Vay canına sayın seyirciler! Konser salonundayım. Ve
karşımda Moğollar! İnanamıyorum. Şu ahir ömrümde Moğollar’ı sahnede canlı
seyrettim ya! Ne diyeyim? Tanrım, teşekkür ederim! İyi ama… 45. yıllarına mı
denk geldim yani... Yuf olsun bana! Kendime teessüf ederim!
Moğollar’ın konseri dün geceydi. Bütün gün, ofiste
çılgın gibi çalışmıştım. Akşam eve gelince… Yooo, sanal ansiklopediyi
karıştırmadım. Kitaplarımın arasından Cumhur Canbazoğlu’nun yazdığı Kentin
Türküsü: Anadolu Pop-Rock kitabını aradım. Hah, tamam. Buldum. 153. sayfayı
açtım. Moğollar’ın tarihini okudum. Cumhur Canbazoğlu memleketimin pop-rock’a
emek vermiş isimleri hakkında müthiş bir araştırma yapmış. Bu kitabı ortaya çıkarmış. Müziğin m’sinden anlayan biri değilim. Böyleyken,
zamanında bu kitabı neden almışım peki? İşte böyle günler için almış olmalıyım.
Moğollar’ı seyretmeye gidecektim ya… Elbette ön hazırlık yapmalıydım.
Müziklerinin hazzına tam anlamıyla varabilmem için, bilmediklerimi öğrenmeli, bildiklerimi gözden geçirmeliydim.
Sana bir şey söyleyeyim mi, öyle böyle değil, rüya gibi
bir geceydi yemin ederim. Cahit Berkay, tek başına ayaklı enstüruman... Nasıl devleşiyor sahnede anlatamam. Kitapta yazıyordu... Bağlama,
gitar, yaylı tanbur, cura, kopuz, ıklığ, kabak kemane... Aklımıza ne gelirse çalabiliyor gerçekten.
Ne şahane!
Kitapta diyor ki Cahit Berkay: “Perdeli sazlara karşı
yatkınlığım var; mesela verin udu elime, perdesiz filan fark etmez; elime oturunca
beş dakika sonra çalarım. Tabii ki bir utçunun tekniğine, onun seviyesine
yaklaşamam ama beceririm. Mesela yaylı tanburda, tövbe, bir Sadun Aksüt ya da
Ercüment Batanay kadar değil ama kendi bildiğimin en iyisini yaparım. Bağlamada
da böyle; hiçbir zaman bir Arif Sağ, bir Erdal Erzincan, bir Musa Eroğlu’nun
yanında adım geçmez ama ben gitar tekniğiyle karışık bir çalış tarzı
oluşturmuşumdur zamanla kendi kendime. Keman biraz farklı. On dakika çalıştın
mı oturuyor parmak. Herşeyi çalamıyorum tabii ama kafamdaki melodiyi elimi
alıştırıncaya kadar deniyorum, sonra çalıyorum.”
Gözlerim ve kulaklarım şahit. Yeminle hem şahane
çalıyor hem de enfes şarkı söylüyor. Koskoca Cahit Berkay! O güzelim Yeşilçam
filmlerinin müziklerini yapan usta! Selvi Boylum Al Yazmalım… Devlerin Aşkı…
Çöpçüler Kralı… Gizli Yüz… Daha neler neler? Du bi… Hatırlayalım mı Cahit
Berkay’ın film müziklerini… Haydi…
Biliyorum yeteneksiz biriyim. Enstrüman çalmaya içim
gider. Öğrenmeyi denemedim değil. Denedim. Sadece… Gitarda Romans’ı, bağlamada
Metris’i pintiricik çalabilirim. Daha fazlasını denedim. Beceremedim. Tanrı sanatından bir nebzecik damlatmamış bu aciz
kuluna, ne yapabilirim? Du bi… Telli sazlara yeteneğim yok belki. Şimdi karar
verdim. Daha önce öğrenmeyi hiç denemediğim vurmalı sazlara geçeceğim. Hem araba
kullanırken, parmaklarımla direksiyonda çok güzel ritim tutuyorum. Ne bileyim?
Marakas, perküsyon, bateri çalamasam bile… Hey! Bir şey yapmalı! Bari bir
enstrüman çalmalı, öyle değil mi? Davul çalayım… Darbuka çalayım… Hiç olmadı kaşık çalayım bari.
Bi dakka ben Moğollar’ı anlatacaktım. Cahit Berkay’la
başladım. Gene kendime atladım. Hey! Vakit gece yarısını geçmiş. Kusuruma
bakma. Şimdi anne sözü dinler gibi masum uyumaya gideceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder