25 Eylül 2012 Salı

Bizim Büyük Çaresizliğimize Karşın, Yemeğin Mutlulukla İlgisi Olmalı.

Yalanım yok. İştahlı biriyim. Sadece yemeğe değil, şu fani dünyanın merak ettiğim her şeyine fena halde iştahlanabilirim. Hele kitaplar ve yemekler bir araya gelmişlerse... Veeee... Bir yemek kitabında değil, bir romanda, bir öyküde veya  bir şiirde yemekle ilgili cümleler geçiyorsa hele... Heyy! Değmeyin keyfime...  Sevinçten çıldırabilirim. O kitabı döne döne okuyabilirim. Bu akşam işten eve biraz erken döndüm. Yemek pişirecektim ama yemek pişirmeyi gene oyuna dönüştürmeye karar verdim. Neden biliyor musun? Bugün bir arkadaşımla ofiste  kahve içiyorduk. Bir ara söz döndü dolaştı  akşama ne pişirelim'e geldi. Arkadaşım dudağını sarkıttı. Kirpiklerini kırpıştırdı. Gözlerini devirdi... "Yemek pişirirken geçen zamanıma acıyorum." dedi. Nasıl üzüldüm anlatamam. Cemal Süreya'nın iki dizelik bir şiiri vardır ya hani... "Yemek için ne düşünürsünüz bilmem. Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı." der. Bilirsin, şair sözünü her daim hakikat bellerim ben... Hakikaten kahvaltının  mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sadece kahvaltının değil tüm yemeklerin mutlulukla bir ilgisi olmalı, öyle değil mi? Arkadaşıma "Sen hiç Barış Bıçakçı kitabı okudun mu? diye sordum.  "Sorulur mu?" dedi. "Bizim Büyük Çaresizliğimiz'i bir solukta daha yeni bitirdim yuttum."  "Ne iyi!... O halde Bizim Büyük Çaresizliğimiz'in  bir yemek kitabı ayarında olduğunu farketmişsindir." dedim. Yüzüme şaşkınlıkla baktı. "Yemek kitabı mı? Şaşırdın mı sen... O kitap hüzünlü aşk öyküsüdür." dedi.  Güldüm. "Bu akşam gel benimle." dedim. "Sana Barış Bıçakçı usulü yemek yapmayı göstereceğim." Burun büktü. "Bu akşam televizyonda benim dizilerim var. Kaçıramam." dedi. Gelmedi. Televizyonda dizi seyrederken geçirdiği zamana değil, yemek pişirirken geçirdiği zamana üzüle üzüle evine gitti.


İşten dönüşte kapıdan girdiğim gibi ceketimi  evin girişindeki hole attım. Sonra koşar adım kitapların yanına vardım.  Barış Bıçakçı'nın aklımdaki kitabını rafından kaptım. Bizim Büyük Çaresizliğimiz'de yemek geçen cümlelerin yanına kocaman bir Y harfi yazdığım için, gördüğüm tüm Y harfli paragrafları aceleyle taradım.  Buldum.  46. sayfa... İşte bu sayfada yazan "Barış Bıçakçı usulü fırında patates" yaptım. Şöyle:  

"Halka halka doğranmış patatesler ve soğanlar tepsiye, bir sıra patates bir sıra soğan olacak biçimde dizilir, üzerlerine tuz, kimyon, karabiber, kekik ve kırmızıbiber katılmış salçalı su dökülür, ince tereyağ dilimleri yerleştirilir ve fırına verilir. Pişirilince afiyetle yenilir." 

