17 Haziran 2010 Perşembe

Köpek Kalbi ve Mikhail Bulgakov

Kocaeli 2. Kitap Fuarı'nda Kaknüs Yayınevi'nden çıkan ve İbrahim Kapaklıkaya tarafından Türkçeleştirilmiş olan bir kitap dikkatimi çekmişti. Köpek Kalbi. Kitabın yazarının yaşam öyküsü de başlıbaşına bir hikayeydi. 1891 Ukrayna doğumlu, bir teoloji profesörünün yedi çocuğundan biri olan Mikhail Bulgakov, yıllarca tıp eğitimi almış, bir süre doktorluk yapmış, sonra sağlık sebebiyle doktorluğu bırakmış ve 1920 yılında bir tren yolculuğu sırasında yazdığı hikayeyi, trenin ilk durduğu şehirdeki bir gazeteye götürmüş. Beğenilip yayınlayınca, Mikhail Bulgakov'un yazarlık serüveni başlamış. Köpek Kalbi'ni 1925 de yazmış. Rusya'da Ekim 1917 Devriminden sonra, sürekli "komünist kahramanları" konu alan kitaplar yayınlanmaktaymış. Bulgakov ise rejimi öven kitaplar yerine, özgün, fantastik konulu kitaplar yazdıkça, sansür kurulu tarafından kitaplarının yayınlanması sürekli yasaklanmış. Epeyce işsiz ve parasız kalmış. Artık aç kalma noktasına varınca durumu, Stalin'e bir mektup yazıp, ya yurt dışına çıkmasına izin verilmesini ya da Moskova tiyatrosunda kendisine iş verilmesini talep etmiş. Tiyatroda çalışmaya başlamış. Yazdığı oyunlar ilk gösterimden sonra gene yasaklanmaya başlayınca, bu kez tiyatrodaki görevine de son verilmiş. 1940 yılında ölmüş. Yazdığı kitaplar ölümünden ancak 0n yıl sonra SSCB de yayınlanmaya başlamış. Köpek Kalbi ise Bulgakov'un ölümünden 47 yıl sonra yayınlanmış.

128 sayfalık küçük bir roman Köpek Kalbi. Yazarının doktor olduğuna şaşmamak gerekir, çünkü baş kahramanı Moskovalı bir cerrah. Ölü bir adamın testislerini ve hipofiz bezini bir sokak köpeğine naklediyor. İnsandan köpeğe organ nakli söz konusu yani. 1925 yılında yazılmış bir bilimkurgu kitaptan söz ediyorum. Okudukça sanki eğlenceli olacak gibi görünüyorsa da, resmen kara mizah tadında. Yıllarca korku filmi diye, 1818 de Mary Shelley'in yazdığı ve daha sonra sinemaya uyarlanan Frankenstein'i seyretmek istememiştim. Oysa Dr. Frankenstein tarafından hastalıkları yok edebilmek amacıyla, yeni bir insan yaratma ve ölümsüzlüğü arama çabalarının sonucu yaratılan bir ucubeydi Frankestein. Aslında nasıl yumuşak mizaçlıdır Frankeshtein, nasıl sevilmeye muhtaçtır her insan evladı gibi. Fakat insanlar görüntüsünün çirkinliği ve korkunçluğu sebebiyle ondan kaçmaktadırlar. O kendisinden kaçtıklarını da bilemez üstelik. Seyredince filmi, korkmuyor da acıyorsunuz Frankenstein'e. İşte Köpek Kalbi'nde ise bu kez karşımızda, gene hırslarının esiri profesör Philip Philippovic var. Ve sokak köpeği Sharik. Doktorun uyguladığı organ nakliyle insan - köpek görünümünde, konuşabilen, okuyabilen, hatta işe girip çalışabilen fakat öte yandan da hayvani duygularını gene bünyesinde barındıran ve köpek reflekslerini bastıramayınca aşağılanıp horlanan, doğal dengesi bozulmuş bir yaratıktan söz ediyor kitap. Köpeğin ameliyat öncesi ve sonrası yüreğinden geçenleri anlatan kitap tam bir ibret hali sergiliyor. Okuduktan sonra, kitapta profesörün asistanının dediği gibi " Artık caddede yürürken, köpeklere gizli bir dehşetle bakıyorum." diyorsunuz. Ve aynı Frankeshtein'in dediği gibi, "Madem sevmeyecektin neden yarattın?" sorusunu aklınıza getiriyor. Devrim sonrası geçmişten etkilenmemiş, yasakçı zihniyetle oluşturulmaya çalışılan Rus halkına bir gönderme olduğu düşünülen roman, her dönem ibret alınacak özellikler taşıyan, kolay okunabilen ve oldukça etkileyici bir kitap. Tavsiye ederim.

6 yorum:

  1. Enteresan bir kitapmış doğrusu. Yazarın başına gelenler ise çok etkiledi beni, üzüldüm adamcağıza.

    YanıtlaSil
  2. Yazınızı okuyunca aklıma Aziz Nesin'in "Hayvan Deyip Geçme" kitabı geldi.. Orada da yaşanmış bir çok hikayeler anlatır Aziz Nesin.. Hepsi birbirinden güzel hikayelerdir...

    Yazınız ne güzel olmuş... Pek anlamam ama, tam bir kitap eleştirisi/tanıtımı tadında sanki... ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  3. Vildan Hanım, güzel yazınız çin teşekkürler.

    Ben de birkaç şey söylemek istiyorum. Bu kitap bence okunması gereken bir kitaptır. Evet, edebî açıdan yüksek bir ürün olmayabilir; evet, çok sağlam bir hikayesi olmayabilir... Fakat bu kitabın ayrı bir önemi var, ben böyle düşünüyorum. Okunması gereken bir kitap olarak düşünüyorum çünkü kesinlikle "farklı" bir kitap Köpek Kalbi. Ayrıca yazarının da -diğer eserlerini okumamaklka birlikte- bir üslup sahibi olduğunu düşündüren bir kitap bu.

    Bu roman üzerinden felsefi ve sosyolojik çıkarımlar yapılabilir zira yazarın anlattığı bazı olaylar sembolik bir anlam taşıyor, zaten kitabın ana hikayesi tamemen sembolik. Bununla birlikte kitapta yer alan kimi ifadeler ise çok yalın ifadeler ve yazarın ortaya attığı düşünceyi gizleme gereği duymayan cümleler.

    Ben de bu kitabın okunmasını tavsiye ediyorum.

    YanıtlaSil
  4. Güzel yorumlarınız için her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil
  5. ya filmi türkçe izlemek istiyoruz hangi siteden bulabiliriz..lütfen yardım edin :)

    YanıtlaSil
  6. Selam Adsız, hangi filmden söz ediyorsunuz? Frankeshtein mi?
    Google yazsanız bulursunuz sanırım:))

    YanıtlaSil