Bugün...  Yaz günü Haziran'ında... Mevsim sonbahar tadı veriyordu ya... Evde  yalnızdım. Niyetine girdim. Canım bir şeyler karalamak istiyordu Hayal  Kahvem'e. Hafızamın kuytu çekmecelerini karıştıracak, artık bahtıma ne  çıkarsa, kelime kelime damlatacaktım. Du bi... Aslında yıkanmak, arınmak ferahlamak istiyordum. Çünkü bazen yalnız seslerden kirleniyorum ben, yalnız seslerden...  Öncee... Atilla Atalay'ın "Harbiden  sudan gelmişiz kardeşim biz, toprak ne ki? Yine deniz… Nasıl dingin ...  Saatini bilsek, suda ölmek de olsa, razıyım ben, öyle güzel ki.” şahaneliğindeki sözlerini aklımın iplerine doladım. Attım kendimi Deliler Denizi'ne... Oh! Anında nasıl ferahladım anlatamam. Şöyle  bi  bıraktım kendimi. Sen hiç yosunlarla bir salındın mı? Dene bak.  Deniz karar veriyo. "Seni şöyle sallıyacam hacı" diyo, sen de "Peki  hocam salla" diyosun. Bir sonraki hareketi bilmeden, yani deniz, yani  ucu bucağı yokmuş gibi..."  Devamında  Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi adlı romanı aklıma geldi. Bilirsin, o kitapta Sırtüstü Yüzmek diye bir bölüm vardır hani. Aşk acısı  çeken Kemal, karanlık  bir güzelliği olan o acıklı Eylül günlerini dayanılır kılan önemli bir  şey keşfeder: Sırtüstü yüzmek. Bunun için, sırtüstü ve geri geri  yüzerken başını Boğaz sularının içine iyice sokması, denizin dibini  başaşağı görmesi, bir süreliğine nefes almadan kulaçlar atması  gerekmektedir. Hatırladın mı? Hani akıntının ve dalgaların içinde  geri geri ilerlerken gözlerini açınca, tersinden gördüğü Boğaz'ın renk  değiştirerek koyulaşan karanlığı, aşk acısına hiç benzemeyen bambaşka  bir sınırsızlık duygusu uyandırırdı içinde... Altında kıpırdanan  sınırsız, esrarengiz alemin parçası olmaktır önemli olan... Ağzını,  genzini, burun ve kulak deliklerini sonuna kadar dolduran Boğaz  sularının, içindeki denge ve mutluluk cinlerinin hoşuna gittiğini  hissederdi. Bir çeşit deniz sarhoşluğuyla tersinden  kulaç üzerine kulaç  atarken, karnındaki ağrı neredeyse yok olurdu ve o zaman Füsun'a derin  bir şefkat duyduğunu da fark eder ve aşk acısında ona karşı pek çok öfke  ve kırgınlık olduğunu hatırlar.... Kafasını sudan hiç çıkarmadan  düşüncelerinin onu götürdüğü yere, sonuna kadar yüzer. Daha sonra  sahile çıkıp güneşin altında uzanıp gözlerini kapadığında da,  yaşadıklarının aslında tutkuyla âşık olan her ciddi, onurlu erkeğin  başına gelen şeyler olduğunu iyimserlikle düşünür. Hayallere daldım gene. Bu kez yazarların cümleleriyle denize girdim oturduğum yerde. Güneş  batma ay da dolun olarak doğma şekilleri yapıyo bi taraftan. Ben burada  yalnız, ben cümle planktonlar, yosunlar, şekil şekil bulutlar, kenardan  dolun dolun ay ve manzaranın en kral köşesinden kendine yer bulup  batmak üzere olan güneşle... İşte öyleyken yani... Az önce... Denize girdim işte ben. Sırtüstü yüzdüm. Yine hiç kimsenin ruhu duymadı.
NOT:  Atilla Atalay'ın Deliler Denizi adlı öyküsüyle, Orhan Pamuk'un  Masumiyet Müzesi adlı romanının bazı cümlelerini arakladım. Yazarlar  affetsin beni... Cümleleriyle oynadım gene...  Hey, denize girdim ya....  Aman ne ferahladım...

 
 
Bizde bu hafta sonu için Bozcaada'ya yolculuk edeceğiz, hamakta sallanacağız, denize gireceğiz :)
YanıtlaSilDENİZSİZ BİR MEMLEKET ASLAAAAA
YanıtlaSilSırtüstü yüzmeyi unutmayın bari Bolat:)
YanıtlaSilİyi eğlenceler...
Küçük Mucizem, ne şanslıyız değil mi? Memleketimizin üç yanı denizlerle çevrili:)
YanıtlaSilİnsanın kayıtsız şartsız suya teslim olduğu bir anı anlat bana deseler hemen şu anımı anlatırdım; hava puslu, gökte kara bulutlar hain mi hain, hendiyse patlayacaklar hatta, ama sadece kıyıya çekilmiş bir sandalın önünde balık tutan birinin olduğu sahilden denize giriyorum, canım yüzmek istemiş bu kapalı havada, beş dakika sonra hava patlıyor, yer gök birbirine karışıyor, tam bir sağanak, çıksam daha ıslak dışarsı :) kulaklarım, burnum, genzim su içinde, bir saat kadar o halde yüzüyorum, başka bir dünyaya geçmişim, bir saat yüzmüşüm yağmur altında, bilincim bir saat önceki bilinç değil, ne iş yaptığımı hatırlamıyorum, kıyıya çıktığımda güneş yüzünü gösteriyor, yağmur sonrası o güzelim toprak kokusu var heryerde...
YanıtlaSilGüzel anlatmışssınız Nessuno. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilBir defasında da denizin altında gülmeyi denemeye ne dersiniz?
Denizin altında gülerken düşündüm de kendimi hemen gülmeye başladım :)) Teşekkür ederim...
YanıtlaSilTamam Nessuno, iyi gidiyorsunuz. Pratiği su üstünde yapmaya devam. Sonra suyun altında gülmeye başlayacaksınız:) Ben teşekkür ederim.
YanıtlaSil