25 Ağustos 2009 Salı

Ruhumu Sürmüşem Sana. Seni İçime Manzara Yapmışam.

"Ruhumu sürmüşem sana. Seni içime manzara yapmışam. İçimin seyri sana dönmüş. Yüreğimin ötüşü senden yana. Ah gök altında olaydık. Elele verip dağ bayır gezeydik. Başımıza ak bulutlar konaydı. Kuşlar kanat çırpa çırpa uçaydı. Ruhumu sürmüşem sana. Ruhumu…”

Kitapları filme çekilen aynı zamanda senaryo yazarı da olan Osman Şahin’in bir öyküsünden alıntıladığım bu cümleleri tekrar tekrar okumaya doyamam. Memleketimin doğu bölgesi şivesi ile yazılmış bir öyküdür. Aynı zamanda filme de uyarlanmıştır. Çarpar insanı bu öykü okuyunca... Resmen çarpar... Ağalık, ırgatlık düzeni içinde yaşanan trajedik bir aşk hikayesidir. Zeli henüz bir kaç aylık körpe bir gelindir. Güzeller güzelidir. Kocası Keto onu ta Hurig köyünden kapıp getirmiştir. Cercis Ağa'nın ırgatıdırlar. Öküzleri, tarlaları, oturdukları dam, hayvan bağladıkları kazık bile Ağa'nındır. Cercis Ağa'nın kardeşi Küçük Ağa tebelleş olur Zeli'ye. Yazar bu öyküsünde Küçük Ağa için kaba saba bir ağa tipi çizmez. Sessiz, romantik biridir Küçük Ağa. Ne yapar Küçük Ağa mesela Zeli'ye? Para vermek ister. Zeli almaz. Başka bir gün Zeli'nin taşıdığı su kovasının içine birkaç saç tokasıyla, bir tutam çiçek atar gider. Zeli içinin tokası ve çiçeğiyle devirir döker kovayı yere. Nefes nefese eve varınca kocası Keto anlar değişik bir durum olduğunu ve anlattırır Zeli'ye Küçük Ağa'nın yaptıklarını. Ne yapsın şimdi Keto? Bir yanda güzeller güzeli karısı Zeli, diğer yanda Küçük Ağa... Keto, bir daha kendisine Küçük Ağa bir şey verirse almasını söyler karısına. Bakalım niyeti nedir Küçük Ağa'nın? İyice anlamak gerekmektedir.

Ertesi gün Küçük Ağa para ile birlikte bir cep aynası bırakır Zeli'ye. Zeli alır her ikisinide.. Akşam parayı kocasına verir. Ama aynayı vermez. Küçük Ağa'nın ayna verdiğini de söylemez. Ayna, Küçük Ağa ile kendi arasında incecik bir sır olarak kalır. Osman Şahin inanılmaz etkili yazmış öyküdeki cümleleri. Duygulanmamak elde değil. Kadınlık gururu okşanan Zeli'nin kocası ile kalbi arasında yaşadığı ikilemi derinden hissettiriyor. Keto'nun hayatta sahip olduğu tek şey Zeli'dir. Gerisi hep ağanındır. Ölümü göze alarak kaçırmıştır Zeli'sini Keto. Şimdi ağaya ne diyebilir ki? Okurken öyküyü, hem Zeli'nin hem Keto'nun çaresizliklerini içinizde hissediyorsunuz işte... Küçük Ağa da çaresizlerden bir diğeridir aslında. Yüreğine düşen aşk ateşini söndürmenin yollarını kabalaşmadan aramaktadır. Okurken üç ayrı karaktere de acıyor,üzülüyor, neler olacağını merak ediyorsunuz. Üstelik öykünün adı Beyaz Öküz! Ne ilgisi var diye düşünüyorsunuz.

Ben bu öykünün devamını anlatmamalıyım. Bu öykü mutlaka orijinalinden okunmalı. Devamını anlatmam bu öyküyü okumayanlara çok büyük haksızlık olur. Murathan Mungan'ın Seçtikleriyle Büyümenin Türkçe Tarihi adlı kitabı almanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

Memleketim yazarlarının, memleketim Türkçesi ile yazdıkları şahane 12 öykü var bu kitabın içinde. Benim ilk gençlik yıllarımda okuduğum, özlediğim hatta varlıklarını unuttuğum öyküler bunlar. Bizi biz yapan öyküler. Mutlaka okunmalılar mutlaka. Şimdi ben Yılmaz Özdil'in gazetedeki köşesindeki çok güzel yazısından aldığım bazı cümlelerle yazıma son vermek istiyorum.Bakın ne diyor Yılmaz Özdil? Tam benim düşüncelerimi tarif ediyor:

"Kimimiz Türk, kimimiz Kürt, kimimiz Laz, kimimiz Çerkez... Yahudimiz, Rumumuz, Ermenimiz, Rus gelinlerimiz, Alman damatlarımız; uzatmayayım, ’mozaik’ derler, değiliz aslında, ’ebru’yuz, koskoca bir aileyiz... Ve, ortak bir vatanımız, ortak bir resmi dilimiz var bizim; Türkçe... Bizi, biz yapan."

3 yorum:

  1. yine keyifle okunası bir yazı...teşekkürler...

    Büyümenin Türkçe Tarihi'ndeki her bir öykü kesinlikle okunmalı... tabii öykülerle ilgili ön yazılar da...
    (kitapta her ne kadar öyküler onları konu alan yazılardan sonra gelse de önce öyküler okunmalı derim... çünkü yazılar öyküyü okumadan önce bir çok kapıyı açmış oluyor bize... okurun kapıları kendi elleriyle açması çok daha keyifli olacaktır.)

    sevgiler

    ruşen ergün

    YanıtlaSil
  2. Merhaba,Haklısınız. Her öykü önündeki, gene bir yazarımızın yazdığı yorumların okuyucuya katkısı çok. Ama ben önce öyküleri okudum. Sonra yorumları. Kiminde yorumcu ile bende aynı duyguları mı uyandırmış merak ettim. Kiminde de çözemediğim bazı durumların ip uçlarını sezdim.
    Şahane bir hizmet bu! Sadık bir Murathan Mungan okuyucusu olarak,bu kitapla beni ilk gençlik günleriminin öykülerine kavuşturduğu için minnet duyuyorum kendisine...Haklısınız ama yorumlar çok şey katmış kitaba...

    YanıtlaSil