettikleri başka bir bilim. Sonra bir yayvan kaba konup, üzerine beyaz bir bez gerilip güneşe bırakılır. Güneş reçeli pişirir. Böylece, toprağın, dalın, kadının elinin ve güneşin bilgisi eklenir reçele. Reçel bu yüzden kıvamlıdır. Ve bu yüzden birikir şeker içinde. Çilek reçeli yapmakta bir bilgi vardır. Topraktan başlayan, dala değen, oradan çıkıp kırmızının eline bulaşmasıyla ilgili bir bilgi.
Elimize değen her şey tenimize bir yeni tat katıyor mu acaba? O tatlar ellerimizde birikiyor mu? Birikiyor olmalı. Niye güzel olsun yoksa kadınların elleri? Tenleri de biriktiriyorsa eğer... Tenlere değmeye korkmamışsa, biriktirecek kadar aklında tutmuşsa... Genç kadınlar, kadınların kendi dillerini biriktirdikleri yerlere bakmalılar. Reçel yapmayı öğrenirken genç kızlar, aslında kadının evreniyle ilgili bir atlasa bakmaktadırlar. Oralarda biriken diller ve yazılmamış bilgiler hayatı döndürüyor hamarat.
Reçel bahane, genç kadınlar kendilerinden yaşlı kadınlarla konuşmalılar. Ama iyi yaşlanmış kadınlar bulmalılar. Annesinin lafından çıkmamış kadınları değil, bütün sözlerden çıkmış, sözler vermiş, tutamamış, sözlerini tuttuğu için ağlamış, ülkelere gitmiş gelmiş, adamlar terk etmiş, terk edilmiş, sonunda en çok gülmeyi ve umursamamayı öğrenmiş kadınları bulmalılar. Genç kadınlar kendilerine kılavuzlar seçmeliler. O kadınlarda uyutulan bilgileri uyandırmalılar. Ama iyi yaşlanmış, maceralarda eskimiş kadınlardan bahsediyoruz burada; kitabına göre yaşamışlardan mümkün mertebe uzak kalmalılar."
Ne tatlı yazmış. İyi ki hatırladım. Bu yazı bana ne kadar iyi geldi anlatamam.
Yarın devasa bir kase dolusu çilekle, Münevver halama uğramalıyım. Birlikte çilek yerken, kadınlık bilgisinin gelmişini geçmişini anlattırmalıyım.