Yukarıdaki tablo, Alman Rönesans ressamı Hans Memling'in (1430-1494) Last Judgement adlı tablosu. Ortada mahşer günü, sol kanatta cennet, sağ kanatta cehennem resmedilmiş.
Bu tablo ise Hollandalı ressam Hieronymus Bosch'un (1450-1516) Dünyevi Zevkler Bahçesi adlı tablosu. Sol panel cennet, ortada dünya, sağ panel cehennem.
Hieronymus Bosch'un cehennem tasviri
Hieronymus Bosch'un cehennem tasviri
Bugün Gerisi Hikaye'de, Resim ve Korku başlıklı korkunç tablolarla ilgili podcast'i dinlerken, (hay internetin gözünü seveyim) hemen anlatılan tabloları açtım ve inceledim. Hafıza tuhaf kutu. Bu tablolar, aldı beni çocukluğuma götürdü.
Yalanım yok. Öyle nazlanan, mızmızlanan değil, bilakis önüne konan yemeğe bodoslama dalan, her yemekten lezzet alan, heyyy, çok güzeeel, harikaaa, ellerine sağlııık diye diye hımlaya humlaya yiyen iştahlı bir çocuktum. (Laf aramızda halen öyleyim:)
Büyükannem dindar bir kadındı. Muhabbet ederken, çoğu zaman öbür dünyayla ilgili hikayeler anlatırdı. İştahlı olduğum kadar meraklı bir çocuktum. Büyükannemin anlattıklarını şaşırarak dinlerdim. Büyükannem çok akıllıydı. Her birimizin fıtratına göre cennet cehennem tasviri yapardı. Çocuktum. Elbette yaramazlık yapardım. Eğer çok kızdırırsam benim gideceğim cehennem modelini, büyükannem anlatarak şöyle resmetmişti:
Ortada koooskocaman, uçsuz bucaksız uzunlukta, devasa bir masa var... Üstünde envai çeşit yemekler, tatlılar, meyvalar, pastalar... Büyükannem, işte tam burada dururdu. Her defasında en sevdiğim yemekleri sorardı. Safın önde gideniydim. Ben de her defasında ağzımın suyu aka aka, dilimi şapırdata şapırdata sevdiğim yemekleri teker teker söylerdim. "Hah!" derdi... "O saydığın, sevdiğin her yiyecek o masada olacak... "
Ben böyle yazınca, siz "ne şahane cehennemmiş işte, ne var!!!" diyeceksiniz tabii... Durun, daha bitmedi ki... Hayal etsenize, bu cehenneme giren insanlar öldüklerinden beri açlar... Tamam.. Büyükannemin anlattığı gibi, masada canlarının çekeceği en harikulade yemekler var... Ortalık misler gibi leziz yemek kokuyor... Lakin hiçbirine asla dokunamıyorlar. Çünkü bu cehenneme atılan insanlar dirseklerini bükemiyorlar. Dizlerini kıramıyorlar. Bellerini eğemiyorlar. Bu vaziyette yemekleri nasıl ağızlarına götürebilirleri ki? Çok feci! Üstelik belki sonsuza kadar, masanın etrafında böyle ızdırap içinde dolaşıp duracaklar. Sizi bilmem ama, bu cehennem tasviri, beni bir süre muma çevirirdi.
Acaba büyükannemin cehennem tasvirini resmeden bir ressam var mıdır ki:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder