Grafik romanın adı: Opera'nın Hayaleti. / Yazan: Onur Kutluoğlu & Umut Şumnu / Çizen: Onur Kutluoğlu.
Acaba grafik roman meraklısı olduğum için mi bu kitabın peşine düştüm? Yoksa konusu mu yüreğime dokundu? Veya bir yüksek lisans tezi kapsamında hazırlanmış bir grafik roman olmasına bayıldığım için mi illa görmek istedim? Sanırım hepsi.
1923 yılında cumhuriyetin ilanından sonra, yurdun pek çok yerinde Türkiye'nin yeni yüzünün sembolü olacak binalar inşaa ediliyor. Lakin yeni yapılan kamusal binaların hepsinin projelerini yabancı mimarlar çiziyorlar.
1933 yılında Ankara'da, iktisadi kalkınma hamleleri kapsamında, devletin kendi propagandasını da yapabileceği bir sergi evi binası açmaya karar veriliyor. Uluslararası Mimari Sergi Evi Yarışması düzenleniyor. Şartnamenin en önemli maddesi; modern bir yapı olması gerektiği. Yabancı ve Türk mimarlar projeleriyle katılıyorlar.
1928 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun olmuş, genç cumhuriyetin genç mimarı Şevki Balmumcu yarışmayı kazanıyor. Cumhuriyetin yeni yüzünü gösterecek modern bir kamusal yapı projesinin, ilk kez bir Türk mimar tarafından yapılması memleketimizin mimarlık tarihi açısından çok önem taşıyor. Şevket Balmumcu büyük beğeni görüyor. Adı ve projesi gazetelerde, dergilerde geniş övgü topluyor. Bina 1933 ile 1948 yılları arasında sergi evi olarak kullanılıyor.
1948 yılında sahne sanatlarını halkla buluşturmak amacıyla Ankara'da bir mekana ihtiyaç duyuluyor. Ekonomik durum iyi olmadığı için sergi evini opera binasına çevirmeye karar veriyorlar. Mimarlar odasıyla görüşülüyor. Bu değişimin binanın mimarı olan Şevki Balmumcu tarafından yapılmasının uygun olacağı söyleniyor. Şevki Balmumcu kabul ediyor. Neden olduğu tam olarak bilinmiyor, iş Şevki Balmumcu'ya verileceğine, Alman mimar Paul Bonatz'a veriliyor.
Sergi Evi'nin Opera Binası'na dönüşümünün, projenin asıl mimarı olan Şevki Balmumcu'ya verilmemesi, üstelik Alman mimar tarafından projenin orijinal özelliklerini kaybetmesi, mimar Şevki Balmumcu'nun ruhsal dengesini yitirmesine sebep oluyor.
On yıl önce, Türk mimarın zaferi diye göklere çıkarılan, modern Türkiye'nin simgesi diye alkışlanan yapı, on yıl sonra yeterince Türk değil, ulusal değil diye bir Alman mimar tarafından değiştiriliyor. On yıllık zaman içinde, kendisi hayattayken böyle bir duruma tanık olmak elbette Şevket Balmumcu'yu çok üzmüştür. Bu olaydan sonra bir daha Ankara'ya gitmemiş. Kalan ömründe kayda değer pek çalışması olmamış. 1982 yılında 77 yaşında vefat etmiş.
Memleketimizde acaba kaç kişi bu yaşananları biliyordur? Acaba Ankara'da Opera Binası'na giden kaç kişi opera binasının hayaleti misali sergi evinin ve mimarının hikayesini işitmiştir? Bu durum Onur Kutluoğlu'nun master tezinde, Dr. Umut Şumlu'ya birlikte bir grafik roman olarak hazırlamamış olsaydı, öğrenebilir miydim? Sanmıyorum. Grafik roman olarak hazırlanan başka tez var mıdır acaba? Çok merak ediyorum. Çoğalmasını diliyorum. Bu çalışmaların kültürel miraslarımızla temas kurmamızı sağlayacağını, yurtdışında olduğu gibi memleketimizde de tarihi her taşa her yapıya sahip çıkmamız gerektiğinin önemini fark ettireceğine inanıyorum. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Takiplerindeyim.
Türkiye'nin mimarlık tarihini, mimarlıkla hiç ilgim olmadığı halde, sıradan vatandaş olarak önemsiyorum. Mimarlık tarihi, hepimizin kişisel tarihi aynı zamanda. İktidarların değişmesiyle, böyle hoyrat müdahalelere izin verilmemesi lazım. Türkiye'de bir dönemden diğerine geçiş yapılırken yaşanan kim bilir ne çok kırılma hikayeleri vardır. Bunların gün yüzüne çıkması, konuşulması, populerleşmesi, duyurulmasının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Daha çok mimarlık hikayeleri gün yüzüne çıksın diye, sizleri bu grafik romanı satın almaya davet etmek istiyorum. Bakınız, işte burada:
Grafik roman tabirini ilk defa duydum. İlgi çekici bir tür olduğuna eminim. Ayrıca mimarımıza yapılan vefasızlık beni dahi üzdü. Bazı şeylerde öncelik vefanındır.. Sağolun yazı için.
YanıtlaSilAh ah..Teşekkürler haberdar ettiğin için.
YanıtlaSilO operaya ne çok gittim öğrenciyken. zaten okulumuz o bölgedeydi. bizde ara ara
YanıtlaSilbilet alır giderdik. ama bu hikayesini hiç bilmiyordum..
ben de bu yazınızla beraber haberdar oldum. teşekkürler.
YanıtlaSil