Hafta sonu arkadaşım, çok sık Karasu'ya gidip denize girdiğini söyleyince, bir an Karasu neresiydi, diye düşündüm. Sakarya Karasu mu? Vay arkadaş, ne Ege ne Akdeniz. Marş marş Karadeniz. Şahane...
Bu sabah uyanır uyanmaz bizim ofisgillere "sabah yokum:)" tadında bir mesaj attım. Vee atladım arabama, Karasu'ya kolaycacık ulaştım.
Vay arkadaş, burnumun dibinde Türkiye'nin en uzun plajlarından biri varmış. Şaştım kaldım. Blue Plaj'da bir şezlong bir şemsiye 150 TL. idi. Derhal kaptım. Termosta kahve götürmüştüm. Evden çıkarken bir Asterisk kapmıştım. Gül ve Kılıç. Unutmuşum konusunu. Kıkırdayarak hatırladım.
Sessiz, sakin, tertemiz bir kumsal. Bayıldım. Kahvemi içerken dalgaların sesi eşliğinde kitabımı okudum. Sonra denize daldim çıktım. Dalgalarla oynadım. Takdir ettim kendimi, iyi ki üşenmedim gittim, Karasu sahilini öğrendim, dedim.
Fazla takılmadan eve döndüm. Hemen karpuz kestim. Beyaz peynirle karpuz yedim. En sevdiğim yemek:)
Ekran başına oturdum. Maillerimi cevaplayıp, sigortalılara gönderilecek poliçeleri incelemeye başladım.
Ne güzel coğrafyada yaşıyorum. Şükrettim.
Ani kararlar ne güzeldir. Özgürlüğün tadını çıkartır insan. Şairin dediği gibi- "Bir ağaç gibi tek ve hür"
YanıtlaSilSonra gene ormana dönülür tabii : "Ve bir orman gibi kardeşcesine"
Haklısın Makbule, her zaman olmasa bile aklına geleni yapabilmek ne büyük özgürlük.
Sil