İşte bu tarifin aynısını yaptım. Tepsiyi fırından çıkardığımda, kitabın 100. sayfasında dediği gibi "Güzel bir koku kaplamıştı mutfağı."  Hemen  beyaz porselen bir tabağa Barış Bıcakçı Usulü pişirdiğim yemekten  üç kaşık koydum. Mutfaktaki masanın başındaki sandalyeye oturdum. Çatalımı tabağa daldırdım. Tam ağzıma atacaktım ki önce iyice kokladım. Hımmm... Miss! Hemen ağzıma attım... Heyy! Nefis!.. Biliyoruz ki yaşam sonsuz değil. Ölümlüyüz hepimiz. Bir gün her şey sona erecek. Kitabın adı gibi bu durum bizim en büyük çaresizliğimiz elbet... İşte bu çaresizlik içinde filmler ve kitaplar bir illüzyon geçirirler. Hayatı eşsiz kılmayı becerirler. Barış Bıçakçı'nın Bizim Büyük Çaresizliğimiz adlı romanından öğrenerek pişirdiğim yemeği az önce yedim ya... Bir kez daha anlamıştım... Hayatta bütün tatlar ekşi ya da acı değildi. Hayat tekrarlanan küçük keyiflerin bileşkesiydi.  Hayat "Yemek güzel olmuş mu?" sorusunun şahaneliğiydi...  Ya da "Eline sağlık" demenin harikuladeliği... Hayatın rutuninde  farkına pek varamadığımız, masada geçirilen saatlerin o muhteşem güzelliğiydi sanki. Lezzetli bir yemek yemenin o tarifsiz hazzıydı belki...  Ve sonuncusu ama en önemlisi... Yemek üstüne ne düşünülür  bilmem ama... Sadece kahvaltının değil yemek pişirmenin ve yemenin mutlulukla  kesinlikle bir ilgisi olmalı. 

2011

22 yorum:

  1. çok iyiydi bu.. kırk yıl düşünsem bu kitapla bir yemeğin ilişkisinin olacağını düşünmezdim.^^ oysa ki kitabını daha yeni okudum, filmi de izlenmek için sırasını beklemede:)) ben de deneyeceğim bu patates yemeğini, kokusunu içime çekeceğim bakalım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Elif, aaa, olmaz mı sizde böyle vaziyetler. Ben de çoktur:)

      Bakın bir kitapla nasıl hem müziğin hem lezzetin peşine düştüm okumak isterseniz, burdan buyrun:))

      http://hayalkahvem.blogspot.com/2012/05/bir-kitabn-tadyla-melodisini-arama.html

      Sil
  2. O kitapta çetin sürekli yemek falan yapıyor ya da hep beraber yapıyorlar:)Kesinlikle yemek pişirmenin mutlulukla ilgisi var,okey:)
    Bu akşam fırında patatesi deniyiciim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii Gülce'nin annesi, yemek yapmanın da yemenin de insanın içini mutlulukla dolduran bir tılsımı var. Ama herkes hissetmiyor ya o tılsımı, yemek pişirmeyi de yemek yemeği de angarya diye görenler var ne yazık ki:)

      Yemek dünyanın en şahane şeylerinden biri:))

      Sil
  3. ben pişirmeyi de yemeyi de seviyorum, sevmediğim bulaşıklar. :))

    YanıtlaSil
  4. Bende yemeyi sevdiğim gibi yiyen insanlardan da hoşlanırım:) yazı çook keyifliydi;)
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sümeyye, yemek yapmak ve yemek hoştur gerçekten. Hayır, içimden neler yazmak geliyor şimdi yemekle ilgili ama yazmayayım:) Yemeği severim diyeyim, çekileyim:)) Sevgiler benden.

      Sil
  5. Bulaşık makinesini icad eden kesin cennettedir diye düşünüyorum:) Bütün kadınlardan dua alan bir bilim adamı. Ne mutlu ruhuna! İşte hemen duamı sanl yolla gönderiyorum. "Cennet mekanı olsun."

    YanıtlaSil
  6. Aynı yemeği ben de denemiştim. Kitabı hayata katmak iyi fikirdir,devam edin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eyvallah E, romanlarında, öykülerinde, şirlerinde yemek lafı eden her yazarın peşindeyim, peşine düşeceğim:))

      Sil
    2. Uçan Kaplumbağa'ya uğra, seversin sanki :)

      Sil
    3. Uğramam mı, hemen uğrayacağım Uçan Kaplumbağa:)

      Sil
  7. Yazını okurken ilk Heidi geldi aklıma, kızarmış peynir, beyaz ekmek. Sonra Göç Çocukları vardı, ekmek arası tahin helvası yememe sebeb. Bir deAfacan Beşler ve harika sandviçleri, piknikleri.

