Bazan kendimi hatırladığım masaldaki o kadın gibi hissediyorum. Vahşi bir ormanın içindeyim. Azılı kaplanlar kovalıyor beni... Saatlerdir koşuyorum. O kadar yorulmuşum ki, tüm bedenim ter içinde kalmış. Saçlarım yapış yapış. Yüreğimin gümbürtüsü boğazımda düğümleniyor. Nefesim ha kesildi ha kesilecek diye korkuyorum. Gene de içimdeki umut yok olmamış. Kurtulacağım diye koşmaya devam ediyorum.
Olamaz! Yol bitti. Arkamda kaplanlar... Önümde ise kocaman uçurum var. İki elimi gökyüzüne kaldırıyorum. "Allahım! Şimdi ne yapacağım?" diye dertleniyorum. Endişeyle arkaya dönüyorum. Kaplanlar deli gibi üzerime doğru geliyor. Nasıl kurtulacağım diye etrafıma bakıyorum. Hey! Yaşasın!.. Uçurumun dibine doğru uzanan bir ağaç kökü görüyorum. Hemen ağaç köküne tutunup aşağıya doğru atlıyorum. Tam o anda kaplanlar uçurumun kenarına ulaşıyorlar. Beni yakalayamadıkları için öfkeyle kükrüyorlar. Kükreme sesinden yer gök inliyor. Kurtulduğum için seviniyorum.
Bi dakika... Uçurumun altından gelen bu tıslama sesleri de ne? İyice bakıyorum. Gördüğüm yeşil çimenlerin aslında binlerce yeşil yılan olduklarını anlıyorum. Tüm zemin onlarla kaplı. Yılanlar beni farkediyorlar. Kafalarını dikip gözlerimin içine içine bakıyorlar. Gürültüyle tıslayarak ağızlarını açıyorlar. Zehirli dillerini çıkarıyorlar. Ben ise uçurumun kenarında ağaç köküne asılı halde duruyorum. Ağaç kökü kısa kaldı. Yılanlar ayaklarıma ulaşamıyorlar. Yukarıya bakıyorum... Azılı kaplanlar... Aşağıya bakıyorum... Zehirli yılanlar... "Ne yapacağım?" diye düşünüyorum.
Kemirme sesi... Bu ne? İki küçük fare tutunduğum ağaç kökünü kemirmekte! İşte şimdi bittim ben diye aklımdan geçirirken... Tam yanımda... Uçurumun yan duvarında... Taşların arasından fışkırmış iki minik yaban çileğini fark ediyorum. Tek elimle ağaç kökünü tutarken, diğer elimle çileklerden birini koparıyorum. Ağzıma atıyorum. Hımm! Nefis! Yaban çileği dilimle damağım arasında eriyor. Gözlerimi kapatıyorum. Çileğin kokusuyla lezzeti başımı döndürüyor. Dünyanın gelmişine geçmişine boşveriyorum. O anın tadını çıkarmaya koyuluyorum.
Harika! Tüm bu olumsuzluklara ve yakındaki "son"a rağmen, çok güzel bir yaklaşım... :)
YanıtlaSilMasallar yüzlerce yıldır anlatıla anlatıla gelmişler. Bu masalı bilmek her daim ruhuma iyi gelir. Çok bunaldığımda kahve molasının iyi gelmesi misallerimden biri:)
SilYazdıklarını okurken hayalimde daha önce seyrettiğim ve okuduğum iki sahne canlandı…. Birincisi birkaç kez izlediğim “Pi'nin Yaşamı (Life of Pi)” filminde Pi Patel’in, Pasifik Okyanusu'nda bir salın üzerinde Richard Parker adında bir Bengal kaplanıyla hayatta kalmaya çalışırken tam buna benzer bir adaya düşme sahnesi vardı ve çok etkileyiciydi….
YanıtlaSilİkincisi ise dini bir kıssa….
Zihin ne tuhaf değil mi Hayalcinin Arkadaşı, bir anlatı geçmişteki başka seyirleri ya da anlatıları kışkırtıyor. Dini kıssayı merak ettim doğrusu:)
Silbenim aklıma gelense, bir insanlık kaderi, "uçuruma düşerken tutunduğumuz dalın bir süre sonra uçurumun bizzat kendisine dönüşmesi" oldu.
YanıtlaSilBir insanlık kaderi daha var vnf... Mucize... Mucizelere inanmak lazım:)
Silçok uzun süre olmuş yazdıklarınızı okumayalı, birden fazla sayfa ileri gittim. tekrar merhaba!
YanıtlaSilMerhaba Güney. Hoşgeldin:)
Silkahve molası verip gelmiştim..bu mevsim canım kokulu dağ çileği çekti:)
YanıtlaSilNe güzeldir dağ çilekleri sahiden Tolga:)
Silmasal masal içinde en güzel masal insanın kendi içinde :) bursa'da masallı bir geceye gelmek istersen bir dahakine sana da bilet alırım. sonra da gidip bizim eve kahve eşliğinde kendi masallarımızı anlatırız hayal kahvem.
YanıtlaSilYaparız elbette Kara Kitap! Hayal et, olur elbet:)
Silbu masal ruyada geçiyor degilmi sevgili hayal kahvem..uyandıgında annesini elinde cilek tabağı ile yanında buluyor :) sevgiler
YanıtlaSilNiye olmasın Dostça? Dediğin gibi de olur:)
Sil