Buket  Uzuner'in İstanbullular adlı romanının çizgi roman formuna çevrildiğini  duyunca, ilk kez bir edebi eserin çizgi roman olarak kitaplaşmasından  endişe duymadım. Bilakis ilk kez yüreğimde bir sevinç dalgası   kıpırdandı. Çizgi roman sevdalısı olduğum halde, edebi eserlerin çizgi  romana dönüştürülmesi beni neden endişeye sevkediyor biliyor musun?  Bir  edebi eserin çizgi romanını okumak kolay gelecek ve orijinallerini  okumaya gerek duyulmayacak diye çok korkuyorum. Böyle bir durumu yüreğim  kabullenmek istemiyor. Olur mu hiç? Düşünsene... Dostoyevski'nin Suç ve  Cezası, Kafa'nın Dönüşüm'ünün sadece çizgi romanı okunsa, sonrasında  orijinal romanı okunmasa... Of, ne büyük kayıp olur. Feci bir şey! 
Buket  Uzuner  bir vakitler  İki Yeşil Su Samuru ve Kumral Ada Mavi Tuna  romanları ile kalbimde yerini bulmuş memleketim yazarlarından biridir.  Diğer kitaplarını da okumuşumdur. Ama bu ilk okuduğum kitaplarının tadı nedense bana  farklı gelir. Yazara haksızlık yapmamalıyım. Sanırım bu yazarın  kabahati değil.  Bazen yeni bir Türk filmi seyredip  "Eski türk filmleri  tadında" denir ya... Bir yazısında Numan Serteli, "Eski  Türk filmleri  tadı diye bir şey yoktur. O hissettiğin lezzet senin çocukluğunun  tadıdır." demişti. Bu sanırım doğru bir tespitti. Belki de Buket  Uzuner'in ilk okuduğum bu iki kitabında hissettiğim lezzet benim  gençliğimin tadıydı. 
İstanbullular  kitabının çizimlerini Ayşe Nur Ataysoy yapmış. Çizgi roman alanındaki  ilk ürünü olmasına rağmen bence çizimleri nefis olmuş. İstanbullular  romanının çizgi romana dönüştürüldüğünü duyduğumda neden sevinmiştim  biliyor musun? Çünkü bu romanın asıl kahramanı İstanbul'dur.  Buket Uzuner'in güzelim cümleleriyle "İstanbul'um ben; umut mavisiyim, zehir yeşiliyim, tan pembesiyim,  erguvanım, mimozayım, lavantayım. Bilinmezlikler şehriyim; karmaşanın,  olabilirliğin ve yaratıcılığın ilham perisiyim."  diyerek okuruna seslenir. İşte bu nedenle İstanbullular romanı İstanbul çizimleri ile kimbilir ne kadar güzel  seyredilir ve okunur diye düşünmüştüm. Haklıymışım.  Ayşe Nur Atasoy'un   çizgi romandaki İstanbul çizimleri birer tablo gibiydi.  Özellikle o  kareleri  uzun uzun seyrettim.  Son bir şey itiraf etmeliyim. Çizgi roman  daha çok erkeklerin tekeli altında görünür. Sanki çizgi roman çizeri de  okuru da erkeklermiş gibi bellenir. Bu kitabın yazarı da çizeri de kadın  ya  ne yalan söyleyeyim çok hoşuma gitti. Taraftar ruhum gene depreşti. İstanbullular kitabının çizgi romanını okuyup bitirdiğimde şöyle hissettim... İstanbullular  iyi ki çizgi roman haline getirilmiş. Ben bu çizgi romanı sevdim.




Sevgili Hayal Kahvem, ne güzel yazmışsınız. Benim de çizgi roman'ı alıp okuyasım geldi. Buket Uzuner'in "İstanbullular"ını okumamıştım, ben bahsettiğinizin aksini düşündüm mesela önce çizgi romanı okusam roman zihnimde belirginleşse sonra daha derin tadını alabilmek için esas romanı okumaya itmez mi beni?
YanıtlaSilYa da klasikleri severek okumuş biri olarak kısaltılmış çizgi romanını alıp tekrar romanın içine girerek can alıcı sahneleri hatırlasam? Şahsen NTV yayınları klasikleri çizgi romana çevirmeye başladığından beri takipteyim! Suç ve Ceza'nın çizgi romanını çok keyif alarak okumuştum, tavsiye ederim :) (seride MacBeth, Dava, Madam Bovary de var bildiğim kadarı ile)
Giz klasikleri önce okuyup sonra çizgi romanını okumak güzel.. Ama nasılsa çizgi romanını okudum.
YanıtlaSilOrijinaline okumaya gerek yok denirse yazık olur anlatabiliyor muyum? Yoksa çizgi roman sevdalısı biri olarak tabii ki okuyalım çizgi roman uygulamalarını da.. Yazdıklarınız bende de mevcut:)
Size kesinlikle katılıyorum, bahsettiğinizin aksini düşündüm derken kastettiğim şey insanların çizgi romanlar yüzünden klasikleri daha az okuma olasılığın yanında çizgi romanların insanları klasikleri okumaya teşvik de edebileceği olasılığının var olmasıydı.
YanıtlaSilİngiliz edebiyatı severseniz (ne yazık ki henüz dilimize çevrilemediği için) ingilizce bir çok klasik eserin çizgi romanı da var, okuduklarımdan aklıma gelen "Great Expectations" çok başarılıydı :) Sevgiler...