7 Mayıs 2020 Perşembe

Hayreti Mucib!



Bu sabah MadiaCat'te Dilan Bozyel'in Atilla Atalay'la yaptığı "Her şey mizah malzemesidir" başlıklı röportajını görünce durdum. Bir süre fotoğrafa baktım.  Elimdeki işi bıraktım. Okumaya başladım.

Bilenler bilir, Atilla Atalay'ın kitaplarının en arkasında gizlediği içli ve hisli öykülerini çok ama çoook severim. Kaç kere okusam her defasında feci etkilenirim. Bazı cümlelerini ezbere bilirim. Son kitabı Yavaş Tren'in yolunu da hevesle beklemiştim. Kitap çıkar çıkmaz satın almıştım. Heyecanla, kitabın en arkasındaki öykülerinden birini okumaya başlamıştım. 

Anlatsam, çok saçma hatta komik ötesi diyeceğiniz bir nedenden, öykü tuhaf bir şekilde yaraladı beni.  Öyle ki, kitabı  hemen elimden bıraktım. Bir daha kapağını açmadım. 

Bu akşam  Atilla Atalay'ın kitaplarını oldukları yerden bir adım öne çıkardım. Eksik kitapları var. Biliyorum. Mesela Ebekulak  ofiste. Yavaş Tren peki? Bilmiyorum ki... Kim bilir nerelerde bıraktım.  Kitaplığımda dizim dizim duran Atilla Atalay'ın kitaplarının arka sayfalarındaki  hisli ve içli  öykülerini, kırgınlığımı kısa süreyle unutturacak diye heves edip okumaya girişmedim.  Kitapları parmak uçlarımla  ittim. Usulca gerisin geri yerleştirdim. 

Okur öyküye küsmüş öykünün haberi olmamış. O hesap işte. Ne yapabilirim? Elimde değil ki. Neticede bu da bi insanlık hali.

O değil de, bencileyin okurluk hakikaten ne acayip hal, abicim!  Sizlerin başına da geliyor mu böyle haller arkadaşlar, lütfen söyleyin.  Delisin, diyeceğinizi biliyorum. Yine de, evet, Yavaş Tren'deki bir öyküye resmen  küstüğümü itiraf ediyorum. Biliyorum, bunları yazmakla tuhaflımı tescilliyorum. Yeminle,  ben de kendime hayret ediyorum.

Kırılmak, öfkelenmek ne kötü şey! Keskin sirkenin küpüne zarar, derler ya haybeye değil. Bakınız, Yavaş Tren 2016 yılında yayımlanmış. Dört senedir  Atilla Atalay'ın öykülerini hiiiç  okumamışım iyi mi? Ne feci! Ah! Büyükannem  böyle vaziyetlerimde, kaşlarını devirip, hayreti mucib, derdi. Haklıymış. Vaziyetim tamıtamına bir hayreti mucib hali.

Bayrama kadar öyküyle barışmanın bir yolunu bulmalıyım. 
Du bi.  Şiddetsiz İletişim derslerimi, kitaplara da uygulamayı  deneyeyim bari:D


3 yorum:

  1. Yavaş Tren'deki o öyküyü çok merak ettim. Hemen kitabı sipariş ettim:)

    YanıtlaSil
  2. Çok özel değilse anltabilir misin neden küstün?

    Bende de oluyor böyle şeyler; Sabahattin Ali'nin bir öyküsünü okudum, Ayran galiba adı. Tren istasyonlarında ayran satan bir çocukla ilgili. Belki 2 yıl oldu. Kitaba elimi süremiyorum. Öyle acıttı ki içimi anlatamam. Küsmek değil de tekrar aynı acıyı yaşamaktan korkmak benimki.

    Çok bağlanıyorum ben roman kahramanlarına, çok empati yapıyorum, İsyan Günlerinde Aşk'ın Şeyh Yusuf Efendisi, Ragıp Paşası tanıdığım dostum sanki.

    Benziyor mu sana bilemedim ama yalnız değilsin.

    YanıtlaSil