2 Temmuz 2010 Cuma

Mutluluk Neydi?



Bugün yolum düşünce çok küçükken yaşadığım mahalleye, bir zamanlar oturduğumuz eve doğru yürüdüm. Apartman aynen duruyordu. Yerinde olmayan sinema… Oğuz Bahçe Sineması. Sinema yıllardır yoktu yerinde. Her güzel şeyin sonu vardır diye, yıkmışlardı geçmiş zaman günlerinden birinde… Radyonun  gözde olduğu bir dönemdi benim çocukluğum. Kulak kesiyorduk her sese, radyoya, teybe… Düşünebiliyor musun? Çocukluğumda, taşınmak ne büyük bir kıyaktı bana, sinema bahçesine çıkıntısı olan bir eve! Çünkü balkon adeta bir locaydı. Her gece film seyrederdim. Ah bir bilsen, nasıl sabırsızlanır, yaz mevsiminin gelmesini beklerdim! Demek ki o zamanlar, yaz günlerinin kıymetini bildiğim dönemdeydim. Sanıyorum güneşi gene pek sevmezdim. Çünkü güneşin dağların arkasına gitmesini, havanın kararmasını dört gözle beklerdim. Of! Günler ne uzun olurdu! Güneş bir türlü uyumaya gitmezdi. Vakit geçmek bilmezdi. Ne zaman ki gün döner akşam olurdu, heyecandan adeta kalbim dururdu. Hep gece olsun, zaman dursun isterdim. Sonra da sandalyeler boş kalmasın, sinemanın tüm biletleri satılsın diye dua ederdim. Eğer bilet satılmazsa, film oynatılmazdı. Of! Ne fenaydı!... Bazen yağmur yağdığı akşamlar sinema hiç açılmazdı. İçimi çeke çeke ah ne ağlardım!.. Çocuktum… Her şey istediğim gibi olsun isterdim. Olmazdı. Ben de ağlardım… Bazen filmin ortasında bir yerde yağmur yağmaya başlardı birden… Hani ahmak ıslatan cinsten…Kaçışırdı insanlar… Şaşardım. Yağmurda ıslanmayı çocukluktan beri severdim. Neden kaçıyorlar, yağmur altında seyretmiyorlardı ki film? Hava zaten sıcaktı. Yağmur altında film seyretmek, şahane olmaz mıydı? Olurdu illa ki! Küçüktüm... Bu duruma anlam veremezdim… Onlar koşuştururken, ben olduğum yerde bir film sahnesi gibi donar kalırdım öyle... Annem beni fark eder “haydi yatağa!” derdi. Derinden bakınca gözlerime… Dökülen yaşları görmesin diye, başımı yere eğerdim… İçimi çeke çeke yatmaya giderdim.

Ama eğer o gece sinemada... Eğer biletler satılmışsa … Eğer o gece gökyüzü yıldızlarla doluysa... Hele göyüzünde bembeyaz bir mehtap varsa... Ah! Eğer o gece yağmur yağmamışsa... Film oynarken yağmazsa ya da… Eğer film kesintisiz oynamışsa o gece… Hani bilirsin ya, tastamam... Bütünüyle... Ah! Şu dünyanın en güçlü, en zengin kişisi ben olurdum! Hayat bayram olurdu… Mutluluk buydu işte! Mutlu olurdum!

6 yorum:

  1. Ben maalesef yazlık sinemaların olduğu zamanlara yetişemedim ama böyle bir tercih hakkım olsa 70 li yıllarda genç olmayı isterdim :)) Baksanıza, klasikleşmiş tüm filmler, şarkılar, öyküler.. hepsi nerdeyse o dönemde yapılmış... Yaşamadım, ama güzel günler olduğunu tahmin edebiliyorum... Yazı için seçtiğiniz fotoğraf çok uymuş :))
    "Annem beni fark eder “haydi yatağa!” derdi. Derinden bakınca gözlerime… Dökülen yaşları görmesin diye, başımı yere eğerdim… İçimi çeke çeke yatmaya giderdim." cümlelerinin tam da karşılığı olmuş :))

    Ellerinize sağlık...
    Selamlar

    YanıtlaSil
  2. Yazı Yazmanın Ötesiyle ilgili bir yazı yazıyordum ki, tesadüden girdiğim 'Hayal Kahvem'den esinlenerek çıktım, yazdım, işlerimi gördüm, sonra öğleden sonra yeniden döndüm, eski yazılarınızdan birinde 'Kasabanın En Güzel Kızı' Bukovski'den renkler buldum, tesadüf bu ya, bir tarihte ben de bu renkleri yazı paletime yerleştirmiş 'Pis Moruğun Hikayelerini' yazmıştım, eee, sonra, sayfanızı takip etmek elzem oldu, nasıl ?

    YanıtlaSil
  3. Bu yazıyı epey önce yazmıştım aslında. Arada okumak bana iyi geliyor. İhtiyacım olduğunda tekrar kopyalıyorum ön sayfaya.. Beğendiğinize sevindim Tomrukcan..

    YanıtlaSil
  4. Nessuno, selam. Memnun oldum yazdıklarınıza:)
    Demek ortak konularımız.. Ne güzel! Her zaman beklerim.. Teşekkürler!

    YanıtlaSil
  5. İzniniz üzerine bir çalışmanız "Bloglardan Seçmeler"de yayınlandı. İyi günler dileğiyle

    YanıtlaSil
  6. Gördüm Bloglarlardan Seçmeler'de yazımı. Aman efendim nasıl da gururlandım. Çok mutlu oldum çook! Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil