11 Haziran 2009 Perşembe

Yüksek Sadakat Vaziyetleri

Bak ne diyeceğim sana. Dün çok tuhaf bir şey oldu. Dünya döndü... Dönebildi, biliyor musun? Ben durdu sanmıştım oysa. İnanamadım ama, bir gün daha doğsun diye, döndü dünya bir daha!

Çok tuhaf.. Evdeydim…Oturdum cam kenarındaki koltuğa. Topladım ayaklarımı altıma. Baktım sokağa... Sanki geleceksin az sonra.... Birlikte dedikodu yapacağız ballandıra ballandıra… Öyle bir hisse kapıldım.... Genelde ben anlatırdım bilirsin.... Sen cevap vermezdin... Sadece dinlerdin... Şimdi böyle düşünürken seni, öyle bir daldım ki rüyaya, şimdinin içine yumuşacık bir yatağa yatar gibi yayıldım, zamanı bütünüyle unuttum. Haklısın, artık ister sonuç de ister sebep, bu kez bu düğümü çözmem gerek. Biliyorum yollar bitmez böyle düşünerek… Belki bana yazarsın yada kart atarsın uğradığın o şehirden… Boğaz’dan gemiler usulca geçerken, ben çıkar giderim bu yerden, ne dersin? Sen döndüğünde, ağaçlar, gökyüzü ve toprak uyurken, ben çılgın kalabalıklardan çok uzaklarda, sarılıp hayallerime uyumuş olurum belki günbatımında. Döndüğünde, beni son kez görmeye gelir misin? Tam sen geldiğinde yanıma, belki üstümüzden bir kuş geçer, kanadından bir tüy düşer, iner gökyüzünden döne döne, kanatlanır senin elinden… Belki de şehre bir film gelir... İklim değişip sonbahar olur... Olmaz mı? Olur... Olur....Gülümse...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder