31 Temmuz 2011 Pazar

Karikatürlerde Roman Kahramanlarını Görme Oyunum...



Eski huyumdur. Çocukluğumdan beri karikatür okumayı ve  seyretmeyi severim. Sadece okumak ya da seyretmekle de kalmam... Ayrıca karikatürlerdeki tiplerde roman ya da film kahramanlarını görme oyunum vardır. Bir örnekle anlatayım istersen... Mesela,  Şenol Bezci'nin bu karikatürünü ilk gördüğümde, çok önceleri bir solukta  okuduğum,  Dostoyevski'nin Beyaz Geceler adlı, o incecik  romanındaki erkek kahramanı aklıma geldi. Sekiz yıldır Petersburg'ta yaşamasına rağmen tek dostu olmayan o  genç adamı bilmiyorum hatırladın mı?  O roman kahramanı, aynı Şenol Bezci'nin çizdiği korkuluk gibi... Yoksul...  Yapayalnız... Kimsesiz biridir. Karikatüre baktığımda, yerdekiler yazarın elde yazdığı öyküsünün sayfalarını ya da öyküdeki mektupları anımsatmış olsa da... Beni bu korkuluğu Beyaz Geceler'indeki kahramanına benzetmeye asıl sevkeden ne oldu biliyor musun? Tüm o yoksulluk ve yalnızlık içinde, korkuluğun gülümsemesi. Dostoyevksi'nin bu roman kahramanı hayalci biridir. Yalnızlığından şikayetçi değildir. Hatta kitapta kendisini kimselere benzemeyen gülünç bir adama benzetir. İyi niyetlidir. Petersburg'un o uzun beyaz gecelerinde,  yıldızlı, sakin ve durgun  gökyüzüne bakıp "Bu kadar muhteşem bir güzellik altında kötü niyetli insanlar gerçekten bulunabilir mi?" diyebilen biridir. Yaz gelmiştir. Şehir boşalmış, herkes yazlığa gitmiştir. Arkadaşı yoktur ve  hiç kimseden davet almamıştır ya... Sanki onu oracıkta unutmuşlardır hani... İnsandır tabii... Böyle zamanlarda yüreğinde hüzün dalgalarının kabardığını hissedecektir elbette.  Ama bu düşünceleri kafasından çabuk atar. Aynı mevsimler gibi insan ruhu da değişken değil midir? Ekinmiş tarlaların, otların  ortasında bulur kendini. Arabalarla yanından geçen insanların kendisini sıcak bir tebessümle selamlayacaklarını farzeder. İnsanların mutlu olduklarını düşünerek neşelenir. Aynı bu korkuluk gibi o yoksulluğun, yalnızlığın içinde gülümser.  Biliyorum  bana gülüyorsundur gene... Diyorsundur ki: "Abartmışsın! Karikatürler nere, roman kahramanları nere?" Ne bileyim? Hayalciyim ya bir kere... Şenol Bezci'nin bu karikatüründeki korkulukta, Dostoyevski'nin Beyaz Geceler adlı romanının erkek kahramanını gördüm ya... Hayal Kahvem'e yazmak istedim. Böyle söyleyeceğini bile bile.


10 yorum:

  1. yoo , bence hiç abartmamışın H.K. Benzetmen çok iyi bence, Beyaz Geceler deki hayalci kahraman gibi olamam herhalde.ama olmakta isterdim.kolaymı bir şehirde 8 yıl oturup kimseye ihtiyaç duymamak ve bundan mutluluk duymak. çok büyük birşey..

    YanıtlaSil
  2. Selam Buket,sen böyle yorum yazınca aklıma ne geldi biliyor musun? Dostoyevski'nin bu kahramanı öyküde aşık olur. Hikaye öyle gelişir ki,konunun bir yerinde, aynı Şenol Bezci'nin bu karikatüründeki korkuluk gibi öylece ayakta dikilir kalır. Bir an için hayatına giren, ona mutluluğu tattıran ve avuçlarının arasından kayıp giden o kızın arkasından aynen bu korkuluk gibi tebessümle bakakalır:) İnan şimdi sen yazınca aklıma geldi de kitabı açtım baktım. Gene korkuluk benzetmemi hatırladım:)Ne tuhafım değil mi:)))

    YanıtlaSil
  3. Madem korkuluğu giydirdin,bende varlığının tenine nastenka tarafından atılan çizikten bahsetmek isterim.Hüznün en mühebbetinden aldığı yarayı ancak korkuluk haliyle taşıyabilirdi zaten.

    YanıtlaSil
  4. Selam Casswa, hemen sizin yorumunuzun üstüne yazmıştım söylediğinizin benzerlerini..
    Nastenka değil mi? Biricik aşkı..
    Çok açık verip kitabı okumayanlara haksızlık yapmak istemiyorum ama... O genç adam ömür boyu hüzünlü mutlulardan..Yüzünde tebessümüyle aynı bu korkuluk misali...

    YanıtlaSil
  5. Büyük bir şehirde insan hayatı aslında o Dostoyevski'nin genç kahramanı gibi.Koskoca bir şehirde ne yaparsan yap,yapayalnızsındır.Çünkü o şehir,hayallerine göre inşa edilmemiştir.O kalabalık içinde duyduğun ürküntüden kurtumak için panik halinde kendine bir yer ararsın..Bulsan da bunun bedeli,kişiliğin ve otantik varoluşun parçalanması ve her bir parçanın bir başka yerde kalmasıdır.Fakat yalnızlığı kabullenmeye başladığın andan itibaren bu parçalanma o kadar da acıtmamaya başlıyor.Çünkü mutluluk getirmese bile nefes almanı sağlayacak bir özgürlük bahşediyor...

    YanıtlaSil
  6. Yalnızlık özgürlüktür Hakan. Haklısınız. Gene de Sait Faik'in Hişt Hişt adlı öyküsünü aklımızın bir kenarında tutmalıyız. Bıçak sırtı bir durum..
    Yapayalnız değil.. Yalnız olmayı öğrenebilmeliyiz.

    YanıtlaSil
  7. Ah Nastenka ah!Ne olurdu yüreği onu bizim yalnız oğlana çekseydi.İnsanın doğasına ters olurdu değilmi?Gerçekten hoş ama buruk bir hikaye Dostoyevskinin bu romanı.Aynı hayat gibi.Karikatürü iyiki paylaşmışsın.
    Yeniden beyaz gecelere götürdü beni.Kendini kırlara vurmuş.Resim ve benzerlerinin çok ayrı bir anlatım dili var.Onların yazmasına gerek yok!
    Sevdim bu yazınıda,kaliteli bir blog seninkisi.Yazılarının devamını dilerim.

    YanıtlaSil
  8. Çok teşekkür ederim Zaman!Eriyor..
    Tekrar Şenol Bezci'nin karikatürünü hatırlamak, gene karikatüre bakınca Beyaz Geceler'e gitmek güzel geldi.
    Sağolun.

    YanıtlaSil
  9. Tabiki de okumuşsunuz! Harika bir yorumlada paylaşmısınız :). Yeniliğime verin :). Kitap yorumlarınızı özellikle okuyacağım bundan sonra beğenilerimiz aynı gibi duruyor :).

    YanıtlaSil
  10. Beğenmenize sevindim, Ne Yapmalı!

    YanıtlaSil