8 Ağustos 2012 Çarşamba

Yarasalar Ve Ayizi...


"O tatlı sesleri duyuyorum-
dünyada en sevdiğim şey,
Buna sahip olmak ne müthiş,
ne hazine! Tanrı bana bağışlasın!"
Yarasalar Kitabın'dan


Evet... Orucumu açtım. Suyumu üç seferde içtim. Yemeğimi yedim. Masayı topladığım gibi Hayal Kahvem'e geldim. Oh..! Yazmayı özlemişim. Kaç gündür o film senin, bu şiir benim dolanıp duruyorum. Yazı yazmayı var ya, ha unuttum ha unutacağım diye korkuyorum. Gülüyorsun biliyorum.  Hayal Kahvem'e, zaten günde iki posta yazı attırdığımı, hatta abarttığımı düşünüyorsun. Yooo... İnan içimi tam manasıyla dökemiyorum. Du bi... Kafamı bulandırma şimdi. Oturdum. Birşeyler yazmak niyetindeyim. Bakalım neler döktüreceğim. İnan ben de bilmiyorum. Ortalık nasıl sessiz anlatamam. Çıt yok...  Pencereden kafamı dışarıya uzattım. Zifiri karanlık. Şimdi sessizlik ve karanlık deyince,  bugün bir ara okumaya başladığım, Marcel Beyer'in Yarasalar adlı kitabına  aklım gitti. Bak şimdi... Okumaya başladığım kitap o kadar akıcı, o kadar güzel cümlelerle bezeliydi ki, çeviri yapanı fena halde merak ettim. Kitabın kapağına baktım. Çeviren Tanıl Bora'ydı. Kitabı oturduğum koltuğa bıraktım. Bilgisayar başına çöktüm. Tanıl Bora kimdir diye araştırmaya başladım. Yazar, çevirmen, yayıncı, editör... Bi dakka... Bi de Aksu Bora'nın kocası diye yazıyordu. Aksu Bora kimdi peki? Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde doçent. Boşuna mı Okuduk?, Kadınların Sınıfı, 90'larda Türkiye'de Feminizm, Yoksulluk Halleri adlı kitapların yazarı. Ne hoş! Ben Marcel Beyer'i de, Tanıl Bora'yı da unuttum. İştahla Aksu Bora'nın peşine düştüm iyi mi?  Ayizi Yayınevi'nin kurucularındanmış. Memlekette bir gurup kadın "okumak istedikleri" kitapları yayımlamak için bir yayınevi kurmuşlar. Vay canına sayın seyirciler!.. Bayıldım ben bu işe! Ne güzel!.. Ayizi'ni öğrendim ya nasıl sevindim anlatamam. Bu yeni bir ses keşfetmek gibi bir şeydi benim için. Yarasalar gündüz uçamazlarmış biliyor muydun? Sadece gece uçabildikleri için renkleri siyahmış. Gece, karanlıkta, gidecekleri yere gözleriyle bakmıyor, kulaklarıyla duyuyorlarmış. Böylece yollarını kaybetmiyorlarmış. Kadınlar hakkında hoyratça konuşulan ve davranılan bir dünyada, kadınların gene kadınlar için çaba sarfetmeleri,  karanlıkta gözleriyle değil kulaklarıyla yolunu bulan yarasalarmış gibi bir his geçirdi. Kadının durup kendi iç sesini dinlemesi sahiden çok gerekli değil mi? Kadının kendi iç sesini işitmesi ne müthiş bir şey! Hazine gibi sahi... Ayizi kadınları kendi iç seslerinde, hemcinsleri için şefkat hissetmişler ve  o sesi şimdi duyurmak istiyorlarmış gibi geldi. Sevindim. Gökyüzüne baktım.  Hayalperest bünyem depreşti.  Ayizi, Yarasalar kitabı sayesinde göründü ya gözüme. Ay üzerinde yarasa izi vardı sanki. Ne yalan söyleyeyim, Ayizi'ni sevdim ben... Bundan böyle, kitaplarının ve yayınlarının takipçisiyim. Öyle işte.

 

2 yorum:

  1. Ayizi'ne fena takıldım ben bu aralar, neredeyse çıkan tüm kitaplarını okudum, kesinlikle pişman değilim. Sana da birkaçını önereyim izninle:
    "Dünyanın Bütün Pastaneleri/Didem Ünal"
    "Filadelfiya Hikayeleri/Yeşim Erdem"
    "Kötü Hatıra Fotoğrafçısı/Evrem Yağbasan"
    Oku bak, beğeneceğine eminim.
    Aksu Bora ayrıca Amargi Dergisi'ni de çıkarmakta...

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Selam Leylak Dalı, Ayizi, iz bıraktı ya artık yüreğimde, yayımladıkları kitapları okuyacağım elbette:) Sizin tavsiye etmenize de ayrıca sevindiğimi söylemeliyim. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil