Geçen hafta, benim öğretmen kardeş, "Ablam,
paramızın çıkışacağı kadar yol bileti aldım. Ve kimseler bilmeden... Kaçalım
mı buralardan birlikte… Gidelim mi denize?” dedi. Hey! Binlerce kasırga
aşkına! Önünü arkasını sormadım, parmaklarımın ucuna basa basa ofisten
çıktım. Evden bir kaç giysi toplayıp, kitaplıktan rast gele iki kitap
kaptığım gibi.... Vınnn!
Çocuklar gibi çılgınca yüzdüğümü itiraf
etmeliyim. Sabah bırak sahile, akşam ittire çektire çıkar. Resmen
kendimi kaybetmişim. Kardeşim bir ara iskeleden elindeki kitapları
gösterdi. Süt dökmüş kedi misali ancak o vakit denizden çıkabildim.
Kitaplara göz ucuyla baktım. Feleğin tatlı cilvesi. Biri
1875 doğumlu Servet i Fünûn yazarlarından Mehmet Rauf'un romanı Ferda yı Garam,
diğeri 1974 doğumlu günümüz yazarlarından Murat Menteş'in Korkma Ben Varım adlı
romanı. İkisini de okumuştum. Olsun varsın. Ne olacak ki? Her ikisini de yine
yeni yeniden seve seve okurum.
İskeleye oturdum. Karşımda masmavi güpgüzel deniz. Bir
o kitabın satırlarında dolanıyorum bi bu. Mehmet Rauf'un romanındaki
erkek kahramanın, aşık olduğunu sonradan anladığı kadın için anlattığı
cümlelere denk geldim.
"Ah Sermed’i bütün zevkiyle, bütün bedeniyle, bütün
yüzüyle ne kadar olağanüstü buluyordu. Onun saçlarındaki şiirin dili,
gözlerinin hüzünlü siyah rengi, dudaklarından eksik olmayan soru çizgisi,
alnının saflığı, boynunun servi gibi ve mutlu olmuş halini düşündükçe
titriyordu. Onun bütün inceliklerini en küçük ayrıntılarına varana kadar
yeniden yeniden gözünde canlandırıyordu."
Aaa! Az önce Korkma Ben Varım'da Murat Menteş'in
romanının kahramanı da sevdiği kadını kendine has cümlelerle anlatmıyor muydu?
"Perihan Pirana'ya meftundum. Hem de nasıl. Allah'ım,
onu ne zaman görsem, kalbim kanlı bir yumruk olup göğsümü dövüyor! Bal rengi
saçları, muz kabuğu gibi pürüzsüz yanaklarından süzülüyor. Gözleri yıkanmış
üzüm parlaklığında. Akikten bir kız. Yarı saydam. Mehtapta yüzen beyaz
bir gonca. Kayısı hamurundan, bayram şekerinden, ceylan sütünden yoğrulmuş,
mücevher gibi bir dilber… "
İki yazarın arasında 100 yıl var. Benzer tattaki anlatımları hoşuma gitti. Tebessüm ettim. Kitapları iskeleye bıraktım. Şapkamı, terliğimi çıkardım. Kardeşe
baktım. Sahilde uzanmış. Güneşleniyor. Şu anda yeryüzünde var olan tüm insanların, 100 yıl sonra var olmayacağını düşündüm. Ayağa kalktım. Koştum. Koştum. Koştum. Koştum. Denize cuup diye çivileme atladım!
Deniz Ve Mehtap Sordular Seni,Neredesin?
YanıtlaSilİyi tatiller.
Denizin büyülü rengi,dalga sesi kitaplarda ki hikaye ile iç içe nasıl da geçmiş.
Teşekkür ederim Mahmut. 100 yıl arayla roman yazan iki yazarın roman satırlarına göz atmak, müşterek duyguları keşfetmek hoş oldu doğrusu... Yüzmek de çok iyi geldi ne yalan söyleyeyim. Kardeşle muhabbet de tabii... İki günlük kaçamaktı. Güzeldi:)
SilEvet aldım haberlerinizi :) Ben de nerede bunlar, sesleri çıkmıyor
YanıtlaSildiye düşünüyordum. Ne güzel iki kız kardeş olmanız, çoook kıskanıyorum :)
Seninle de kardeş sayılırız Buket. İyi ama hiç yoksun ki. Hep geziyorsun:)
Silİyi yapmışsınız:)
YanıtlaSilİyiydi sahiden Sezer:)
Sil