Acaba görmeye, bakmaya, izlemeye, seyretmeye, hayal etmeye, rüya görmeye meraklı biri olduğum için körlerin durumunu çok önemsiyor olabilir miyim?
Bir önceki yazımda doğuştan görme duyusu olamayan kişiler, normal hayatlarında göremedikleri için rüyalarını da göremiyorlarmış da rüyalarını hissedebiliyorlarmış diye yazmıştım ya, bu körlüğün bir çeşidiyle ilgili. Yani doğuştan itibaren kör olanların rüyaları böyle. Bir de “İkinci Körlük” diye bir durum varmış. Nasıl bir şey biliyor musun? Önceden görüp sonradan kör olanlar, eskisi gibi rüya görmeye devam ediyorlarmış. Annesi, sevgilisi, doğa, renkler yani gördüğü zamanlarda hafızasında kalan her şeyi rüyalarında görebiliyorlarmış. Bu nedenle de geceyi iple çekiyorlarmış. Rüyalarında bari görebildiklerden fazlasıyla mutluluk duyuyorlarmış. Ancak tıp da nedeni çözememiş, gün geliyor rüya göremez oluyorlarmış. Rüyalar körleri yavaş yavaş terk ediyorlarmış. Her sabah daha yıkık ve karamsar uyanıyorlarmış bu durumda tabii. Körlükten önce hafızalarında saklanan bütün görüntüler, teker teker siliniyormuş çünkü. Ne sevgili, ne uçsuz bucaksız deniz, ne mehtaplı gece, ne o masmavi gökyüzü ne de renklerin tümü ... Zifiri oluyormuş her şey. Rüyalarda da ebedi karanlık durumu yani. İşte bunun adına “İkinci Körlük” deniyormuş. Ne desem ki şimdi?
Buraya kadar üzücü ama bu konularda okudukça hoş gelişmeler tespit ettim. Bak şimdi… İkinci körlüğün ıstırabını dindirmek için şöyle bir çözüm bulmaya çalışmışlar. Sonradan kör olan kişileri, daha yeni kör olduklarında rüya görebiliyor ya, bu rüyalarını her sabah görmeyen kişilere anlatmalarını istemişler.. Bir nevi rüya anlatma terapisi yani. Körler ikinci körlüklerini yaşamadan önce sık sık rüya görmeye, ne gördüklerini hatırlamaya, anlatmaya, hatta dikkatini çekerim istediği rüyayı görmeye özellikle teşvik edilmişler. Sen istediğin rüyayı görebilir misin mesela? İkinci körlük yaşamamak için, rüyalarındaki görüntüler gitmesin diye her sabah rüyalarını iştahla anlatmaya devam etmişler. Böylelikle anlattıkça gelişiyormuş rüyaları. Kokular, sesler ve lezzetler de dahil oluyormuş bu rüyalara hatta. Görmedikleri için diğer duyuları daha da gelişiyormuş. Görüntüler hafızalarından silinmemeye başlıyormuş. Harika bir şey bu! Doğuştan kör olanlar da bu rüyaları dinledikçe büyük bir haz duyuyor, rüya göremeseler de onların da rüyalarındaki hisler çeşitleniyormuş böylece… Keşke bu uygulamalar memleketimizde de yapılabilse. Mesela aynı şehirde yaşayan görme özürlüler arasında yapılamaz mı acaba böyle bir rüya anlatma terapisi? Ne şahane olur öyle değil mi?
2.Resim- Ömer Uysal'ın resim arşivinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder