Bilmiyorum 1906 doğumlu Fredric Brown'ın öykülerine hiç denk gelmiş miydiniz? Sevdiğim minik öykülerin yazarı Mr. Brown, şimdi sözünü edeceğim öyküsünde okuruna "hayal et" diye seslenir.
İngilizce'den tam tercüme yapmış olmasa da, Vincent'in öykü hakkındaki yorumu şöyledir: "Ey insan, muhayyileni uzay gemileri, canavarlar, cadılar, cinler, ölüm perileri, tılsımlar, büyüler, deniz altına batmış şehirler gibi fantastik dediğin şeyler hayal etmek için kullanmak kolay olanı.
"Esas zor ve fantastik" olan bizzat kendi varlığının, bedeninin ve içinde yaşadığın gezegenin evrenin içindeki varoluşunu, doğasını hayal etmektir. Yani aslında kendi varoluşun, bilincin ve evrenin gerçekleri çok daha şaşırtıcı ve hayal gücü gerektiren olgulardır."
Müthiş değil mi?
Benim olduğum söylenen bir bedenin içindeyim. Görebildiğim, işitebildiğim, tadabildiğim, koku alabildiğim, dokunabildiğim velhasıl ancak duyu organlarımın işlevleri ve de düşünebildiğim, hissedebildiğim, sezebildiğim, elbette hayal edebildiğim kadar dış dünyayla bağlantı kurabilirim.
Bu bedenle sekiz tane gezegeni bulunan, bulunduğu galakside durmadan turlar atan bir güneş sistemindeyim. Şu anda bedenimin içindeyken, bilim insanlarının söylediğine göre dünya hem kendi etrafında hem güneş etrafında saatte binlerce kilometre hızla yol alıyor. Çok acayip! Aslında bu hızlarla savruluyor olmalıyım, bu hareketleri hiç hissetmiyorum. Güneş benim gibi dünyalılar için elbette çok büyük. Lakin bu güneşten daha küçük ya da daha büyük yüz milyon tane güneşler ve milyarlarca galaksiler olduğu söyleniyor.
Binlerce kasırga aşkına! Heey! Evrende beni duyan vaaaarr mııı?
Uçsuz bucaksız bir evrende, tam olarak anlamadığım şekiller çizerek sürekli hareket ettiği söylenen iğne ucu büyüklükte bir gezegende, sınırlı duyulara sahip beden denen bir kutunun içinde hapisteyim.
"Esas zor ve fantastik" olan bizzat kendi varlığının, bedeninin ve içinde yaşadığın gezegenin evrenin içindeki varoluşunu, doğasını hayal etmektir. Yani aslında kendi varoluşun, bilincin ve evrenin gerçekleri çok daha şaşırtıcı ve hayal gücü gerektiren olgulardır."
Müthiş değil mi?
Benim olduğum söylenen bir bedenin içindeyim. Görebildiğim, işitebildiğim, tadabildiğim, koku alabildiğim, dokunabildiğim velhasıl ancak duyu organlarımın işlevleri ve de düşünebildiğim, hissedebildiğim, sezebildiğim, elbette hayal edebildiğim kadar dış dünyayla bağlantı kurabilirim.
Bu bedenle sekiz tane gezegeni bulunan, bulunduğu galakside durmadan turlar atan bir güneş sistemindeyim. Şu anda bedenimin içindeyken, bilim insanlarının söylediğine göre dünya hem kendi etrafında hem güneş etrafında saatte binlerce kilometre hızla yol alıyor. Çok acayip! Aslında bu hızlarla savruluyor olmalıyım, bu hareketleri hiç hissetmiyorum. Güneş benim gibi dünyalılar için elbette çok büyük. Lakin bu güneşten daha küçük ya da daha büyük yüz milyon tane güneşler ve milyarlarca galaksiler olduğu söyleniyor.
Binlerce kasırga aşkına! Heey! Evrende beni duyan vaaaarr mııı?
Uçsuz bucaksız bir evrende, tam olarak anlamadığım şekiller çizerek sürekli hareket ettiği söylenen iğne ucu büyüklükte bir gezegende, sınırlı duyulara sahip beden denen bir kutunun içinde hapisteyim.
Yooooo:)
İnanır mısın bilmem,gençlere yıllardır özellikle ilk iki paragraftaki cümlelerle bunu anlatmaya çalışıyorum. "Bilinmeyen caziptir ama onla meşgul olacağına kendine bak.Bütün sorularının cevabı sende"
YanıtlaSilBalthus, kendi doğam, var oluşum, bilincim, içinde yaşadığım doğa, dünya, evren.. Donakalıyorum,kalakalıyorum, şaşakalıyorum:)
SilSevindim Aysan:)
YanıtlaSilİnanamıyorum, iki gündür ben de bedene hapsolma konusunu düşünüp duruyordum. Burada görünce çok şaşırdım:)
YanıtlaSilBazan oluyor böyle denk gelmeler Sezer. Ve güzel oluyor değil mi:)
Sil