31 Aralık 2015 Perşembe

Yalanım Yok... Hayalim Çok:)

7. Star Wars'u seyredenler bilecektir,
son filmin en efsane kahramanı Rey'dir.




Bu güzel genç kadının kullandığı  uzay aracı spidırın kasko sigortasını ben yaptım.
Araç eskiydi. Hatta hurda bile diyebilirim.
Sigorta şirketine zorla kabul ettirmiştim.



Rey, az önce aradı beni...
Hüngür hüngür ağlıyordu.
"Uzayın ıssız yollarında aracım arıza yaptı.
Çok çaresiz kaldım. Ne yapmalıyım?" dedi.
"Aaa! Geçmiş olsun." dedim.
O kahraman ruhlu  kadın, çaresizce ağlıyordu ya...
Önce...
Çok şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
Sonra...
Düşündüm. Ne olacaktı ki?
Ağlamak güzeldir.
İnsanlık hali...
Şaşırdığımı  hiiiç belli etmedim.
En şefkatli sigortacı sesimle,
"Hemen yavaşça  ilk çöl gezegenine iniver.
Sakın merak etme.
Derhal çekiciyle tamirci göndereceğim."
dedim.



 
Gönderdiğim çekici ve tamirci,  ışık hızıyla Rey'in yanına vardılar.
Aracı kaldırıp, beceriyle onarımını yaptılar.



Rey, aradı beni...
"Kullanıyorum artık." dedi.
Nasıl mutluydu anlatamam.
Teşekkür üstüne teşekkür etti.
"Heyy!
Lafı mı olur Reyyy!
Sigortacıyım.
Benim işim bu." dedim.
Ehemm! Ehemm!
Övünmek gibi olmasın ama...
Yılın şu son gününde...
Star Wars'ın son kahramanına yardımcı olduğum için,
ne yalan söyleyeyim çok ama çoook sevindim:)


26 Aralık 2015 Cumartesi

24 Aralık 2015 Perşembe

Ve Saç Ve Sakız Ve Türkü



"...hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Her şey hatırlandığı gibi."
b.b


Çocukken büyükannemin tembihlerinden biriydi. Sakız çiğnemeyi severdim. "Çok tehlikeli. Nefes boruna kaçıverir. Yatarken mutlaka çıkar." derdi. Büyükannemin tembihlerini  mıh gibi aklımda tutuyorum.

Dün gece tam uykuya geçiyordum. Dalarken sakızı ağzımdan çıkardığımı biliyorum. Nereye koydum acaba? Hatırlamıyorum.

Sabah saçımı tararken elime geldi. Saçıma yapışmış. Çıkarmaya uğraştım. Beceremedim. "Buz ya da limon." dedim. Önce limon sıktım. Sakızda değişiklik olmadı. Azıcığını bir tutam saçla birlikte çekip kopardım. Canım yandı. Limonu feryatla çöpe attım.

Buzdolabından bir parça buz aldım. Sakızı buz ile ovaladım. İçim ürperiyordu. Eriyen buz  saçımdan boynuma  damlıyordu. Sakıza asıldım. Bir tutam saçım daha koptu. Acıdı. Gözlerimden yaş gelmeye başladı.

"Böyle olmayacak." dedim. Çekmeceden makası aldım. Sakızın yapıştığı yerdeki saçımı kestim. 

O anda Barış Bıçakçı'nın bir öyküsü aklıma geldi.  Gülümsedim. "Bu dağlar kömürdendir, geçen gün ömürdendir." türküsünü mırıldanmaya başladım. 


13 Aralık 2015 Pazar

Yazamama...


Oturuyorum. Yeni sayfa açıyorum. Başım belada... Yazamıyorum.  Bir şey oldu bana. Düğümlendim adeta. Çözemiyorum.

Eyvaaahh!

9 Aralık 2015 Çarşamba

Boynu Bükük Duruyorsam Eğer, İçimden Öyle Geldiği İçin Değil



Üzerinde yaşadığım dünya hem  güneşin etrafında dönüyor hem kendi etrafında tur atıyor öyle mi? Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovalıyor.  On ikinci aydayız. İki bin on beşinci yıl da bitiveriyor. Binlerce yıl geçmiş.  Ve... Buyrunuz... Acı, dünyadan elini ayağını çekip gidemiyor.

Barış Bıçakçı'nın cümlelerini tekrarlıyorum....  "Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?" 

Ense köküme sevdiğim şairin dizeleri bir balyoz gibi iniyor... "Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse. Çocuklar, kadınlar, erkekler. Trenler tıklım tıklım. Trenler cepheye giden trenler gibi."

Du bi... Şiir sona doğru nasıldı hatırlamalıyım...
"Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
  Gelse de
  Öyle sürekli değil
  Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
  O kadar çabuk
  O kadar kısa
  İşte o kadar"

  Öyle işte......


4 Aralık 2015 Cuma

Ve Sen Kuş Olup Gidersin

   Az sonra uyuyacağım.
Hayal ettim...
Uyurken kanatlanacağım.
 


 
 
 
not
film kareleri - malefiz
başlık-  tarık tufan

2 Aralık 2015 Çarşamba

Şşşttth!.. Kimse Duymasın! - 23-


 İstanbul'daydım.
Hayalle gerçek arasında yürüyordum.
Soğuktu.
Rüzgar kulağımda çığlık atıyordu.
Yoruldum.
Duvarın önünde durdum.
Derin bir "Ohhh!" çektim.
"Ohhh!"

Birden karşımda bir cin belirdi.
"Beni   sen mi çağırdın?" dedi.
Gözlerimi fal taşı gibi açtım.
"Ben mi? Seni mi? " diye sordum. "Sen kimsin ki?"
"Benim adım Oh. Bu duvar benim evim.
Evimin kapısının önüne gelip beni çağıran sen değil miydin?"

Gülümsedim.
Elimdeki fotoğraf makinesini cin'e verdim.
"Bu duvarın önünde fotoğraf çektirmek istiyordum.
Sanırım yüreğimden geçeni duydun.
Rica etsem fotoğrafımı çeker misin?" diye sordum.
Fotoğrafımı çekti. 
Hemen makinemi geri verdi.
"Selfi çekmediğine sevindim." dedi.

Güldüm.
  "Sağol" dedim.
Duvara doğru yürümeye devam ettim.


Gerçektennn!