    Sabah fırından sıcacık simit aldım, eve geldim ağzım kulaklarımda keyifle doğradım salatalık, domates. Beyaz peynir bir de , oh. Ya şu yalnızken birşey yiyememek nasıl oluyor ki , insan sadece kendine hazırlayamaz mı nefis bir tabak?

    Neyse ben mutfağa gidiyorum. Fırında mücver yapacağım öğlene.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Handan neler hatırlamışsınız öyle:)

      Hımm.. Mr. Simitin var ya hastasıyım ben Handan, öyle böyle değil:) Ya onun sevgilisi Rize'li, kırmızı beyaz entarili, ince belli bardaktaki çaya... Of, hele bi de yanlarında yakın arkadaşları Ezine'li akça pakça beyaz peynir varsa, çıldırırım valla:)))

      Demek mücver vardı öğlene. Afiyet olsun:)

      Sil
  8. Ben de ayni sekilde dusunuyorum, okuyorum su gunlerde kitabi ve ince ince dogranmis zeytinyagli pirasa pisirdim dun:) Baska birinin de ayni sekilde hissetmesi cok hosuma gitti. Ayrica "pisbogazlik bir meziyettir" degil mi?

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tuguna, obur ya da iştahlı olmak desek şuna:)
      Duyguların müşterek olması hoştur gerçekten. Sağolun:)

      Sil
  9. Şimdi bende olaya farklı yaklaşim :) ben köyde yetiştim orada annemler, ninelerimiz odun toplardı sonra soba yakılır, yemeklik malzemeleri bahçeden toplaman gerekti tabi ilk önce ekmen gerekli :) dışardan taşınan suyla bunlar bir güzel yıkanır :) hazırlanır ve yemek yapmaya başlanırdı ama çok da leziz olurdu çünkü içinde sevgi ve emek vardı :) şimdinin teknolojinin niğmetlerine çabuk alışılıyo dimi :) bulaşıkları bile makineye atmaya üşenir olduk , diyeceksiniz ki yaşın kaç daha 33 :) ben o yüzden aileme ve kızlarıma zevkle yemek hazırlarım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Slince, zevkle yapılan her şey güzel olmaz mı? Yemek yapmak bazılarına külfet geliyor ve söylene söylene yemek yapıyorlar. Çok üzülüyorum.
      Oysa yemek yapmanın zevkine bir varsalar, yeni yemekler keşfetmenin, yeni kokular, yeni lezzetler... Oy oy oy... Düşünsenize, bilmediğimiz kimbilir ne kokular, ne tatlar, ne lezzetler var:))

      Sil
  10. Harika bir yazı! Okurken yüzüme bir gülümseme yayıldığını fark ettim.daha da gülümsedim ((: yemek yapmak ve yemek, kitap okumak ve yazmak, kokular ve tatlar ve de böyle harika yazılar okumak mutluluk kaynağı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. GEB, çok teşekkür ederim. Gülümsettiğime çok sevindim:))

      Sil
  11. Yazdığın yazı gibi lezzetli olmuştur fırında patatesin eminim.Şu an yemek yapmaya hiç ilgisi olmayan biri olarak ben bile yemek yapmak istedim. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıla, aşkolsun! Ben var ya en çok erkeklere üzülürüm. Erkekler yemek yapmaz diye atalarından genlerine işlemiş gereksiz kuraldan bir kurtulsalar, şahane yemekler yapacaklar ve yemek yapmanın keyfine varacaklar eminim:) Siz de mi Sıla? Aman diyeyim? Yemek pişirmek çok keyiflidir. Lütfen deneyin:)))

      Sil