30 Mart 2010 Salı

Bir Kitap Ve Öğrendiğime Göre...

Bu sabah erkenden İstanbul'a gidecektim. Hazırdım. Biraz kitaplığın önünde oyalanmak istedim. Baktım kitaplara şöyle.. Epeydir sayfalarını dalgalandırmadığım, Bilge Karasu'nun Troya'da Ölüm Vardı adlı kitabı geldi elime. Gözümü kapadım. Ortalardan bir sayfasını araladım. 43. sayfa. Başlık Zanzalak Ağacı.. Başlığın alt sağında küçük bir şiir vardı... 'Sevda derdi dedikleri / Bir zanzalak ağacı kadardır / Zanzalak ağaçlarının altında / Siz yoksunuz gölgeniz vardır.' Bu dörtlüğün hemen altına şairinin adı yazılı... S.N.Şener... Biliyorum bu ismi.. Saffet Nezih Şener... Bu kitabı ilk okuduğumda hem zanzalak ağacını hem de S.N.Şener ismini merak etmiştim. İkisi de bana yabancıydı. Hem ağacın, hem şairin adını ilk olarak Troya'da Ölüm Vardı kitabını okuduğumda öğrenmiştim. Meraklı olmak bazan iyi gelmez ya insana.. Çoğunlukla da bana... Meğer Saffet Nezih Şener, Ece Ayhan'ın Siyasal Bilgiler'de okuduğu yıllarda Tıp Fakültesi'nde okuyan bir gençmiş. O zamanlar bir kaç dergide şiirleri yayımlanmış. Çok genç yaşta ölmüş. İşte buyrun! Gene bir abraka dabra! Bir varken bir yok olan şair daha! Ne fena!Peki zanzalak ağacı?Bilge Karasu'nun cümlelerinden çıkarttığıma göre, geniş, ağır yüksek bir ağaçmış. Yemişi güzelmiş, çok güzelmiş. Elini atarmış insan, bir ısırırmış. Isırırmış da tatsızlığını neresine yoracağını bilemezmiş. Bilge Karasu'ya göre, şairin dediği gibi 'Zanzalak ağacının altında siz yoksunuz gölgeniz vardır.' Nasıl bir ağaçtır ki? Selvi ağacı gibiymiş. Selvi de mezarlık ağacı değil midir genelde? Peki bu kitapta bu kadar ölüm niye? Troya'da Ölüm Vardı kitabın adı... Adı üstünde...

5 yorum:

  1. aaa..sanki ölümü genç yaşta benimsemiş ve çağırmış.
    Benim bir arkadaşımın gelini dermiş ki;
    - Ben bu sene öleceğimi hissediyorum.

    Gerçekten de o sene vefat etmişti.. evlerden uzak. Böyle şeyleri insanları kendileriyle fazla özdeşleştirmeleri sakıncalı galiba.
    Güzel günler bizlerin olsun :)

    YanıtlaSil
  2. Dilek nerdesin bebek sen:) Özledim seni..
    Bak şimdi Bilge Karasu 1930 da doğmuş, 1995 de ölmüş.. Bu kitapta yazdığı yazılar genelde 1954- 1957 yılları arasında yazdıkları.. Demek ki bu yazdıklarından yaklaşık 40 yıl sonra ölmüş. Ölüm üzerine yazılan öyküler güzeldir. Hele Bilge Karasu okumak ömre bedeldir:))

    YanıtlaSil
  3. Nasıl yani ya..ben korkarım... okuyamam.
    Ölüm adı acıtır içimi. Okursam yüreğimle okurum. Kendimi kaptırır giderim. O zamanda ölümü tatmış gibi hissederim. (hissedersem korkarım diye korkum) Yaşarken ölmüş gibi olurum. Yaşarken ölmek niye. Yaşarken mutlu olmalıyım. Korkulardan uzak kalmalıyım yada nötr kalmalıyım. Yine de bana bu kitabı oku dermisin?
    - Okadar da dehşetengiz değil..birşey olmaz..
    dersen düşüneyim derim :)
    Sevgiler kardeş.
    Sen de bana hele bi.. bekliyorum

    YanıtlaSil
  4. Dilek öyle bir yazmışsın ki.. Şimdi ölümden korkma falan yazacam... Gittim geldim öbür dünyaya sanacaksın... Zaten görüştüğümüzde, özledim diye sarılmak için koşarım sanaaa... Ve sen de geri geri kaçarsın... yapmaaa... yapmaa.. dersin... ben sarılmakla kalmam iyi, bir de sallar sarsarım seni bilirsin... Şimdi ölümle ilgili bir şey yazsam bizim ofise uğramazsın artık.. Uğrasan bile kaçarsın benden kaçarsın.. O nedenle sen okuma böyle kitaplar o zaman... Bana da ölümle ilgili bişi sorma:)) Yoksaaa... Anlatırım neler neler... Sonraaaaa... Eyvahh!

    YanıtlaSil
  5. :) vildan güldürdün beni :) Aynen de öyle yaparsın abartısız..bir sarılıp sarsarsın hatta savurursun da denilebilir. Ben de var olan titreşimli parçalarımı muhafaza etmek ve kendimi korumak adına kirpileşir hatta geri geri kaçarım sahiden de :) Alemsindir :) Filme alıp youtube a koyma sakın bu matrak sahneyi.
    ..de..
    Ölüm konusu adına hiç yakışmayan kişilerden birisisin. Nerden çıktı bu konu?..değiştir, değiştir.
    Tamam her fani bu dünyada ölümü bir yada birkaç kez tadacak. Tabi bu arada ölümü ölenden ziyade ölenin yakınları yaşıyor. Ölen zaten mefta olmuş birşeyden haberi yok.
    Bak dedikçe ilgimi çekmeye başladı bu konu..
    Hımm..
    Bu meselede bir haksızlık görüyorum ölene karşı.
    Ölen kişi ölmaden önce bir hanımefendi yada beyefendi iken neden öldükten sonra ceset adını alıyor. Aaaa...ne acımasız bir hitap. Hiç tasvip etmiyorum. Kınıyorum hatta. İlgili makamlar duysun. (heyheylendim işte)
    Saygılar

    YanıtlaSil