Hiç unutmuyorum 2010 senesiydi. Gazetede bir haber okumuştum. Ertesi gün bütün planlarımı iptal edip, İstanbul'a gitmeyi "kafaya koymuştum." Mutlaka gidecektim. Gitmezsem "kafayı üşütebilirdim". Yoksa ne yapardım, derdimi kime yanardım? Neylerdim, bu şehri ateşe mi vereydim? Öyle bir "kafayı takmıştım" yani öyle böyle değil! Yanıma "kafa dengi" bir arkadaş bulmalıydım ama. Hemen bulmuştum. Hülya. Telefon etmiştim. "Geliyorum İstanbul'a. Seni alacağım birlikte Santralistanbul'daki sergiye gideceğiz. "Kafan yattı" mı bu planıma ne dersin?" diye sormuştum. Her zaman ki gibi " Şahane olur." demişti.
Hiç duymamıştı bu sergiyi. "Biz İstanbul'da yaşayanlar bilmiyoruz, sen nerden biliyorsun?" demişti. "Boşver, "kafa yorma" böyle şeylere, üzümünü ye bağını sorma, bana takıl hayatını yaşa!" demiştim. Gülmüştü. Buluştuğımızda, önce "kafa kafaya vermiştik". Nasıl gidelim karşıya diye epeyce "kafa yormuştuk." İstanbul'du burası. "Kafamızı işletmeliydik." Trafik yoğundu. Yollarda vakit kaybetmemeliydik. Elbette, "Kafamızı kullanmıştık." Arabayı Anadolu Yakası'na bırakmıştık. Vapura atladığımız gibi ver elini Avrupa!... Koşa koşa sergiye gitmiştik.
İhsan Oktay Anar'ın kitaplarında okuduğum kahramanların, usta çizerler tarafından hazırlanan yirmi beş roman karakterinin insan boyutundaki kopyaları sergileniyordu. Düşünebiliyor musun benim gibi İhsan Oktay Anar kitaplarının hastası, üstelik hayalperest bünyeye sahip biri için bu sergi resmen hazine değerindeydi. Alibaz’dan Kalın Musa’ya, Arap İhsan’dan Neva’ya, Uzun İhsan'dan Eflatun'a kadar nevi şahsına münhasır İhsan Oktay Anar karakterleriydi ya bunlar, benim "kafamda canlandırdıklarımla" sanatçılarınkini mukayese etmiştim. Bir kez daha "Sanatçı olmak ne şahane bir şey!" diye düşünmüştüm. Roman yazmak ve yazılan romanların kahramanlarının başka sanatçılar tarafından hayal edilip ortaya çıkarılması... İnsan hasetinden "kafayı üşütebilirdi." Hele sanata yeteneği olmayan benim gibi biri.
Şimdi bu kafalı anılarımı, durup dururken, haybeye hatırlamadım tabii. Ah, İhsan Oktay Anar'ın Yedinci Gün diye bir kitabı çıkmış ve ben yeni duydum, biliyor musun? Nasıl haberim olmadı diye düşünürken, birden "kafama dank etti." Tabii ya, ben son zamanlarda yeni kitaplara pek bakmıyordum ki. Ne "kafasızım" görüyor musun? Unutmuşum. Aklım fikrim hep eski kitaplarda olunca, Yedinci Gün karanlığımda kalmış demek ki. Ben bunları aklımdan geçirirken, az önce telefon çalmasın mı? Aaa! Dilek İstanbul'a gidecekti, çoktan eve dönmüş. Bil bakalım ne dedi? Allahım, ne ballıyım!.. Bana İstanbul'dan Yedinci Gün'ü satın alıp getirmiş. Ben bunu işittim ya, sevinçten "Kafayı yememek" için, ilkin kocaman bir çığlık attım. Sonra şu yukarıda anlattıklarımı, telefonda Dilek'e, bombardıman gibi bıdı bıdı anlatmaya başladım. Arkadaşım "Ay, yeter, anlattıklarından "kafam kazan gibi oldu!" dedi. Ben ise mutluluktan "kafayı bulmuş" gibiydim. Güldüm.
Bu sefer tane tane dedim ki: "Ah, çok teşekkür ederim Dilek. Sen benim anlattıklarımı "takma kafa"na. Bak yol yorgunusun zaten... Hemen "kafayı vurup yat" olur mu? Sabah erken kalk sonra... Ofise kahveye gel erkenden. Şeey, ama sen sen ol, kitabımı getirmeyi aman diyeyim sakın unutma. Yoksa... Hiiç... İş miş yapamam ben bu KAFA'yla!"
Bu sefer tane tane dedim ki: "Ah, çok teşekkür ederim Dilek. Sen benim anlattıklarımı "takma kafa"na. Bak yol yorgunusun zaten... Hemen "kafayı vurup yat" olur mu? Sabah erken kalk sonra... Ofise kahveye gel erkenden. Şeey, ama sen sen ol, kitabımı getirmeyi aman diyeyim sakın unutma. Yoksa... Hiiç... İş miş yapamam ben bu KAFA'yla!"
Müthiş kitaplar, müthiş kurgu, müthiş karekterler; sanki bir film gibi ama satırlar herşeyi gözünün önünde yaşatıyor...
YanıtlaSilNebuchadnezzar, kitap bugün elime geldi. Henüz okumaya başlamadım.
SilDu bakalım, başlayacağım:)
buket uzunerin bazı kitaplarındaki karekterleri görmek isterdim ben de. böyle kanlı canlı filan ama.
YanıtlaSilKızılgın, Buket Uzuner'in hangi roman tiplerini görmek isterdiniz acaba?
SilMerak ettim:)
Biliyor musun? Ben bu yazarın hiç bir kitabını hala okumadım.
YanıtlaSilAma bu son kitabı ile adım atmaya karar verdim.
Satın alıp okuyacağım. Bakalım nasıl gidecek :)
Haydi bakalım Pembe Deniz, hangimiz önce bitireceğiz:)
SilSuskunlar'ı okumuştum bende. Orada Eflatun'u da görüncem nasıl sevindim bilemezsin. ^^
YanıtlaSilTuvalet kağıdı, "Kulak eğer gerçeği anlarsa gözdür" der Suskunlar'da. Ve Eflatun'un sahiden hastasıyım:) Bi yazım vardı... Dilerseniz göz atıverin.
Silhttp://hayalkahvem.blogspot.com/2011/09/kulak-eger-gercegi-anlyorsa-gozdur.html
Yazını henüz bitiremedim iş nedeniyle:) Film önerin için teşekkür etmek istedim:)
YanıtlaSilRica ederim Nehir İda, seyrettiniz mi yoksa:)
SilHiç kafamdan çıkmadı ki kitapların.
YanıtlaSilHevesle aldığım kitaplarım 5 gün başkasında kalsaydı kafayı yerdim inan ben.
Neyse bugün sana teslim ettim de kafam rahatladı.
Artık kafam nereye.. ben oraya takılacağız.
Dönünce kafa kafaya bir istanbul planı yapalım.
Görüşürüz kafadar :)
Kitaplar hiç kafadan çıkmasın Dilek. İyi yolculuklar dilerim:)
SilSüper... Buket Uzuner`den karakterleri görebilmek sahane olurdu...
YanıtlaSilMünster, Buket Uzuner'in hangi karakterlerini görmek istiyorsunuz acaba?
SilSahiden merak ettim:)