11 Ekim 2017 Çarşamba

Filmlerdeki Gibi Olmaz.


Evdeydim. Tökezledim. Yüzüstü düştüm. "Kötü düştüm. Kötü düştüm. Kötü düştüm." diyerek üç kez tekrarladım. Elimi alnımın sağ köşesine koydum. Ceviz büyüklüğünde şişlik hissettim. Ayağa kalktım. Mutfağa yöneldim. Buzdolabından buz çıkardım. Alnımda gezdirdim. Salona geçtim. Koltuğun ucuna çöktüm. Gözüm sehpaya bıraktığım telefonumun ışığına takıldı. Sol elimin işaret parmağıyla tuşuna bastım. İki kelimelik cümleyi gördüm: "Dilek gitti." 

Zihin tuhaf kutu! Sherlock'un 3. sezon 3. bölümdeki  silahla vurulma sahnesi aklıma geldi. Sherlock'u vuran kadın "Filmlerde izlediğin gibi değil, değil mi Sherlock?"  demişti. Vurulacağını asla tahmin etmeyen Sherlock'un  yaşadığı şoku atlatması ve hayatta kalması için neler yapması gerektiğini anlattığı sahneleri hatırladım. Vurulmuştum. Kurşun hiç beklemediğim yerden gelmişti. "Dilek gitti." Bu iki kelime kurşun gibi yüreğime girmişti. Diz üstü çöktüm. Yüz üstü düştüm. "Kötü düştüm. Kötü düştüm. Kötü düştüm." diye üç kez tekrarladım.  Her zaman aptaldım. Her zaman hayal kırıklığıydım.  Arkadaşımın öleceğini hiç düşünmemiştim. Tanımadığım bir acıydı. Yaramı iyileştirecek bir şeyler olmalı... Kontrol... Kontrol... Kontrol... Acıdan korkmama gerek yok. Acı... Kalp kırıklığı... Kayıp... Ölüm...  Hepsi bizim içindir. Yağmur yağıyor... Seller akıyor... Filmlerde izlediğim gibi değil, değil mi? Zihnimdeki anılar dosyasından Dilek'li bölümün çekmecesini açtım. Anılar yüreğimdeki kurşunu çekiyor. Gülüyorum ben... Ağlıyorum ben... Dilek gitti.

1 yorum: