16 Haziran 2012 Cumartesi

Bu Gece Hayal Etme Gecesi.


"Kulu Muhammedi geceleyin, delillerini göstermek için, Mescid-i Haramdan, 
çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksâ´ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. 
O, herşeyi çok iyi işiten, çok iyi görendir."
İsra Suresi 1. ayet 

Hiç Miraç hakkında düşünmüş müydün? Miraç hadisesi bana fantastik, bilimkurgu bir film anlatımı gibi gelir. Günümüzün edebiyat, sinema ve çizgi roman evreninde hayal edilerek anlatılan sayısız kitap ve filmin varlığından haberdarız. Temelinde insanoğlunun kendilerine bahşedilen hayalgücü ve yaratıcı dehası ile ortaya konulan yapıtlardır herbiri... İşte günümüzden neredeyse 1400 sene evvel, Peygamberimizin anlattığı Miraç hadisesi en mükemmel anlatımdır bana göre. Dinlemeye doyamam. Bak şimdi... Arabi aylardan Recep ayının 27. gecesidir. Hz.Muhammed'in peygamberliği bildirilmiş, Hicret'ten de yaklaşık bir yıl öncedir. Muhammed Peygamber, Kabe'de amcasının kızının evinde uyumaktadır. Gece Cebrail melek yanına gelir, küçük bir operasyonla Peygamber'in göğsünü yarar ve kalbini zemzem suyu ve nur ile yıkar. Kalbinin içini iman ve hikmetle doldurur.

İslam'da üç kutsal mescid olduğu kabul edilir. Biri yeryüzünde yapılan ilk mabed, müslümanların kıblesi olan Beytullah yani Kabe'dir. İkincisi Müslümanların ilk kıblesi olarak bilinen Kudüs'teki, Kudus Cami yada Mescid'i Aksa'dır. (en uzak anlamına gelen mescid-aksa'nın,kabe'ye uzaklığı o zamanlar 1 aymış). Üçüncüsü de Medine'de Peygamber Muhammed'in kabrinin bulunduğu cami olan Mescid-i Nebi camiidir.


Melek Cebrail'in, Peygamberimizin kalbini nurla parlattığı gece, ilginç hadiselerle doludur. Kimileri tarafından uçan at olarak rivayet edilen, ama günümüzün zengin bilim kurgu dünyasında herkesin kendi hayalinde kurgulayabileceği, Burak adında bir vasıta verilir Peygamberimizin hizmetine. Kimbilir belki de bir nevi ışınlanma aletidir bu. Zira biraz sonra anlatacağım Mirac hadisesinde okadar fazla yere ve uzaklıklara gitmiştir ve görüşmeler yapmıştır ki döndüğünde yatağının hala soğumamış olduğu söylenmektedir. Miraç hadisesinde, zaman ve mekan kavramlarının insanın hayal gücünü oldukça kışkırttığı söylenebilir.


Peygamberimiz önce Kudüs'e Mescid-i Aksa'ya götürülür. Bir aylık mesafeyi bir andan daha kısa sürede katetmiştir. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılanır ve görüşme yaparlar. Bir nevi Yüksek Konsey toplantısı gibi. Sonra yanında melek Cebrail'le birlikte, gene Burak adlı araçları ile göğe yükselmeye başlarlar. Miraç'ın Arapça anlamı zaten yükselmek, yukarıya çıkmak demektir. Kat kat göğün katlarını dolaşırlar. Bu gezi Sidretü'l Müntena denilen, son sınıra gelinceye kadar devam eder.

