24 Şubat 2013 Pazar

Şimdi Sen Kalkıp Gidiyorsun.Git.

"Gelsene." dedi. Kanatlanarak gittim. Karşılıklı oturuyoruz. Niyetimiz kahve hüpletmek.  Kahve bahane tabii, maksat muhabbet. Laflıyoruz. Daha doğrusu o konuşuyor. Ben dinliyorum. Çıtır çıtır birşeyler anlatıyor. Ne anlattığını hiç duymuyorum. Eskaza konuştuklarıyla ilgili bir soru sorsa... Mümkün değil cevaplayamam... Hilafım yok, soru sorduğunu  bile anlamam. Var ya, onu anlatırken seyretmek  bana çok iyi geliyor.  Anlatırken yüzünde gezinen mimiklere, ellerinin hareketine bakıyorum.  "Kimsenin yok, yağmurun  bile yok böyle güzel elleri" diyesim geliyor. Yeni Türkü şarkısı vardır ya hani...  Bu dizeleri aklımdan geçiriyorum. Keşke aklımdan geçirdiğim anda söylesem... Söylerim aslında. Fakat... Anlatımını bozmak istemiyorum. Gözlerine bakıyorum... Dudaklarıyla değil, asıl gözleriyle konuşabilen insanlara bayılırım.  "Bütün güllerden derin... Bir sesi var gözlerinin." İnan bana gözlerinin sesini duyuyorum. Öyle etkili konuşuyor.  Ne anlatıyor acaba?  Birkaç gündür hissettiğim içimin hazin sesi yatışıyor sanki...  Onu çok sevdiğimi hissediyorum. "Kaç çeşit sevgi var Yarabbim? Bir yürek bu kadar sevgiyi nasıl çekiyor?" diye aklımdan geçiriyorum.  Bilirsin  Cemal Süreya der ya hani... "Öyle düzletici öyle yerine getiriciydi ki sevmek" Heyy! Nerden aklıma geldi şimdi bu  şiir? Sahiden ne şahanedir! "Ki Karaköy Köprüsüne yağmur yağarken... Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti... Çünkü iki kişiydik." Evet... Biz de iki kişiydik. Karşı karşıya oturuyorduk. Kahvelerimizi hüpletiyorduk. Gözlerinin sesini işitiyordum. Yüzünde gezinen mimikleri, ellerinin hareketlerini hayranlıkla izliyordum. O kadar sevimli görünüyordu ki. Ah!.. Onu fena halde öpmek istiyordum. Onu bir kere öpsem ikinin hatırı kalacaktı. İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük. Öyylee dalgın dalgın bakıyordum. "Tamam değil mi? Merak etme. Anlattığım gibi  bir saat içinde dönerim." diye bir ses işittim.  Doğruldum oturduğum yerde. "Nereye?" diyemedim. "Ali'nin karnı tok zaten. Sen Hayal Kahvem'e yazı yaz istersen. Ben çabucak gidip gelecem." dedi. Kalakaldım.  "Aaa! Ablam şaşkın şaşkın bakma. Deminden beri anlatıyorum ya... Çocukla gidemem  biliyorsun oraya... Bak yemek falan sakın yapma... " dedi. Beni öptü... Gitti...  Koltukta öyylece arkalarından bakakaldım. İyi ama biz muhabbet etmeyecek miydik peki? Yooo... Ben küsmedim... Yooo... Beni bir kere öptü ya... İkinin hatrı kaldı. Benim? Benim...  Boynum bükük... Sonra... Biz bir daldık Ali'yle oyuna...  Ne olacak? Cemal Süreya'nın dediği gibi... Sonrası iyilik güzellik.

NOT: Kardeş gene yeğenlerimi  bıraktı bana. Eşini koluna taktı gitti.  Bu yazıyı her defasında koyuyorum Hayal Kahvem'e... Hiiç oralı olmuyor.  Sadece, en kardeş sesiyle "ne hoş yazmışsın gene." diyor. Sonra mı? Dedim ya...   Ne olacak? Elbette... Sonrası iyilik güzellik:)
 

2 yorum:

  1. Anlamaz, daha doğrusu anlamaz görünür:))
    Olsun, anlamasın varsın.
    Kardeşlik böyle bir şeydir zaten hem seversin hem kızarsın.
    Başka türlüsü görülmemiştir...

    YanıtlaSil
  2. Rabia, iyi ki var kardeşler:) Bi de sevgili abim vardır ki,ona da bayılırım. İyi ki varlar:)

    YanıtlaSil