"Felaket
başımıza geldi. İşte biz edebiyat bilirsek daha derin bir düşünceye
ulacağımız için, felaketin bize kazandırdığı bir şey olduğunu
farketmemiz zor olmaz. Felaket bize ne kazandırır? Felaket bize, bizim
için neyin önemli olduğunu görmeyi sağlar. Yani hayatım mı önemli, suyun
ya da enkazın altında kalan param mı önemli, kendi canım mı önemli,
falanca eşyam mı, yükte hafif pahada ağır olan mı, manevi değeri olan
mı, manevi değer nedir? Anlatabildim mi? Yani felaket hayatımızda hızla
yeniden bir düzen kurma, zihnimizde yeniden bir düzen kurma refleksi
getirir. Ama düşünemiyoruz. Edebiyat bilmediğimiz için düşünemiyoruz.
Siyasetçilerimizin de çoğu, sanatçı diye alkışladığımız insanların da
çoğu, yöneticiler, iş adamları, patronlar, amirler, edebiyat
bilmedikleri için hepsi de, iyi durumda değiller diye bir probleme
işaret etmiş olayım. " (Murat Menteş - Tahta Köprü'deki muhabbetinden)
Şimdi çıkmalıyım. Dönüşte kısmetse, dün gece pijamalarımı giymiş, Hayal Kahvem'in ayarlarıyla uğraşırken, yanlışlıkla tıklayıp, Hayal Kahvem blogspot'un yeni sürümüne geçince, beyaz sayfa lacivert bir karanlığa gömülünce, başıma büyük bir felaket gelmiş gibi nasıl korkup paniklediğimi, buncacık şeyden nasıl dünya başıma yıkılmış gibi hissettiğimi, sonra bir filmi ve senaryosundan kitaplaştırılan kitabını düşünüp, kendime nasıl geldiğimi, ardından Yaş Tahta'nın nasıl imdadıma yetiştiğini anlatmak niyetindeyim.
Du bakalım... Hey, geç kaldım. Hemen gitmeliyim!
eski yeni görünümüne sevindim. ben de dün gece blogunuzu açtığımda, ahhhyy dedim ve küçük küçük harfleri zor okudum. böylesi çok güzel :)
YanıtlaSilDeğil mi Nerde Trak Orda Bırak:) Bir de alıştığından kolay vazgeçemeyn bir bünyeye sahip bünyeye değilseniz benim gibi, vay halinize:)
SilFeci bir his içerisine girdim ve dışardan kendime bakınca, vaziyetimi hiç beğenmedim:)