Burdan sonra hem melek Cebrail hem Burak daha öteye geçemezler. Başka bir binek, Refref adında bir vasıta ile Peygamberimiz diğer tarafa geçer. Anlatılanlarda ne zaman vardır, ne mekan ne de yön... Peygamberimiz kaza ve kaderi yazan kalemin sesini duyar önce. Sonra Cennet ve niğmetlerini, Cehennem ve azaplarını gösterirler kendisine. Sonunda büyük an gelmiştir. Yüce Allah'ın huzuruna kabul edilir. Kendisine ümmetinden Allah'a şirk koşmayan herkesin Cennet'e gireceği müjdelenir, Bakara suresinin son ayetleri verilir ve beş vakit namaz farz kılınır. Sonra yeniden Refref ile Son Sınır'a gider, oradan Burak'la Kudüs'e ve oradan da Mekke'ye döndürülür. Ertesi gün olanları anlatır. Çoğu insan inanmaz Peygamberimize. Ozamanın şartlarıyla düşünsene, Mekke'den Kudüs'e bir ayda gidiliyorken, Peygamberimiz bir gecede nerelere nerelere gittiğini söylemektedir? Bu nasıl bir hayal gücüdür? Her insanın hafsalasının kolay alabileceği bir durum değildir ki! Hele bir de günümüzden 1400 sene önce olduğu düşünülürse.

Daha sonra din bilginlerinin bir kısmı Miraç olayının uyanıkken ama yalnız ruhla gerçekleşmiş olabileceğini, bazıları ise hem ruh hem de bedenle olabileceği yönünde düşüncelerini bildirmişler. Her iki şekilde de olabilir. Ama şunu biliyoruz ki Recep ayının 27. gecesi Miraç hadisesi gerçekleşmiştir. Peygamberimiz bunu anlatmıştır. Müslümanlar için kutsal bir gecedir. Bizim dinimiz hayal ettirmeyi ve hayal edenleri seven bir dindir bence. Peygamberimizin anlattıklarını düşünsene... Şahane değil mi? Bence gene bu gece hayal etme gecesi... Ne istiyoruz, neyi arzuluyoruz bir düşünmeli... Hatalarımız neler gözden geçirmeli... O halde bu gece dua etmeli... Sevdiğine yaranmak için güzel sözler söylemez mi insan, en harikulade kelimeleri seçer hem de değil mi? Belki bir şiir söylemeli... Demeli ki "Rabbim! İyilik ve doğruluk ver bizlere... Sağlık, afiyet... Gönüllerimize sevgi ve merhamet... Dünyaya barış ve adalet.. Bir de lütfen, bolca hayal gücü lütfet!" Amin!


1.fotograf- Numan Serteli'nin fotoğraf arşivinden alınmıştır.

28.06.2011

12 yorum:

  1. Bu gece ile ilgili ne kadar farklı bir yorum, ne iyi dilekler
    Bu gece
    hayallerle dolsun hayırlara vesile olsun inşallah...

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar güzel anlatmışsınız. hiç sıkılmadan okudum ve etkilendim.

    YanıtlaSil
  3. Gerçektende masal gibi..
    Lakin ''O'' diyorsa doğrudur..

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim Suyun Güncesi. Tüm dualarınız kabul olsun:)

    YanıtlaSil
  5. Aaa! Seda... Çok sevindim:) Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  6. Selam Dönence, Muhammed Peygamber'in hastasıyım ben. Sahiden. Eğer herkese gülümsüyorsam, inanın onun sebebinden:) Hep gülümsermiş çünkü.
    Bildiğim en tatlı adamdır. Çok severim. Her söylediğine inanırım.
    Hem de taaa yüreğimden:)

    YanıtlaSil
  7. Kandiliniz mübarek olsun paylaşım için teşekkürler

    YanıtlaSil
  8. kandilimiz kutlu olsun hayalkahvem..

    YanıtlaSil
  9. Ben teşekkür ederim Haskumaş. Kandiller kandil tadında olsun diyelim:)

    YanıtlaSil
  10. Kandilimiz kutlu ve mutlu olsun Buketcim:)

    YanıtlaSil
  11. Güzel bir anlatım.
    (: Allah tekrar tekrar yaşamayı nasip etsin.

    YanıtlaSil
  12. Teşekkür ederim Uyuşuk Hayalperest, amin diyelim:)

    YanıtlaSil