23 Mayıs 2010 Pazar

Hayalin Derinliklerinde Ortak Bilince Yolculuk...

Aslında bir yazı yazmak istiyorum. Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Gene asıl anlatmak istediğimi anlatacağım yerde, konuyu dağıtacağımdan, yazımın bambaşka mecralara kayacağından korkuyorum. Dün Aşkın Güngör’ün Esterabim adlı bloğunda, ilginç bir yazısı vardı. Ortak Bilinç’ten ve mucize denilen bir şeyin varlığından bahsediyordu. Yazdıklarını özetlersem eğer, yaşayıp ölen ve hala yaşayan insanların deneyimleri, hayalleri, yazdıkları eserler, yazılmayanlar hatta rüyaların hammaddesini Ortak Bilinç olarak tanımlıyordu. Sanki bu ortak bilinç geçmişin birikimleri ile günümüzün düşünce, hayal ve rüyalarını bilmediğimiz bir yerde biriktirmekteydi de, o kap adeta bir kalp gibi gümbür gümbür atmaktaydı. İnsan beyninin, işte bu ortak hammadden beslenerek, yeni, özgün, el değmemiş öyküler, şiirler, romanlar, filmler, şarkılar ortaya koyduğunu söylüyordu. Demek aslında özünde herkes birdi. İnsanlık ortak bir kaynaktan besleniyorsa, peki o halde neden insanlar birbirini bu denli acıtmaya meraklıydı? Üzerinde derin derin düşünülecek bir konuydu doğrusu.


Aşkın Güngör yazısının devamında, Ortak Bilinç konusuna fazla dalmadan, birbiriyle ilgisi olmayan iki romanın iki bölümündeki ortak benzerlikleri örnekler vererek anlatıyordu. Böylelikle ortak bilincin varlığını ispatlamaya çalışıyordu. Biri Türkiye'de ilk baskısını 2003 yılında yapmış Aşkın Güngör'ün Gohor adlı bilimkurgu romanı, diğeri İngiltere'de yaşayan J.K Rowling'in 2007 yılında yayınlanan Harry Potter Ölüm Yadigarları adlı fantastik romanı. İki kitaptaki alıntı cümleleri okudukça gerçekten çok ilginç benzerlikler olduğu anlaşılıyordu. Demek ki Ortak Bilinç diye bir şey vardı işte. Eğer J.K. Rowling, Aşkın Güngör’ün kitabından alıntı yapmadıysa ki, Aşkın Göngör yazısında böyle bir duruma ihtimal vermiyordu, demek ki "birbirini hiç görmeyen iki zihin, etkileşime geçip neredeyse aynı şeyleri düşünüp yazabiliyordu."

Bu konuya bir süre ara verip, şimdi yaşadığım başka bir durumu anlatmak istiyorum. Zagor’la ilgili yazdığım bir yazıma bir yorumcu, A’mak-ı Hayal adlı kitapla ilgili bir yorum yazmıştı. A’mak-ı Hayal (Hayalin Derinliklerine Yolculuk), Filibeli Ahmet Hilmi’nin 1908 yılında yazdığı fantastik bir eseri. Bizde yıllar önceden kalma, bu eserin orijinali değil de fotokopiye çekilmiş hali vardı. A’mak-ı Hayal’i yorumda okuyunca, kızkardeşimle hatırladık. Yıllardır ele almadığımız bu kitabı, kitaplığın en ücra köşesinden çıkardık. Osmanlıca Türkçesiyle yazıldığı için maalesef anlamamız pek kolay olmuyordu. Ara ara okumaya heves etmiş, bir yerlerine kadar gelmiş, fakat her defasında yarım bırakmıştık. Dediğim gibi fantastik bir romadı. Keşke daha kolay anlayabilsek diye hayıflanır dururduk. İşte hatırlayınca, sanal ansiklopediden kitabın izini sürdük. Çizer Cem Uygun’un olağanüstü güzel çizgileriyle, çizgi roman haline getirileceğini okuduk ki bir an mutluluktan uçuyorduk. Fakat öğrendik ki, daha önce Ustura dergisinde bu eseri çizgiye döktüğü halde, henüz elimize alacağımız bir kitap haline getirilmemiş. Umarım en kısa zamanda tamamlanır. A’mak-ı Hayal’i Cem Uygun'un çizgileriyle okumanın çok keyifli ve etkileyici olacağına inanıyorum.

Bak şimdi… Nereden nereye? Ben Aşkın Güngör’ün 2003 yılında yazdığı Gohor adlı romanını daha bir kaç ay önce okudum. Memleketim yazarlarından birinin anadilimde yazdığı; okuduğum en güzel bilimkurgu roman olduğunu söyleyebilirim. Bu kitabın yeterince tanıtılmamasından ve daha çok sayıda okura ulaşmamış olmasından büyük üzüntü duyuyorum. İngiliz J.K. Rowling’in Harry Potter adlı kitabını ise dünyada bilmeyen kişi sayısı azdır sanırım. Haydi kitabını okumamışsa bile filmlerine gitmiştir ya da mutlaka duymuştur. Aşkın Güngör’ün başlattığı Ortak Bilinç durumunu ben daha eskilere götürerek devam ettirmek istiyorum. Bugün Kocaeli 2. Kitap fuarından, A’mak- Hayal’in Kaknüs yayınlarından çıkmış yeni baskı kitabını aldım. Serkan Özburun tarafından dili günümüze uyarlanınca, çok kolay anlaşılır bir kitap olmuş. Bugün kitaba bir başladım ki baktım yarısına kadar gelmişim. Bir ara okumaya ara verdim. Aşkın Güngör’ün Ortak Bilinç hakkındaki yazısını düşündüm.
Gohor’da , Zaman Baba adında beyaz sakallı, sevecen, dostane bir bilge vardır. Harry Potter’de de Albus Dumbledore adlı beyaz sakallı, sevecen, dostane bir bilge vardır. Gohor’daki bilge ana kahramana, oğulcuğum diye, Harry Potter’daki bilge ise sevgili çocuğum diye hitap eder. Her ikisinde de, insan zihninde yaşansa da olup bitenin gerçek olduğu vurgulanır. Gelelim 1908 yılında Filibeli Ahmet Hilmi tarafından yazılmış A’mak- ı Hayal’e... Yani Hayalin Derinliklerinde Yolculuk adlı kitaba. Bu kitapta da Aynalı Baba diye adlandırılan başındaki yeşil takkesinde ve cübbesinde aynalar olan, sevecen bir bilge kişi vardır. Kitabın kahramanına evladım diye seslenir. İşte bir benzer örnek daha taa 1908’lerden.


A’mak-ı Hayal’i okurken kitabın bir bölümü, Ege Görgün’ün Melez adlı fantastik öyküsündeki benzer bir bölümü aklıma geldi. A’mak-ı Hayal’in Yokluk Tepesi adlı bölümünde okuyucu, romanın kahramanı Raci’nin Buda nezaretinde hiçlik zirvesine yaptığı ilk hayali yolculuğuna ve burada nefsiyle yüzleşmesine tanık olur. Raci bu tepede eşsiz güzellikte bir kadınla karşılaşır ve onunla biran birlikte olur ki gözünü açtığında kendini iğrenç, pis bir cadının kucağında bulur. Ege Görgün’ün Melez adlı fantastik öyküsünde ise, öykünün kahramanı Darek bir kuleye çıkar ve bilmediği meyvelerden yer. Uyur uyanık vaziyette iken güzeller güzeli bir kadına rast gelir ve onunla birlikte olur ki kendine geldiğinde kadının, aslında uzun, sivri uçlu, keskin pençeleri, kanatları ve kuyruğu olan bir ejderha olduğunu farkeder. Şimdi gelelim Aşkın Güngör’ün dediği Ortak Bilinç durumuna. Doğru değil mi yazdıkları? İşte son örneğe bakalım. Ahmet Hilmi ve Ege Görgün 100 yıl arayla benzerlikleri olan öyküler yazmışlar. Aynı Ahmet Hilmi, Aşkın Güngör ve Rowling’in birbirlerinden habersiz yazdıkları gibi. Aşkın Güngör’ün cümleleri ile soruyorum: “Nasıl bir güdü benzer imgelerle bezeli şeyler yazdırıyor iki yazara? “ Devam ediyorum. Hayatta her şey rastlantı mı? Gerçekten Ortak Bilinç diye bir şey gerçekten var mı? 

İlla konuyu dağıtacağım ya yukarıdaki cümlem gerçekten var mı diye bitince, başka bir mecraya atlayıp, A’mak-ı Hayal’den cümlelerle yazıma nihayet versem... Bak şöyle...

"Tuhaf! Varla yok hiç bir olur mu? Örneğin ben şimdi varım, yok olacağım. Bu ikisi arasında fark yok mu?" dedim. Deli, başını çevirdi. Kahkahayı bastı:"Vay! Sen varsın ha?! Acaba var mısın?"
Yaa, gördün mü? Böyleyim... Hayalin derinliğinde ortak bilince yolcuk ederken... ederken.. şimdi başladım mı acaba var mıyım yoksa yok muyum demeye... Sen var mısın peki? Varsın ha! Sahiden var mısın acaba? Gördün mü nereden nereye geldim. Bu yazı da böyleyken böyle işte!

28 yorum:

  1. Sevgili Vildan, beni fazlasıyla onurlandırdınız bu yazıyla, var olun.

    Belli ki, dediğiniz gibi, Aynalı Baba da zihinde yaşayan bir bilge ve nedense yazarlar bu bilgeleri beyaz sakallı, sevecen kimseler olarak resmediyor hep. Ayrıca İslam tasavvufundan beslenenler, her nasılsa, bir satır bile tasavvuf okumamışlarsa da, artık genlerine şifrelenen bir şeyden midir nedir, illaki aynalara ye veriyorlar anlatıda.

    Ben Ortak Bilinç fikrini hep benimsedim, sevdim ve bir ayrıntı daha: "Vay! Sen varsın ha?! Acaba var mısın?" diye alıntılamışsınız ya, işte bu varlık ve yokluk konusu da işlenir Gohor'da tıpkı aynalar gibi ve hatta Geceyle Gelen'de de bu tip sorular vardır Yaşayan Adam'la Ölü Adam'ın konuşmasında.

    Hadi gel de Ortak Bilinç hadisesini bir kenara atıver şimdi :)

    YanıtlaSil
  2. A'mâk-ı Hayal kitabı elimde ve henüz okumayı bitirmedim. Ortasındayım falan, o civarlarda. Gerek kısa bir metin olması gerekse de sürükleyici olması sebebiyle bir gecede okunup bitirilebilecek bir eser olmasına rağmen ben işten eve geç geldiğim için bir türlü bitiremedim. Bugün uyumadan önce bitirmek istiyorum.

    Bu kitap yabancı ülkelerde de ilgi görmüştür, İngilizcede "Awakened Dreams" adıyla yayınlanmıştır.

    Ben, hanımefendinin bahsettiği fuarda görevliydim ve fuardaki bir hanım bu kitapla çok ilgilenmişti. Gerçi sorular bana sorulmadı -ki zaten ben yeterince iyi cevaplayamazdım- ama ben de bu konuyla oldukça ilgileniyorum.

    Bu, oldukça önemli bir eserdir. Umarım çizgi romanı biter.

    Bu arada, acaba bu blogu tutan hanımefendi, fuara gelen kişi midir? :) Eğer öyleyse ona selam ederim ve en kısa sürede "Köpek Kalbi" ile ilgili düşüncelerini paylaşmasını beklediğimi bildirmek isterim.

    YanıtlaSil
  3. Bu arada, bir ek yapmak isterim:
    Aşkın Bey eğer Ahmed Hilmi'nin aynalara sebepsiz yere yer verdiğini düşünüyorsa yanılıyor.

    Tasavvufta ayna önemli bir "sembol obje"dir (bunu da şimdi uydurdum, ama öyle yani) ve Filibeli de tasavvufî temelleri çürük olmayan bir yazardır.

    YanıtlaSil
  4. "Aşkın Güngör’ün Gohor Kıyametten Sonra adlı kitabının sonlarında ayna ile ilgili bir bölüm vardır. Burada konu edilen ayna, Akıl Aynası olarak isimlendirilmiştir. Akıl aynasına bakmayı bilenler, yüreklerindekileri aynada rahatça görebilmektedirler. Akıl aynasında görülenler yaşayan ve ölen sevilenlerdir. İnsan, bu aynaya baktıkça, yüreğinde sevgi diye adlandırılan ısının her görüntüde yoğunlaşmasının, yüreğinden taşacak hale gelmesinin keyfini sürerek aynadakileri seyreder. Hatta istenirse suya batar gibi bu aynaya girilebilir ve insan sevdiklerine dokunabilir."

    Bu cümleleri hayal Kahvem'e aynalarla ilgili bir yazımdan alıntıladım.

    http://hayalkahvem.blogspot.com/2009/12/aynalar-yalan-soylemez-derler-ya-aynann.html

    Evet, Gohor'la, A'mak'ı Hayal arasında çok benzerlikler var. Bu durumda haklısınız Ortak Bilinç hadisesini bir kenara atmak mümkün mü?
    Mümkün değil tabii:))

    YanıtlaSil
  5. Merhaba İlşad,
    Haklısınız, Kitap Fuarı'nda konuştuğunuz kişi benim:) Sizin yorum yazdığınızı görünce inanın çok sevindim. Demek A'mak- Hayal'i okuyorsunuz.
    Ne güzel! Sonra Aşkın Güngör'ün Gohor'unu ve Ege Görgün'ün Tersninja'daki Melez adlı öyküsünü okumanızı tavsiye ederim.

    Evet, Köpek Kalbi adlı kitabı sizden almıştım. Elimde okuduğum kitap olmasına rağmen, dayanamadım Rus yazar Mikhail Bulgakov'un Köpek Kalbi adlı fantastik romanını okumaya başladım. Yazarın ölümünden 28 yıl sonra yayınlanmış bu kitap biliyor musunuz? Bir sokak köpeğinin organ nakli yapılarak, yarı insan görünümüne kavuşturulup, konuşmaya başlamasını kara mizah tarzı kaleme almış Bulgakov. Bitireyim bir hele.. Yazarım hayal Kahvem'e.. Kısmetse:)

    Bu arada tüm Kitap Fuarı sebebiyle tanıştığım Kaknüs'deki tanıdıklara selamlarımı söyleyiverin. Eğer mümkünse, çizer Cem Uygun'a da A'mak-ı Hayal'in çizgi romanını sabırsızlıkla beklediğimizi iletiverin:)

    Her zaman yorumlarınızı okumak isterim:)) Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  6. Merhaba Karluk, Aşkın Güngör'ün Ahmed Hilmi'nin aynalara sebepsiz yere yer verdiğini düşündüğünü nerden çıkardınız? Bilakis yazarların ayna objesine çok önem verdiklerini yazmış. İsterseniz Estarabim'e girip yazar'ın kendi yazılarını okuyun. Selamlar.

    YanıtlaSil
  7. Vildan Hanım merhaba :) Sizinle tekrar karşılaştığıma ben de çok sevindim, üstelik bu güzel blogu hazırladığınız için de teşekkürler :)

    Ben, selamlarınızı ileteceğim ve çizgi romanın son durumunu öğrenirsem de size haber vereceğim. Bundan sonra ben de blogunuzu takip edeceğim.

    Bu arada, Karluk da bendim ama o ikinci yorumu bırakırken Google hesabını seçmişim. Oradaki sorumun sebebi şuydu:

    "(...) Aynalı Baba da zihinde yaşayan bir bilge ve nedense yazarlar bu bilgeleri beyaz sakallı, sevecen kimseler olarak resmediyor hep. Ayrıca İslam tasavvufundan beslenenler, her nasılsa, bir satır bile tasavvuf okumamışlarsa da, artık genlerine şifrelenen bir şeyden midir nedir (...)"

    buradaki "bir satır bile tasavvuf okumamışlarsa da" ara cümlesi Ahmed Hilmi'ye de izafe taşıyabilir diyerek böyle bir yorum yapmıştım, ki zaten yorum değil de şarta bağlı bir şeydi :)

    Neyse, ben vaktim oldukça diğer yazılarınızı da okurum.

    Seneye kitap fuarında tekrar görüşmek üzere diyorum :)

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Karluk, yanılgı insanlara özgü, ama bu konuda yanılgı addedilecek bir şey söylediğimi de sanmıyorum. Ayna "başka alemlere bakan göz", "kişinin ruhsal yansıması", "yokluk kapısı" ve daha pek çok sıfatla yer bulur kendine tasavvufta, bundan habersiz değilim. Ammaaa... "Gohor'un 'aynalı' bölümlerini yazarken bunları biliyor muydun?" derseniz, hayır, bilmiyordum. Gohor'u 1997'de yazmaya koyuldum. Savunadurduğum pek çok fikrin İslam tasavvufunda yer aldığını, kullanmayı seçtiğim pek çok nesnenin tasavvufta karşılığı olduğunu öğrendiğim andan itibaren Ortak Bilinç denen şeye yöneldim zaten. Demeye çalıştığım şu: Ben küçük bir çocukken bile, adını koymadan, bir tek bile olsun tasavvuf kitabı okumadan "tasavvuf" konuşuyormuşum, yazıyormuşum, durum budur.

    YanıtlaSil
  9. Aslında bu muhabbetler iyi oldu. Ben Aşkın Güngör'ün okuduğum kitapları arasında Gohor'da, Geleyle Gelen'de ve ve Olağan Mucizeler'de tasavvuf tadı almıştım. Neden böyle diyorum?Bir kaç örnek vereceğim. Mesnevi'nin ilk kelimesi Bişrev değil midir? Dinle, yani. Gohor'da dinlemekle ilgili şahane cümleler vardır. “Bir dostun sıcaklığına ihtiyaç duyuncaya değin sessizliğe sığın” “Yalnızlığı sessizlikte bulacaksın, kendini de yalnızlıkta.” der ya Bay Öhh... “İnsan kendini dinlemeyi öğrenmeli.” Ya da "Rastlantı diye bir şey yok.. Parmak izlerimizin gizemi lisanıyla tenimize de bir nüshası konan öykünün ilahi yazarının tasarladığı gibi ilerliyoruz." diye bir cümle vardır mesela.. Hatırladığım kadarıyla Olağan Mucizeler Yunus Emre dizeleri ile biter. Olağan Mucizer'de mektup Suskun diye başlar. Mevlana kendisine Hamuş yani Suskun der ya hani.. Daha neler neler... Aşkın tasavvufla ilgili biri değilse bile yazdıkları kalemden öyle dökülmüş demek ki! Hani diyor ya Ortak Bilinç diye... Ortak Hesap yani:) Nasıl desem, aklın yolu bir galiba... Bir de tüm kitapları sevgi ile ilgili. Sevgiyi yüceltir. Bir bilimkurgu romanı olan Gohor'un sevgiye oturması, özellikle kitabı çok daha okunası kılıyor. Biliyorum Aşkın'ın kitaplarını özellikle Gohor'u çok yazıyorum. Fakat gene söylüyorum. Bu kitap çok satılmalı ve çok okunmalı. Bunu fazlasıyla hak ediyor.
    Diyeceğim o ki İrşad, okuyun Gohor'u olmaz mı?
    Okuyun, gelin tekrar yorum yazın.. Bakalım ne düşüneceksiniz:))

    İrşad bana mail adresinizi verir misiniz? Bir iki not iletmek istiyorum.

    YanıtlaSil
  10. Teşekkürler sevgili Vildan. Hep diyorum ya, senin gibi on tane okurum olsa çoksatan listelerinden inmem ben :))

    Vesigrel...

    YanıtlaSil
  11. uzunertugba@yahoo.com25 Mayıs 2010 20:14

    Aşkın Güngör' ün " Gohor " adlı fantastik kitabını çok merak ettim. En kısa zamanda okunacaklar listeme aldım. Bakalım tasavvufla ilgili birşeyler bulabilecek miyim? En çok da bunu merak ediyorum.

    YanıtlaSil
  12. ooo.. rib neb muşumkoy adarub. eN lezüg reltebhos mıdlıyab.
    reH niyeş ıbavec edzimidnek.

    YanıtlaSil
  13. Ehem..Vildancığım saatlerim çok dolu ama..bilemiyorum.
    Hımm..bi düşüniyim :))

    YanıtlaSil
  14. Efendicaazım, an itibariyle bu harika yazınız bizim naçiz blogumuzu da şenlendiriyor. Haberiniz ola :))

    YanıtlaSil
  15. Aaa! ne güzel haber! Hemen Estarabim'e ziyarete gideyim:)

    YanıtlaSil
  16. Kısa bir aradan sonra tekrar merhaba :)
    Ben birkaç gün önce "Köpek Kalbi"ni okudum, bence okunması gereken bir kısa roman; beğendiğim yönleri de vardı. Siz de göz attınız mı?

    YanıtlaSil
  17. Selam İlşad.. Okudum "Köpek kalbi"ni... Bloğa yazacağım... Onun üzerinden konuşuruz olur mu:)
    Bi toparlayabilsem kendimi yazacağım yazmasına ama hava sıcak ya elim kolum kalkmıyor:)) Du bakalım... Teşekkürler!

    YanıtlaSil
  18. Vildan Hanım, maşallah, eliniz kolunuz kalkamadığı hâlde bu kadar yazıyorsanız bir de kalksa neler yazacaksınız kim bilir :)

    Gerçekten üretken bir blog yazarsınız.

    YanıtlaSil
  19. Keşke dediğiniz gibi olsa İlşad. Ne yazık ki son yazılarım hep eski yazılarım. Heybeden yiyorum bu ara anlayacağınız:) Durun bakalım yazacağım yeni bir şeyler galiba:)) Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  20. gerçekten de ilgimi çekecek tarzda bir yazıymış sagol Hayal Kahvem.
    ayrıca kitabı okuduktan sonra belki ustura dergisinde yayınlanan karalerini bulurum diye baya bir uğraşmıştım ama malesef..

    YanıtlaSil
  21. konunun Ustura dergisi kısmına dahil olabilirim bir kaç güne kadar ve doyurucu bilgi veririm sanıyorum.. işin birde Zaman gazetesi, Pazar eki boyutu var ki o zor olacak..

    YanıtlaSil
  22. Ustura dergisi kısmıyla yetine biliriz o vakit..

    YanıtlaSil
  23. Selam Timur, Ustura dergisi konusunda bilgi bekliyoruz o halde. Cem Uygun'un sadece bu çizimleri var bende. Ve çok merak ediyorum hem çizeri hem diğer çizimlerini. Bilgi alabilirsem sevinirim.

    YanıtlaSil
  24. First Snow, bu kitap gerçekten okunası. Çok değerli bir kitap. Cem Uygun'un çizimleri de olağanüstü. Bakalım umarım güçlerimiz birleştirir ulaşırız. Sağolun.

    YanıtlaSil
  25. güçlerimizi birleştirmek güzel bir tabirmiş Hayal Kahvem..
    (:

    YanıtlaSil
  26. Firs Snow, gördünüz mü, Tumur hepimize bedel:)
    Biz uslu uslu bekleyelim:))

    YanıtlaSil
  27. 1 hafta mı ımmm(:
    o vakit beklemeye duralım(:
    unutulmama dileğiyle (:

    YanıtlaSil