26 Haziran 2011 Pazar

Canım Denize Girmek İsteyince, Hayal Etmeden Duramadım Gene!


Bugün... Yaz günü Haziran'ında... Mevsim sonbahar tadı veriyordu ya... Evde yalnızdım. Niyetine girdim. Canım bir şeyler karalamak istiyordu Hayal Kahvem'e. Hafızamın kuytu çekmecelerini karıştıracak, artık bahtıma ne çıkarsa, kelime kelime damlatacaktım. Du bi... Aslında yıkanmak, arınmak ferahlamak istiyordum. Çünkü bazen yalnız seslerden kirleniyorum ben, yalnız seslerden...  Öncee... Atilla Atalay'ın "Harbiden sudan gelmişiz kardeşim biz, toprak ne ki? Yine deniz… Nasıl dingin ... Saatini bilsek, suda ölmek de olsa, razıyım ben, öyle güzel ki.” şahaneliğindeki sözlerini aklımın iplerine doladım. Attım kendimi Deliler Denizi'ne... Oh! Anında nasıl ferahladım anlatamam. Şöyle bi  bıraktım kendimi. Sen hiç yosunlarla bir salındın mı? Dene bak. Deniz karar veriyo. "Seni şöyle sallıyacam hacı" diyo, sen de "Peki hocam salla" diyosun. Bir sonraki hareketi bilmeden, yani deniz, yani ucu bucağı yokmuş gibi..."  Devamında  Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi adlı romanı aklıma geldi. Bilirsin, o kitapta Sırtüstü Yüzmek diye bir bölüm vardır hani. Aşk acısı  çeken Kemal, karanlık bir güzelliği olan o acıklı Eylül günlerini dayanılır kılan önemli bir şey keşfeder: Sırtüstü yüzmek. Bunun için, sırtüstü ve geri geri yüzerken başını Boğaz sularının içine iyice sokması, denizin dibini başaşağı görmesi, bir süreliğine nefes almadan kulaçlar atması gerekmektedir. Hatırladın mı? Hani akıntının ve dalgaların içinde geri geri ilerlerken gözlerini açınca, tersinden gördüğü Boğaz'ın renk değiştirerek koyulaşan karanlığı, aşk acısına hiç benzemeyen bambaşka bir sınırsızlık duygusu uyandırırdı içinde... Altında kıpırdanan sınırsız, esrarengiz alemin parçası olmaktır önemli olan... Ağzını, genzini, burun ve kulak deliklerini sonuna kadar dolduran Boğaz sularının, içindeki denge ve mutluluk cinlerinin hoşuna gittiğini hissederdi. Bir çeşit deniz sarhoşluğuyla tersinden  kulaç üzerine kulaç atarken, karnındaki ağrı neredeyse yok olurdu ve o zaman Füsun'a derin bir şefkat duyduğunu da fark eder ve aşk acısında ona karşı pek çok öfke ve kırgınlık olduğunu hatırlar.... Kafasını sudan hiç çıkarmadan düşüncelerinin onu götürdüğü yere, sonuna kadar yüzer. Daha sonra sahile çıkıp güneşin altında uzanıp gözlerini kapadığında da, yaşadıklarının aslında tutkuyla âşık olan her ciddi, onurlu erkeğin başına gelen şeyler olduğunu iyimserlikle düşünür. Hayallere daldım gene. Bu kez yazarların cümleleriyle denize girdim oturduğum yerde. Güneş batma ay da dolun olarak doğma şekilleri yapıyo bi taraftan. Ben burada yalnız, ben cümle planktonlar, yosunlar, şekil şekil bulutlar, kenardan dolun dolun ay ve manzaranın en kral köşesinden kendine yer bulup batmak üzere olan güneşle... İşte öyleyken yani... Az önce... Denize girdim işte ben. Sırtüstü yüzdüm. Yine hiç kimsenin ruhu duymadı.

NOT: Atilla Atalay'ın Deliler Denizi adlı öyküsüyle, Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi adlı romanının bazı cümlelerini arakladım. Yazarlar affetsin beni... Cümleleriyle oynadım gene...  Hey, denize girdim ya.... Aman ne ferahladım...

8 yorum:

  1. Bizde bu hafta sonu için Bozcaada'ya yolculuk edeceğiz, hamakta sallanacağız, denize gireceğiz :)

    YanıtlaSil
  2. DENİZSİZ BİR MEMLEKET ASLAAAAA

    YanıtlaSil
  3. Sırtüstü yüzmeyi unutmayın bari Bolat:)
    İyi eğlenceler...

    YanıtlaSil
  4. Küçük Mucizem, ne şanslıyız değil mi? Memleketimizin üç yanı denizlerle çevrili:)

    YanıtlaSil
  5. İnsanın kayıtsız şartsız suya teslim olduğu bir anı anlat bana deseler hemen şu anımı anlatırdım; hava puslu, gökte kara bulutlar hain mi hain, hendiyse patlayacaklar hatta, ama sadece kıyıya çekilmiş bir sandalın önünde balık tutan birinin olduğu sahilden denize giriyorum, canım yüzmek istemiş bu kapalı havada, beş dakika sonra hava patlıyor, yer gök birbirine karışıyor, tam bir sağanak, çıksam daha ıslak dışarsı :) kulaklarım, burnum, genzim su içinde, bir saat kadar o halde yüzüyorum, başka bir dünyaya geçmişim, bir saat yüzmüşüm yağmur altında, bilincim bir saat önceki bilinç değil, ne iş yaptığımı hatırlamıyorum, kıyıya çıktığımda güneş yüzünü gösteriyor, yağmur sonrası o güzelim toprak kokusu var heryerde...

    YanıtlaSil
  6. Güzel anlatmışssınız Nessuno. Teşekkür ederim.
    Bir defasında da denizin altında gülmeyi denemeye ne dersiniz?

    YanıtlaSil
  7. Denizin altında gülerken düşündüm de kendimi hemen gülmeye başladım :)) Teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  8. Tamam Nessuno, iyi gidiyorsunuz. Pratiği su üstünde yapmaya devam. Sonra suyun altında gülmeye başlayacaksınız:) Ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil