8 Haziran 2009 Pazartesi

Öğretmen Kardeşimin Şiir Dinletisi

Yaptı yapacağını yaptı. Aldı intikamını. Arada ablalık yapıyor, ders veriyordum ya kendimce. Haydi bakalım buyur dedi. Sabah sabah nasıl ağlattı insanların önünde beni. Of !Bu bana yapılır mı? Benim kardeş, şehrin merkezine uzak bir mahallesindeki devlet okulunda ilkokul öğretmeni. Öğrencilerine tek tek şiirler ezberletti. Çağırdı velilerini. Bir Şiir Dinletisi düzenledi. Çocuklar giymişler en güzel giysilerini, benim kardeş de özenmiş kendine, sahneye... Küçük oğlu bu sabah çıktığı halde hastahaneden, vazgeçmemiş, öğrencilerin acımış emeklerine...
"Adını duymamıştır bir çok şairin, Ama duysaydı severdi, Adlarından bile sevilen bir çok şairin,
Şiirlerini okusaydı severdi." Böyle diyor Ülkü Tamer. Biz bugün şiir için buradayız. "Yanardağın Üstündeki Kuş"un kanadına takılmak ve elbette; o kuşla, güzel olan ne varsa, onun peşinden gitmek için buradayız." Böyle başladı söze öğretmen kardeşim. Sonra öğrenciler birer birer çıktılar sahneye. Nasıl ezberlemişler şiirleri ve nasıl duyarak okuyorlar, ağlamamak mümkün mü?

"Bir insanı sevmekle başlar her şey" demişti Sait Faik. Ardından gelenlerse "Dünyayı güzellik kurtaracak" dediler. Sevgiyle, barışla, içten bir merhabayla belirecekti aydınlık. Bir şarkıyı birlikte söylemek, sinema önlerinde kuyruklar oluşturmak, birlikte üzülmek, birlikte sevinmek! Yaşanmakta olan ne varsa birlik olabilmek diyerek, Nahit Ulvi Akgün'ün dizelerinde Şule'yi dinledik. Yaşarken adlı şiirinde... "Acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı" diyordu Ataol Behramoğlu. Kışlar da baharlar gibi bizim için anlaşılan ve yaşanan her şeyde insandan bir şeyler bulmak. Sevinçlerde, hüzünlerde insan olmak,ulus olmak, kıta olmak ve sonunda evrensele, tüm dünyaya ulaşmak, kardeşliğin mutluluğunu hissetmek. Nazım Hikmet'in Davet adlı şiirini Pınar okudu.


Yeşeren ağaçlar,dallarda kuş şenlikleri, mavsini yeniden farkettiğimiz gökyüzü... Aslında en iyisi çocuk olmak bugünlerde.. Yada çocuklar gibi hissetmek en güzeli. Bir baba için yazılmış en güzel mısraları, Can Yücel'in o şahane "Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim" şiirini ;Ben hayatta en çok babamı sevdim, Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk, Çarpı bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek, Nasıl koşarsa ardından bir devin, O çapkın babamı ben öyle sevdim... diyerek Volkan okudu büyük bir özenle... Ağlanmaz mı şimdi bu şiirlere söylesene!

"Bizim sıcağımız, Şiir sıcağı canım, Yunus Emre sıcağı, Pişirir Kerem'i yakmaz, Toprağımız halk toprağı, Kimseyi sevdasız bırakmaz" Bir başka şiir vardı sırada. Şairimiz İlhan Gençer'in İnsanla Güzel şiirini, Gülbahar'dan dinledik hepbirlikte... " Her şey insanla güzel!, Doğan güne karşı gerinen evler, Mavi rüzgârların koştuğu sokak... İnsan olmazsa kötü resimler gibi, Lacivert bahçelerde başlayan bahar, Temmuz tarlalarında başak. İnsanlar canım insanlar, Işıklar, güneşler hep sizin için. " Bu şiirleri ezberleyen çocukların kötü insanlar olmaları mümkün mü sizce? Mümkün değil elbette! Şiirler var işte bu nedenle!

"Dünyayı bir çocuğun gözüyle algılamak, masumiyetini yitirmemiş gözlerle bakmak çevremize, yaşamı güzelleştirecektir. Bakmasını bilirsek, var olanın, sandığımızdan da mükemmel olduğunun ayırımına varırırız." dedi kardeşim. Yüreğimizin bir yanı sevinç, bir yanı hüzündür zaman zaman... Her iki duygu da bizim içindir ve insanlık bu iki duygunun kardeşliğinde yürür. Hiç değilse arada bir "kardeş" sözü dinlemelidir. Çünkü bazı kardeşler, aynı şairler gibi, farkında olmadığımız nice duyguyu binbir güzellik içinde dile getirirler. İyi ki varsın kardeşim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder