20 Ağustos 2012 Pazartesi

Aklımın İplerini Saldım Gene...


Epey önce satın almıştım. Kutusuyla duruyordu. Bugün gözüme değdi. Elime aldım. İçinde beş adet film vardı. Hepsi Alain Delon filmleriydi. İlk film adı Bir Aynasızın Postu İçin idi. Filmi kabından çıkardım. Oynatıcıya koydum. Koltuğa oturdum. Bir müzik eşliğinde film başladı. İşte yukarıya videosunu koyduğum müzik. Allahım! Ben niye böyleyim? Ne oldu bil bakalım? Bu müzik var ya bu müzik... Anında aklımı başımdan aldı. Müziğin sesini sonuna kadar açtığım gibiii... İnan bana... Hemen yerimden fırladım. Mutfağa geçtim. Buzdolabından şişeyi çıkardım. Raftan en renkli kadehi seçtim. Şişeyle kadehi tezgaha bıraktım. Bu arada filmi başlatmadım ya sürekli aynı şarkı çalıyordu. Hoşlandım. Çekmeceden küçük çelik tencereyi aldım. Kendi etrafımda üçyüz atmış derece döndüm... Hooop... Elimdeki tencereyi ocağın üstüne bıraktım. Ocağı açtım. Poff! Alevlendi. Kavanozdaki sarı taneleri az yağ ve az  tuz koyduğum tencereye pıtır pıtır attım.  Tencerenin kapağını kapattım. Hemen şişeyi tekrar elime adlım. Şişedeki sıvıyı yüksekten lıkır lıkır renkli  kadehe boşalttım. Fooooşşşş! Köpürdü... Bardaktan taştı. Tencereye baktım. İşaret parmağımı sihir yapar gibi tencerenin kapağına bastırdım. "Okus pokus!" dedim. Sihir anında etkisini gösterdi. Pata pata pata... Patırdadı... Tencereden taştı. Aldırmadım. Ocağı kapattım. Tencerenin kapağını açtım. Abraka dabram işe yaramıştı işte. Sarı, sert taneleri yumuşak kar tanelerine çevirebilmeyi becerrebilmiştim gene. Muzipçe gülümsedim. Becerikli işaret parmağıma hedefi on ikiden vurmuş tabanca namlusu niyetiyle üfledim. Tencereki mucizevi yiyeceği  derin kaseye boşattım. Bir elimde kadeh bir elimde kase, müziğin ritminde parmaklarımın ucunda iki ileri bir geri hareket ederek salona geçtim. Elimdekileri ön sehpaya koydum. Koltuğa bağdaş kurup oturdum. Kumandayı elime aldım. Filmi başlattım. Heey! Alain Delon... Paris... İkisinin de 1970'li halleri... Çok şeker. Ya filmin müzikleri... Ya kadehteki içecek... Ya kasedeki yiyecek... Allahım... Yüreğimi dinledim.  Başka ne olabilir ki? Mutluluk buydu işte. Önce gözlerimi kapadım. Kadehteki gazozumu yudumladım. Oh! Nefisss!.. Sonra kasedeki patlamış mısırdan bir kaç tane ağzıma attım. Oh! Şahane... Mis.. Mis... Arkama yaslandım. Heyy! Düşünebiliyor musun? Artık  Paris'teydim... Ya müzik... Ah, bu müzik... Aklımı başımdan aldı.  Aklımın iplerini  saldım. Galiba filmle birlikte gene hayallere daldım.
 
  
NOT: Paris fotoğraflarını Crayzwomenrosemary'nin bloğundan aldım:)

9 yorum:

  1. Alain Delon, Bensonhurst Blues, Oscar Benton, ..:))
    dinledim ve iyi de geldi..:)) Her yaşta ancak bu kadar yakışıklı olunabilir di mi? :))KEŞKE BENDEKİ PARİS FOTOLARINI DA EKLESEYDİN BU POSTUNA..:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rosemary, hemen söz dinledim, bloğundan aldığım Paris fotolarını ekledim:)
      Teşekkür ederim:)

      Sil
    2. Şu an bu inceliğini gördüğümde ne denli sevindim bilemezsin...hi hiii!İnsan senin gibi hayalbaz olunca Delon un yanında hissettim kendimi..bir de yazının içine öylece dalıverdim..:))

      Sil
    3. Valla aynen gittim aldım Paris fotoğraflarını:) Hayal etmek ne şahanedir! Hayal kurmaktan asla vazgeçmeyelim.. Sevgiler.

      Sil
  2. Konu Alain Delon olunca, sadece bu yetmiyormuş gibi bir de bu müzik eklenince.. Anlaşılır tepkiler bunlar:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok Olmadı Hiç, sizden yorum gelince, "Yok olmamış hiç!" dediniz sandım.
      Oh, neyse... Tepkilerime anlayış gösterdiğiniz için teşekkür ederim:)
      Sağolun.

      Sil
    2. Yok olmuş, gayet güzel olmuş:)

      Sil
  3. evett bu parça kendini mutlu edip, mutfakta eşlik edilerek dinenecek türden...

    YanıtlaSil