Elimde 1990 basımı bir kitap var. Kitabın bir bölümünde Oktay Akbal, Otuzlu Yılların Çocuğu diye başlık atmış. Hayata dair düşüncelerini anlatıyor. Bir bakmış ki penceresinde Fenerbahçe bayrağı asılı... Evde kendisinden başka kimse yokmuş. Kim takmış bu bayrağı acaba diye merak ediyor. Sabahın erken saatleriymiş. Uyku sersemi kalkmış çayını içiyormuş. Sabah gazeteleri yedibuçukta gelirmiş. Gazetenin içinde bir de ne görsün? Sarı Lacivertli plastik bayrak yok muymuş? Ondan başka kimse bu bayrağı pencereye yapıştıramazmış tabii... Anladın değil mi durumunu? İnsan kimi zaman çocukluğuna döner ya... Yazar da anlaşılan çocukluğuna dönmüş. İlkokul günlerini hatırlıyor. Düşünebiliyor musun? Taaa 1930'lı yıllar. Dile kolay 80 yıl öncesi... Ne hoş! İlkokula giderken babası Fenerbahçe renklerini taşıyan bir forma bir de futbol topu almış. O yıl Fenerbahçe şampiyonmuş. Fenerbahçe'den başka, Galatasaray, Beşiktaş ön sıralardaymış. Vefa, İstanbulspor, Beykoz, Anadolu, Süleymaniye, Hilal de 30'lu yılların takımlarıymış. Ama en başta Fenerbahçe ve Galatasaray gelirmiş. Daha sonra da Beşiktaş, Vefa, İstanbulspor... 1935 yılların günlerinde, babası illa Galatasaray Lisesi'ne yazdırmak istemiş. Ama Oktay Akbal sırtında Sarı-Lacivet forması, elinde Fenerbahçe bayrağıyla, gitmem de gitmem diye direndikçe diretmiş.
Aradan yıllar geçmiş. Yıl 1989 olmuş. İşte bu yazıyı yazdığı o tarihte, 30'ların o çocuğu anlaşılan tekrar çıka gelmiş ve Fenerbahçe bayrağını astırmış çalışma odasının balkon kapısının camına... Sonra çekip gitmiş. Yoldan geçen arabalar "en büyük Fener başka büyük yok" diye yeri göğü inletiyorlarmış. "Bir insan hangi yaşta olursa olsun çocukluğunun, gençliğinin bir parçasını koruyabilir mi yılların karmaşasında?" diye kendi kendine soruyor. Eski günleri hatırlıyor. Fener'in gene birinci yerdeki zamanlarını... Ben bilmem... Zeki, Alaattin, Fikret'iyle olan Fenerbahçe dönemlerini.. 1989 da olan bitenlere, yoldaki gürültü ve klaksiyon seslerine anlam veremiyor. Çünkü onun çocukluğunda ve gençliğinde lig birincisi olan takımın taraftarları asla böyle yollara dökülmezlermiş. Otomobiller, kamyonlar, minübüsler, otobüsler dolusu insan kent sokaklarını alt üst etmezlermiş. Yarım yüz yılda ne büyük değişme oldu diye düşünüyor. 30'ların çocuğu 89'ların coşkusuna şaşkınlıkla baktığını söylüyor. Üstelik artık takım tutmanın anlamsız olduğunu da düşünüyor. Çünkü 30'lı yıllarda Aslan Nihat vardı misal, Galatasaray'ın simgesiydi diyor. Zeki Rıza varmış, Fenerbahçe'nin değişmez kaptanıymış. Öyle 1989'lardaki gibi onlar para pul hesabı yapmazlarmış. Bugün Fenerli yarın Galatasaraylı, öteki gün Beşiktaş'lı olmazlarmış. Sırtlarına giydikleri formaları iki üç yılda değiştirmezlermiş. Böyle bir şeyi zaten akıllarına getirmez, eskaza gelse, onurlarına sürülmüş bir leke sayarlarmış.
!989 yılında "Çok şey değişti." diyor Oktay Akbal... 30'ların Fenerbahçeli çocuğun bunları zor da olsa kabullendiğini düşünüyor. Ama zor alışmış ne yalan söyleyeyim... Elli yıldır Fenerbahçeliymiş. Şampiyon da olsa, lig sonuncu da olsa Sarı-Lacivert'li olduğunu söylüyor. 89 yılında lig şampiyonu olan Fenerbahçe bayrağını odasının camına yapıştıran o uzak çocukluk günlerinde sanmış ya kendini bir an... Sonra zamanın acı oyununu sezivermiş tabii.. Ama bu yazıyı yazarken gene bayrak camda duruyormuş. Çıkarmamış. O, 30'ların çocuğunun, o, bir anda canlanıp bugünlere koşuveren Fenerbahçe formalı çocuğun bayrağı bir kaç gün daha penceresinin önünde asılsın istiyor. Çok sevdim bu yazıyı.
Sorarsan bana, lafta Kocaelispor'u tutuyorum. Kocaelispor'un adı kaldı mı? Ben şehrimin takımımın son durumlarına çok üzülüyorum. Futbol'dan ne anlıyorsun diye sorsan bana... Futbol'un F'sinden anlamıyorum. Ben taraftarlığın sadece, sanırım çocuksu, masum ruhunu seviyorum.
2011
Çok teşekkür ederim,bende sadece basit bir taraftarım,pek anlamam futboldan.Ama yazı çok güzel ya.Oktay Akbal ile aynı takımın taraftarı olmakta nedense mutlu etti beni.Acaba baksam mı bir ara Türk edebiyatında hangi yazar şair hangi takımın yanındaymış diye ..hmm?
YanıtlaSilŞu anlamsız çoşkuya bende karşıyım,patlayan silahlar,klakson seslerine razıyım.yeterki silah olmasın,kimse aptal bir sevinç uğruna ölmesin.
Çok sevindim gerçekten,çok mutlu ettiniz,sağolun sağolun :)
Selam Levent, ne güzel anlatmış Oktay Akbal taraftarlığı değil mi? Unutmak üzere olduğumuz ruhlar bunlar... Oktay Akbal'ın deneme kitaplarını hararetle tavsiye ederim:
SilMerhaba sevgili Hayâl kahvem.. Kırk yıl olsa da hatrı kahve sevmem içmem pişirmem.. Ama senin kahvende dinlendim!!..duygu yüklü olduğu halde çok sade anlatımın etkiledi beni.. fenerli oğlu olan beşiktaşlı bir anne olarak.
YanıtlaSilİadeyi ziyaret geç olsa da!! :)))
Hocam, hoşgeldiniz:) Gizli hayranlarınızdan biriyim. Çok mutlu oldum
Silsizi gördüğüme:) Sağolun.