Büyükannem,
 ruhu rahmet istedi, nasıl kendine has bir kadındı anlatamam.  Onun, bir
 aralar, mütemadiyen sabah ezanında evden çıktığını söylesem, inan 
abartmış sayılmam. İkimiz aynı odada uyuduğumuz için, ne kadar itinalı 
davransa da, tıkırtısına illa uyanırdım. Uykum kaçmasın diye gözümü 
iyice açmak istemez, her defasında kirpiklerimin arasından şaşkınlıkla 
ona bakardım. Çok merak ederdim. Acaba her sabah nereye giderdi? Bazan,  aklım sıra şaka yapacağım ya… Önce… “Aaa!.. Büyükanne,  sabahın
 bu saatinde nereye gidiyorsun?” diye sorardım. Ciddi bir kadındı 
büyükannem. Ben kime çekmiştim bilmiyorum ama büyükanneme çekmediğim 
ayan beyan belliydi. Sakın yanlış anlaşılmasın, sert, despot, dediği 
dedik biri asla değildi. Hayrandım ona… Çok seviyordum. Sadece değişikti. Mesela pek gülmezdi.  Zaten hocaydı.  Sol
 kaşını kaldırdığında, hoşlanmadığı bir vaziyet var demekti. İnsanları 
seyrederdim. Büyükannemi tanıyan tanımayan herkes, onun tavrından, 
duruşundan mutlaka etkilenirdi. Karşısında kim varsa, otomatikman 
hareketlerine  ya da 
konuşmasına  çekidüzen verirdi. Kardeşim dahil, benden başka, evdeki 
herkes, aklı başında kişilerdi. Ben evlatlıktım belki, bilmiyorum. Çünkü
 şimdi olduğum gibi, çocukluğumda da sulu sepken biriydim. Aklıma 
geleni, büyükanneme dahi, temkin süzgecinden geçirmeden pattadanak 
söylerdim.  Zaten hayal dünyam 
genişti.  Hâl böyle olunca, beynimin içinden  aklıselim düşünceler pek 
geçmezdi. Sabahın alaca karanlığında evden parmaklarının ucunda 
çıkıyordu ya… Allahım, ne feciydim… Büyükannemi bilmediğim bir caminin 
avlusunda, bilmediğim bir caminin hocasıyla gözgöze hayal ederdim. 
Haydi
 kendi kendine hayal ediyorsun, bari belli etme değil mi? Nerdeee? Şimdi
 düşünüyorum da, inan çözemiyorum, acaba nasıl cüret ederdim? İlla şaka 
yapacağım ya! Üşenmezdim. Yatağımdan usulcacık kalkardım. Bembeyaz, 
upuzun geceliğimle, çıplak ayaklarımı buz gibi marleylerde 
sürükleye sürükleye, adeta bir uyurgezer gibi usulca yanına giderdim.  Fısıltılı
 bir sesle ne derdim biliyor musun? Allahım yarabbim… İnan 
söylemeye utanıyorum… “Aaa! Büyükanne, sen cami hocasıyla flört mü  ediyorsun
 yoksa?” derdim. Flört kelimesi yeni girmişti bilgi dağarcığıma da, 
cümle içinde kullanmayı deniyordum belki, ne bileyim? Büyükanneme nasıl 
söylenir bu söz? Cahil cesareti olduğunu farzediyorum... Vee... 
Lakırtımı işitince, elbette hışımla bana dönerdi. Gözlerinde
 kırpkırmızı şimşekler, çakmak çakmak yanıp sönerdi. Ürkerdim tabii... 
İşi oyuna vurur, bir şey söylemesine fırsat vermezdim. Kirpiklerimi 
kırpıştırarak  tüm şirinliğimi 
takınır, sevgiyle büyükanneme gülümserdim. Sonra  dudaklarımı büze büze,
 “Aaa! Fatma Girik gibi hani büyükanne, hatırlasana, filmde sabah 
erkenden cami avlusunda Cüneyt Arkın'la buluşuyorlardı ya!” derdim. 
İfadesindeki öfke anında  sönerdi. Hissederdim.  Resmen 
gülümseyeceğinden ürkerdi.  Her ne kadar sert tona akortlamaya çabalasa 
da, sesi kendisini bile şaşırtacak kadar yumuşacık çıkıverirdi... “Evladım, 
ben artist miyim?” derdi.  Dayanamazdım. Boynuna atlardım. Yanaklarını 
defalarca öperdim. “Sen Fatma Girik’ten daha güzelsin!” derdim.  
Ah,
 büyükannem benim... Canımdı. Kaç yaşında olursa olsun, o da kadındı 
nihayetinde... En sevdiği artist Fatma Girik'e benzemek hoşuna giderdi. İşte
 tam o an… Hani Fatma Girik’e benzediğini işittiği o an… Bir mucize 
olur… Büyükannem önce hafifçe gülümserdi. Sonra dayanamaz, omuzlarını 
titrete titrete, kıkır kıkır gülerdi. Büyükannem kahkahayla bile gülerdi
 desem kimse inanmazdı bana. Çünkü benden başka kimse onun kahkahayla 
güldüğünü görmedi. Biz iki sırdaştık. Merak ettiğim, kimselerin ona 
sormaya cesaret edemeyeceği mahrem sorular sorardım.  Anneme bir iki kez
 büyükanneme sorduğum soruları anlatmaya kalktım. “Uydurukçu kız, 
Resmiye anne konuşur mu öyle ayıp şeyler,” dedi. Baktım söyleyeceklerime
 inanmayacaklardı… Kimseye anlatmadım. Büyükannemle aramızda kaldı. 
Şimdi düşünüyorum da... “Büyükanne, sen hiç büyükbabamla filmlerdeki gibi öpüştün mü? ”
 diye sorduğum günkü yüz ifadesi... Ve...  Kimseler
 bilmez… Hele o sırlı ifadenin arkasından kafasını arkaya atarak, 
koparttığı şen  kahkaha var ya... Resmen bir mıh gibi  işlenmiş 
hafızama... Ne güzeldi!.. 
Hoppala!.. Niçin anlattım şimdi bu eski hikayeleri?  İnan  anlatmak isteğim bambaşka bir şeydi.  Aslında, büyükanneminin her sabah hasta arkadaşına neden ziyarete gittiğini  anlatmaya
 başlayacak, sonra onun kardeşliğin, arkadaşlığın nasıl en büyük 
zenginlik olduğu hakkındaki muhabbetlerinden, bu hafta arkadaşlarımla ve kardeşimle yaptığımız gezilere gelecektim ki... Hafıza ne tuhaf bir kutu değil 
mi? Bakar mısın, parmaklarımdan, hiç aklımda yokken, neler neler 
döküldü. Du bakalım.  Şimdi yorgunum.  Uykum geldi. Bilmiyorum.  Sonra 
devam ederim belki.  Heeyy... Baksana... Önce... Gülümse... Gülümse 
haydi....

 
 
Yazınızı zevkle okudum.Okurken beni de geçmişe götürmediniz değil.Hepimizin böyle benzer hikayeleri vardır.O günler güzeldi ya...
YanıtlaSilBeğenmene sevindim Mahmut. Güzel günlerdi elbette:)
SilBu büyükanne annanen mi, babaannen mi (babaanneni tanımıyorum) diye tam soracaktım kiii, alt satırlarda cevabı geldi.:))
YanıtlaSilBen çooook severdim rahmetliyi. geçen facebook ta kardeşin aile fotonuzu yayınlamış ya,
(ç)aldım ben onu.:))))
Gerçekten asla asla sert değil, ama ciddi bir nenemdi. Çok ta tatlı sohbeti vardı, ve sanırım sen ona benziyorsun bence. O da şaşırmayı, şaşırtmayı severdi diye hatırlıyorum çünkü..:))
Sessiz kibar gülüşü, zerafeti ve Allah rızası için eş dost akraba en önemlisi hasta ziyaretleri ile de harikaydı.Bu yönüne bayılırdım.
Bizim evde onunla ilgili hoş bir anımız vardır.Senin kuzenlerden biri yanında ve küçük daha tabi. (artık Jale mi, Lale mi hatırlamıyorum ama en büyüğü sanırım) bir kaç ziyaret yapmış bizden önce. Annem de illa herkese yemek yedirecek ya, hemen sofra teklif etmiş. Bu kibarım "tokuz" diye teşekkür etmiş.
Senin kuzen patlamış: "her yerde tokuz diyorsun, hiç te bile değiliz, ben açıktım." diyivermiş.:)))
Ben patinakali
Hey, Patina Kali yazı yazmaya başlamana çok sevindim.
SilHenüz tam fırsat bulamadım ama en kısa zamanda bloğunu ziyaret etmek niyetindeyim:)
Kedi Teyze demek:)) Ne güzel!
Anneannemin ve babannemin çok hikayesi vardır böyle. Çocukların büyükanne ve büyükbabalarıyla çok vakit geçirmelerini tavsiye ederim. Yıllar geçtikçe, o günlerin
tadının biteviye damarlarımda dolaştığını hissediyorum. Ve diri hissediyorum kendimi
biliyor musun? Onlarla yaşananlar can katıyor ruhuma.
Herbirinin ruhuna ise rahmet diliyorum elbette. Sağolasın canım.
offff be Hayal Kahvem; nasılda böyle güzel şeyler yazıyorsun,sanki an gibi yaşıyorum yazdıklarını okurken,eline aklına kalemine sağlık benim canım arkadaşım,kardeşim.
YanıtlaSilVay canına sayın seyirciler! Şeraza senin bloğun mu var? Ve ben bilmiyorum öyle mi:)
YanıtlaSilYuf olsun bana:))