30 Mayıs 2010 Pazar

Şaka Cehennemini Duymuş Muydun?

Şimdi oturdum ya bilgisayar başına... Gölgesizler kitabıyla ilgili bir konu paylaşacağım. Şimdi bak... Eğer okursan ya da filmini seyredersen göreceksin... Yada okumuş veya seyretmişsindir belki... Hasan Ali Toptaş'ın Gölgesizler adlı kitabında, okudukça herkes kaybolmaya başlar. Önce berber çırağı gider, geri dönmez. Sonra berber, çırağını merak eder. Aramak için çıkar gider. Berber dükkanında bir bizim yazar, bir de berber koltuğunda uyuyakalmış adam vardır... o kadar... 23. Bölüm... Adam "benim gitmem gerek" diyerek uyanır. Yazar "nereye?" diye sorunca, adam uykulu gözlerle aynadan bakar ve sorar "ne nereye?" Yazar "Gitmem gerekir "dedin ya?" der. Adam alay eder gibi "ben öyle bir şey demedim." der. Şaşırır yazar. "Sen gitmem gerekir demedin mi?" diye tekrar sorar. "Hayır demedim." der adam. "Peki bana son kez ne söyledin?"diye sorar. Adam şöyle cevap verir: "Belki de şu anda konuştuklarımız bir rüyadır dedim."
Şimdi ben bunları okuyunca yaptığım şakalar geldi aklıma... O kadar çok şaka yaptım ki benim çocuklara... Of haddi hesabı yok valla... Allah afetsin... Çocuklar da afetsin tabi... Şaka cehennemi varmış biliyor musun? Dünyada biteviye şaka yapanlar atılırlarmış oraya... Şimdi ben hep şaka yapıyorum ya eğer afetmezlerse beni, şaka cehennemine başodun olacağım kesin, of inanmıyorum ya!. Dinle bak! Diyelim ki çocuk sokağa çıkmış oynamış, yemek saatini geçirmiş, epeyce merak ettirmiş mesela... Ne yapayım şimdi ben bu çocuğa? Dövmeye kıyamayınca... En güzel ceza, şaka tabi ki şaka! Çocuk yorgun argın, biraz da mahcup, çekingen eve gelir. Çok oynamış, eve geç kalmıştır. Tereddütle kapıyı çalar. Kapıyı açarım.. "Efendim?" derim. "Anne şeeyy, biraz geç kaldım da.." der. İyice rol keserek "pardon anlamadım. Yanlış kapıyı çaldınız zannımca..." derim. Çocuk gözlerini açar bakar ilk defasında... "Anne benim ben.." der. Ben şakama büyük bir ciddiyetle devam ederim. "Çocuk, annen falan değilim ben senin... Ne annesi? Benim çocuğum yok ki... Haydi bakalım başka kapıya!" der, kapıyı kapatırım suratına... Delikten bakarım... Çocuk şaşakalır... Kalakalır bir süre... Sonra kapıyı çalar gene... Açarım.. "Anne yaaa?" der. Uzatmam bu defa. "Aaa! Yavrum.. Ne kadar yorulmuşsun... Neden kapıda bekliyorsun? Girsene!" derim. Çocuk boynuma atlar. İçeriye girer. Aynı çocuğa defalarca yapsam da bu şakayı, önce ilk defa yapmışım gibi etkilenir biliyor musun? Sonra "anne, yapma şu şakayı der, "ben senin annen değilim, benim çocuğum yok" desem de, ben daha kapıyı kapatmadan ayağını atar içeri ve atlar odaya... Ama suçunu biliyor ya, ses çıkarmaz bu kadarcık şakaya... Geç kalmış, merak ettirmiş bir defa... Böyle şakalar yaparım işte yaaa... Aaaa... Bütün bu anlattıklarım rüya mıydı yoksa?

2 yorum:

  1. Şaka yapmak ne güzeldir :) bayılırım şaka yapmaya. Şaşırtmaya, güldürmeye..hoş duygular yaratmaya :) Ama bir seferinde yanlış yerde yanlış bir şaka yapmıştım. Anlatiyimmi??
    (-anlatmaaaa.. :((
    İllaki anlatacağım!
    Rektörün odasında rektörü bekliyoruz. 5-6 öğrenciyiz. Masadaki telefon durmadan çalıyor.
    Sonunda kalkıp açtım. Dedim ki;
    -Buyurun rektörün telefonu
    -Mustafa Bey yokmu.
    -Henüz gelmedi.
    -Siz kimsiniz.
    -Sekreteriyim.
    -aa..nasıl? ne zaman?
    -Yeni başladım ben.
    Arayan gerçek sekreteri imiş. Şok olmuş.
    Bu konuşmadan sonra bütün rektörlük karışmış.
    kim işe almış nerden atanmış, eski sekreter işten mmi çıkarılıyormuş. kimseye neden haber veilmemiş. Telefonu açan kimmiş. nasıl açarmış. neden öyle konuşmuş..falan filan. Sonunda beni bulmuşlardı :)))

    YanıtlaSil
  2. Şaka cehennemi mi varmış? Yoktur yoktur! Ama ya varsa? Eh, o zaman sizin ardınızdan atılan ikinci odun da ben olurum :)

    YanıtlaSil