28 Aralık 2011 Çarşamba

Bir Günden Geriye Kalanlar...


Gene krizim tuttu. Döne döne Atilla Atalay’ın Mecnun Kuleleri adlı kitabını arıyorum. Yok! Aradım taradım. Yok! Yer yarıldı içine girdi sanki. Hayır, bari diğer kitapları olsa… Hiçbiri yok iyi mi? Nasıl olur? Sözümona bazı kitaplarından bende çifter çifter vardır… Çünkü böyle Atilla Atalay'ın kitaplarını evde arar bulamam. Sonra illa yenisini alırım. Asla dayanamam. Ne yapabilirim?  Bu kitap krizi vaziyetim anlatılacak gibi değil. Acaba biri beni sabote mi etti? Allahım! Bir tane kitabını bile neden bulamadığımı anlayamadım. Eğer okuyamazsam Atilla Atalay'ın bir öyküsünü şimdi… Nefesim kesilebilir… Gerisini söylemeyeyim… Eh, artık ne diyebilirim? Sizlere ömür! 


Aslında ben “Bu sabah  Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ndeki Sevgi Soysal Sempozyumu'na gittim.” diyecektim. Evet.  Gittim sahiden.  Denk geldi gidebildim.  Sabah yapılan ilk bölümünü  tüm merakımla izledim. Öğlen arası oldu.  Hemen üniversitenin önünden otobüse atladığım gibi, ver elini Tophane-i Amire… Dali sergisini gezdim. (Kara Kitap, sözüm söz seninle de gezeceğim:) Dali çocukluğundan beri aşçı olmak istermiş. Eh, aşçı olamayıp ressam olunca, bu hayalini menü ve tarifleri resmederek gerçekleştirmiş. Tablolarını fotoğraflayamadım ama Dali’nin kullandığı renklere bittim. Bittim. Müthiş!


Sonra  "Ölümünün 35. Yılında Sevgi Soysal Sempozyumu"nun ikinci bölümünü dinlemek için  tekrar Mimar Sinan Üniversitesi'ne döndüm. Hey! Bu kez oturum başkanı Doğan Hızlan. Konuşmacılar ise kimlerdi biliyor musun? Sevdiğim kitapların yazarları! Oya Baydar, Selim İleri, Latife Tekin, Buket Uzuner...  Nasıl hoş muhabbetli nasıl keyifli bir oturum oldu anlatamam. Yazarların Sevgi Soysal için anlattıklarını mutlulukla dinledim. Bir okur olarak, çok doyurucu bir sempozyum izlediğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Emeği geçen herkese teşekkür etmeliyim.


Yani rüya gibi bir gün geçirdim. O kadar yıl sonu iş debdebem arasında, denk gelip Sevgi Soysal'la ilgili sempozyumun bari ilk gününü kaçırmadığım için çok sevinçliydim. Dönüşte Beşiktaş'tan vapura hoplaya zıplaya bindim. Kadıköy'e geçtim. Otoparktan arabamı aldım. İzmit'e doğru yola çıktım. Nasıl mutluydum anlatamam. Allahım! Tam Ataşehir'in yanından geçiyordum ki... O ne?  Dondum kaldım. Fotoğraf makinem arıza yaptığı için gördüklerimi fotoğraflayamadım. Ama ilk gittiğimde illa fotoğraflayacağım. Resmen dağ taş bina dolmuş! O binalalar silsilesini görünce tüm sevincim uçtu gitti. Yüreğime kara bir keder  geldi çöreklendi.  Yoo... Her İstanbul'a gittiğimde Ataşehir'in yanından  geçiyorum. Ne bileyim? Bu kez resmen  binalardan korktum. Tek bir ağaç  bile görünmüyordu. Her taraf taş kule olmuş. Of, yüreğim nasıl fena oldu anlatamam. Dedim ki, derhal ilaç niyetine Atilla Atalay'ın Mecnun Kuleleri'ni okuyamazsam, ben bu krizden asla kurtulamam. İşte şimdi  kitabı evde arıyorum. Ama bulamıyorum! Yok!.. Bari öyküyü  hatırlayabilsem... Atilla Atalay insan konservelerine benzetir ya hani bu kuleleri... Ve içlerinde zamandan yorgun düşmüş deliler dolaşıyor derdi. Yani bizler mi? Of!..  Tam o kulelerin yanından geçiyordum...  Aynı öyküdeki gibi... Havanın boşluğunda yankılanan keder, yer kabuğunu boydan boya yararak ilerledi.  Önce şehre şöyle bir tepeden baktı. Sonra bir binadan ötekine çarptı... Çarptı...  En yüksek kuleye çarpıp sekti... Geldi... Geldi... Küskün kalbimden vurdu beni....Yüreğim keder içinde "çın... çınnnn... çınnnnnnn" diye inledi...  Günüm ne güzel başlamıştı...  Görüyor musun, nasıl bitti!...  Yooo... Derhal Mecnun Kuleleri'ni bulmalıyım! Yoksa dayanamayacağım! Söyler misin, kitap krizi vaziyetleri için,  kitapçılarda olmuyor mu  bir nöbetçi?!!


22 yorum:

  1. Bugün Sevgi Soysal sempozyumuna gelemediğim için o kadar üzgündüm ki şimdi yazdıklarını okuyunca kaçırdığıma daha da çok üzüldüm :(

    YanıtlaSil
  2. Selam İrem, perşembe günü devamı var:)

    YanıtlaSil
  3. Hayal kahvem yine coşmuş, coşturmuş :)

    YanıtlaSil
  4. Selam Doktor Blue Ballon, inanın mübalağa yapmadım. Vaziyeti olduğu gibi anlattım:))

    Neyse dün gece Atilla Atalay'ın Dup Dup Çedene adlı kitabını buldum. Hemen ilaç niyetine bir öyküsünü okudum. Yoksaaaa... Halim fenaydı yani... Bu gidişle insan konservesi olacağız hepimiz. Çok fena öyle değil mi:)

    YanıtlaSil
  5. inşallahbirgün hepimiz hakettiğimiz istediğimiz yerlere yaşayabilirz:)))

    sevgiler..güzel çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  6. Selam Reçelim,
    Çok teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil
  7. hayal ediyorsun ve oluyor.sihir gibi bir şey. :)))

    nöbetçi kitapçı süper fikir.ama senin gibi kitap hastalarının sayısı artmazsa iki günde batar.o kadar az kitapçı var ki,açılanlar da çok kısa süre dayanıp kapanıyor.

    dali güzeldi değil mi?keşke fotoğraf çekebilseydin. neyse ben de hayal ediyorum ve olacak. bekle beni dali 2012'nin ilk ayında bir cumartesi günü atlayıp feribota yenikapı'da alacağım soluğu.nasıl bulurum tophaneyi bilmem,ama sora sora bağdat bulunur.

    YanıtlaSil
  8. "Rahatladım..." yazısı bekliyoruz Hayal Kahvem ;-)

    YanıtlaSil
  9. Hop dedik Kara Kitap, o nasıl hayal öyle.. Aaa! Hani gidecektik ya birlikte:) Bak Dali'nin resimlerimin fotoğrafını çekmedim. Seninle birlikte gidince çekeceğim diye:)

    Hem biliyor musun, Altınokta'dan görme engelli sinema arkadaşım Esra'da gelmek istiyor bu geziye.
    Esra'ya resimleri ve İstanbul'u anlatırız hep birlikte:))

    Benim kardeş gelir, Buket te gelir belki..

    Şahane bir gezi olacak Kara Kitap!
    Hayal et. Olur elbette:))

    YanıtlaSil
  10. Selam Ecehan, "rahatladım". Şimdi ofisteki kitaplarıma baktım. Mecnun Kuleleri burdaymış:)))

    YanıtlaSil
  11. ya çok kıskanıyorum, hafta içi olmasının dezavantajları işte benim için. ama senden de okumak keyifli.

    YanıtlaSil
  12. Aaa! Buket sen yorumlara baksaydın keşke:) Sen, ben, Kara Kitap ve Esra gideceğiz İstanbul'a birlikte:))

    YanıtlaSil
  13. Yıl sonu koşturmacasından ne de güzel kurtulmuşsunuz. Bir güncük de olsa bu gibi bir değişikliğe feci derecede ihtiyaç duyuyor insan. Eh, İstanbul da yakın olunca :) Keşke ben de ufak kaçamaklar yapabilsem sizin gibi.

    Yazılarınızı özlemişim, onu fark ettim şimdi :)

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  14. Selam Mit, evet çok iyi oldu gerçekten:) Teşekkür ederim.
    Yeni yılda her şey gönlünce olsun:)

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  15. aa evet şimdi gördüm.ne iyi olur.yenikapıdan taksime gitmeyi biliyorum ama orası karaköydemiydi? sora sora dediğin gibi buluruz..

    YanıtlaSil
  16. Buketcim, Kara Kitap bizim köye otobüsle gelecek. Seni alacağım. Kara Kitabı alacağız. İzmit'ten benim kardeşi ve Esra'yı alacağız. Arabamla gideceğiz. Arabayı Kadıköy'e bırakacağız. Vapurla karşıya geçeceğiz. Ben biliyorum yolu:))

    Dün gittim ya Buket:) Tamam Dali sergisine gideceğiz gitmesine ama başka neler yaparız programı sen ayarlarsın artık olmaz mı:))

    Heyy! Şahane bir hayal bu! Ne güzel!!

    YanıtlaSil
  17. sevgi soysal'ı hatırlattığın için teşekkürler..

    seni mimledim bilgin olsun

    YanıtlaSil
  18. Kızımla , bende gidicem Dali sergisine çok heyecanlıyım :):)...

    YanıtlaSil
  19. Dali sergisini ben fotoladım ve yayınladım, sizin de sergiyi gezebilmenize sevindim.

    YanıtlaSil
  20. Natali, senin bloğa bakanın sergiye gitmeye ihtiyacı kalmaz ki:)

    İşte burada..

    http://baykusgozuyle.blogspot.com/2011/12/iki-sergi-biri-dali-digeri-cagdas.html

    YanıtlaSil
  21. Selam Dayatılanla Yaşamak..
    Beni mi? Mimlemek mi? Eyvahhh! Sahi mi:))

    YanıtlaSil
  22. Selam Mütemadiyen, mutlaka gitmelisiniz. Seveceksiniz:)

    YanıtlaSil