Bazan hiçbir şey yapmaz, sessizce otururduk.
Bazan yağmur yağar, camlardaki tıpırtıyı dinlerdik.
Bazan "Hava ne sıcak," derdik.
Bazan yaz akşamları, cumbanın penceresinden giren bir pervane, lambanın çevresinde hızlanarak deli gibi dönmeye başlardı.
Bazan "Kar yağacak" derdi televizyon, ama yağmazdı.
Bazan "Hava bugün ne soğuk değil mi," derdik.
Bazan uzaklarda şimşekler çakar, gök gürlerdi.
Bazan, özellikle yaz akşamları bir rüzgar çıkar, kapılar çarpardı.
Bazan sert bir rüzgar eser, pencerelerde uğuldar, soba borusunda da tuhaf bir ses çıkarırdı.
Bazan kar yağar, pencerelerin kenarlarında, kaldırımlarda tutardı.
Bazan "Resmine bakalım mı Füsun?" derdim ben ve bazan bakardık ve o zaman Füsun'la yaptığı resme bakarken, her zaman mutlu olduğumu anlardım.
Orhan Pamuk/ Masumiyet Müzesi / Bazan/S.443-450
Juliette Binoche/Blue
güzel anlatı teşekkürler
YanıtlaSil