Sabahın erken saatlerini saymazsam diyebilirim ki tüm
gün arazideydim. Yoo, öyle önemli görüşmeler, mühim toplantılar filan yoktu. Ne
bileyim, eften püften koşturmalar. Hafta sonunun eli kulağında zaten... Nasıl
denir? Yatcaz kalkcaz... Bi bakcaz gene hafta sonundayız... Eee... Öyle işte. Keyfim yok zaten. Anlatmaya gerek yok. Memleket durumları...
Seferis'in dediği gibi "yaralı gövde, yaralı yurt, yaralı zaman." Bi
de yaralı yürekleri eklemeliyim. Neyse... İşe gelmeden önce spora gittim. Son
günlerde spor yapmak, hele müzik eşliğinde spor yapmak nasıl gücüme gidiyor
anlatamam. Ofise gelince elim Atilla Atalay'ın kitaplarına gitti.
Dup Dup Çedene'yi çektim aralarından. Daldım arka sayfalarına...
Ciddi ve hisli öykülerinden birini okumaya başladım. Öykünün girişinde bir şiir
var. Gülten Akın'dan...
......
Deniz uzaklaşıyor gitgide
Uçurumlar akan ırmak deli
Deniz uzaklaşıyor gitgide
Uçurumlar akan ırmak deli
Yok şimdi
Yalnızlığın damarını besliyor
Kirli yoğun kandırılmış suyla
Biz mi? Biz değiliz, önceki dün bugün başka
Dokumuzu değiştiriyorlar hızlı vuruşlarla
Tutunamıyoruz ilgilerimize, sevgilerimize
Ve aşka
Deniz uzaklaşıyor
Yalnızlığın damarını besliyor
Kirli yoğun kandırılmış suyla
Biz mi? Biz değiliz, önceki dün bugün başka
Dokumuzu değiştiriyorlar hızlı vuruşlarla
Tutunamıyoruz ilgilerimize, sevgilerimize
Ve aşka
Deniz uzaklaşıyor
Hatırladım öyküyü. Son sayfasına geçtim. Sadece son
iki cümlesini okudum. O kadar. "Kendime göre, ben de seslendim birilerine:
"Birisi deniz de alıp götürsün buralardan."" diye ben de
seslendim. Öyle işte. Canım bir sonraki öyküyü okumak
istemedi. Normal Hayatlar adlı öyküsüne geçtim. Durdum. Kapattım
kitabı. Öykünün cümlelerini kendime göre kurdum. "Fen ilerledi
artık." dedim. "Yürü, gidip aldırtalım duygularımızı. Kelebek'te
okudum, beyinde bi yer bulunmuş, lazer sıkıyolarmış adamlar oraya. Anında
geçiyo herşey, ertesi gün denize bile girebiliyorsun." Böyle bişiydi
sanıyorum. Sonra öyküdeki kahraman gibi Ahmet Kaya'nın "Yorgun
Demokrat" bakışlarını takındım. Savaş Ay'ın şiir tonlamasıyla "Kafama
lazer sıkar giderim " filan demeye başladım. Yooo, ben bön şimdi....
Ekrana bön bön bakıyorum... Pause... Durdum. Bu akşamlık benden bu kadar.
Neden derseniz? Ne bileyim? Öyle işte... Pause!
Çok tuttum: "kafama lazer sıkar giderim" :)
YanıtlaSilHep Atilla Atalay'ın öyküsünden çaldım Dilek:)
SilO "durma" anı, alışkanlık yapmadığı sürece iyi bile gelebiliyor...
YanıtlaSilMutlu günler...
Teşekkür ederim Engin. Öyle işte.
Sil"Kafama 'lazer' sıkar giderim"... Ben de hiç unutmayacağım. :)
YanıtlaSilAtilla Ataalay'ın yeni kitabını beklemekteyim Servet. Yavaş Tren... Adı üstünde yavaş yavaş çıkacak...
Sil