Bu
 sabah  yattığım odanın duvarında dans eden ışığı farkedince... Nasıl  
ansızın başlayan bir bir yürek çırpıntısı hissettim anlatamam. 
Heyecanlanıp ayaklarımla kendimi geriye geriye ittim. Dudağıma 
kendiğinden yerleşen sevimli bir tebessümle, pencerenin havalanan 
perdesinden duvara sızan güneş ışığının oynayışını seyrettim.  Ne 
diyeceğim? Ayna oyunu oynamayı bilir misin? Eline küçük bir ayna alırsın
 hani... Güneş ışığına ayar edersin.. Güneş ışığı aynaya vurunca... Bu 
ışığın yansımasını duvarda oynatırsın mesela. Hatırladın mı? Hele bir 
arkadaşın varsa karşında. Bu kez elindeki aynanın ışığını gizlice onun 
yüzüne yansıtırsın...  Ne olduğunu anlayamaz önce... Şaşırır...  
Elleriyle gözlerini siper ederek ışığın nerden gözüne değdiğini  
bulabilmek maksadıyla etrafına bakınır. Güneşin aynadan yansıyan  
ışığını arkadaşının yüzünde görmek... Onun şaşkınlığını seyretmek... Of!
 İnsana nasıl muzurca tatlı bir his verir... Yapmadım deme lütfen. İyi 
düşün. İlla ki yapmışsındır ömrünün bir yerinde. Ben bu unuttuğum hisler 
içinde... Bu sabah duvardaki ışığı seyrederken seyrederken işte... Şimdi kış ayının soğuk günlerindeyiz ya... Hep rüzgâr... Hep 
yağmur...  Olsun varsın. Şubattayız. Cüce ay...  Az kaldı... Nasıl derler? Ha geldi... Ha gelecek... Eli kulağında... On gün sonra ver elini ilkbahar! Tamam... Hımmm... Hayal bu ya... Ahhh! Şimdi ilkbahar mevsiminde bir 
sap papatya oluversem.. Mesela... Neyse... Ben hayalimden şimdilik 
vazgeçeyim... Aklıma ne geldi bil bakalım? Sait Faik'in o güzeller güzeli  Bir İlkbahar Hikayesi adlı öyküsü. Of, nasıl severim.
Sait Faik
 ilkbahar için aklımıza gelenleri sıralar.. Nedir bunlar? İlkbahar bir 
bayramdır. Bir mucizedir. Bir çılgınlıktır. Kuştur. İlkbahar çiçektir.  
Mimozadır. Su sesidir. Çingenedir. İlkbahar çayırdır. Çimendir. İlkbahar
 papatyadır. Öyle değil mi? Ama en mühimi ilkbahar güneşidir. Peki ömrün
 mevsimlere benzetilmesine ne demelidir? Bu çok doğru bir benzetmedir. 
Gel gelelim  Sait Faik, insanın, ilkbahar mevsimine hayvanlara 
göre geç girdiğini düşünmektedir. Mesela bir at bir ya da iki yaşında 
ömrünün ilkbaharına girerken, bir kuzu altı ayda koç olmaktadır. İnsan 
ise yirmisinden önce ömrünün ilkbahar mevsimine  girdiğini idrak 
edebilir mi? Pek idrak edemez.  Yirmisinden önce ömrünün ilkbaharını 
idrak etse bile bu yalancı bir ilkbahardır.  İşte Bir İlkbahar Hikayesi, Sait Faik'in yirmisinden önce yaşadığı  yalancı ilkbahar hikayesidir.. Of.. Dinlemelisin... Nefis bir öyküdür.
Yazar
 oniki yaşındadır. Babasının memuriyeti sebebiyle Anadolu'nun bir 
şehrindedirler.  Bu şehre bir yaz sonu gelmişler. Kötü, karla dolu bir 
kış geçirmişler. Sonra birgün bahar geliverir. Fakat memleketin öyle bir
 coğrafyasındadırlar ki güneş kendini rahatça gösterememektedir. Sabah 
biraz ortaya çıksa bile sürekli şakır şakır yağmur yağmaktadır. Bütün 
kış başı hastalıktan kurtulmayan yazarın içinden, bu yağmurlu, kara 
bulutlu, kapanık havalı şehir sebebiyle hep bağırmak, ağlamak 
geçmektedir. Gene bir sabah gözleri tavanda yağmur bakalım ne zaman 
başlayacak diye düşünürken duvarda bir parlak daire titreye titreye 
hareket etmeye başlar. Önce ne olduğunu anlayamaz. Sonra anlar ki bu, 
bir aynanın duvara vurmuş ışığından başka bir şey değildir.  Yataktan 
fırlayıp pencereden bakar. Pembe şeftali çiçeklerinin arasından onu 
görür.  Onaltı onyedi yaşlarında bir genç kız elindeki aynayı yazarın  
yüzüne tutmaktadır. Yazar önce kalakalır. Sonra ışık gözüne değdikçe 
ellerini yüzüne kapamaz da gözlerini kırpmadan kıza dimdik bakar. Ertesi
 gün bizimki de eline bir ayna alır. Birbirlerinin yüzlerine ayna 
tutarlar. Bu oyunu her sabah ancak yarım saat oynayabilirler. Çünkü 
yağmur yağmaya başlar. Kırkikindi yağmurları... Günlerce her sabah bu 
oyunu oynarlar. Bir sabah gene böyle ayna oyunu oynarlarken... Çocuk 
gözünü kırpmadan kızın ayna ışığına bakarken... Kız  her zamanki gibi 
gözlerini güzel elleriyle siper ederek çocuğun ayna ışığına bakarken... 
Çocuğun annesi odaya girer ve çocuğu ayna oyununda yakalar. Garip garip 
kıza, ayna ışığına ve çocuğun elindeki aynaya bakar. Ve çocuğa 
giyinmesini söyler. Arabaya binerler. Yola çıkarlar. Babası başka bir 
yere tayin edilmiştir. Tam ormanın içinden geçerken bulutların arasından
 çıkan güneş ışığı ağaçlarda bir görünür bir kaybolur. Çocuğun aklına  
bir daha göremeyeceği ayna ışığı gelince... İşte tam o anda hüngür 
hüngür ağlamaya başlar.
Bu
 olayın üzerinden otuz yıl geçmiştir.  Yazar şimdi kırkiki yaşında 
olmalıdır. Ve tahmin edersin ki yaşı kırkı aşmış bir adam için ilkbahar 
mevsimi biraz üzüntü hissi verir. Fakat yazarın ilkbaharda üzüntüyle 
dolu yumuşaklık, bir yerinde duramayış, bir yürek çırpıntısı duyması 
yaşının kırıkiki olması sebebiyle değildir. O ilkbaharda odasının 
penceresine ışık vurduğunu farkettiğinde çocukluğundaki o kızı hatırlar.
 Otuz yıldır kimsenin yüzüne bir daha ayna tutmamıştır. Kimse yazarın 
yüzüne ayna tutmamıştır. Ama ilkbaharda kazara bir ışık odasının 
duvarında kırlangıç gibi hareket etse, o gün ne ettiğini bilemez. Ne hoş
 ilkbahar öyküsü değil mi? Şimdi bu öyküyü bilince ve sabah odamın 
duvarında dans eden ışığı fark edince ben... Yüreğim bir kırlangıç 
kanadı gibi çırpındı önce.. Sonra ne edeceğimi bilemedim. İlkbahar 
oynadığım ayna oyunumu özledim. Bugün güneş çıkarsa, ayna oyunu 
oynayalım mı, ne dersin?




 
 
"Yazmasam deli olacaktım."
YanıtlaSilGüzel öykü.Drama kursuna yazılmıştım.Eğıtım oyunla başlar.Ben bir türlü oyunlara adapte olamıyordum.Daha sonra farkettim ki çok gerginim eğlenemiyorum.Şimdi torunla oynamak için oyun arıyor ve onla eğlenmeye çalışıyorum.Ayna oyunuda bana bunları hatırlattı.Büyümek iyi değil bazen çocuk olup eğlenebilmek güzel.Şimdi yerini bilgisayar oyunları aldı.O oyunlarda da adam öldürüyorlar böyle oyun mu olur.nereden nereye geldik.Sevgiyle kalın.
YanıtlaSilEmilia, Sait Faik'e rahmet, sevenlerine selam olsun:)
YanıtlaSilParıldayan çiçek, ne demiş şair..
YanıtlaSil"Gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk, hiç bir yere gitmiyor.":)
Selam sana büyük insan Sait Faik.
YanıtlaSilSelam olsun Bolat:)
YanıtlaSilBu hikayeleri 14-15 yas civari okuyunca insan 'incelikler yuzunden' daha hassas daha duygusal oluyor.Ruhu şad olsun Sai Faik ve onun gibi ruha dokunanlarin....(Zuleyha)
YanıtlaSil