5 Haziran 2011 Pazar

Barış Bıçakçı İle Yemek Dünyasında Gezinti...


Bazı insanlar iştahlıdır bilirsin. Şu fani dünyanın merak ettikleri  her şeyine iştahla  ilgi duyarlar. Lâf aramızda bencileyin yemek ve kitap  meraklarını iyice abartıp oburgiller familyasına dahil olanlarımız bile vardır. Ben yemekobur biri olarak eğer okuduğum  kitapta bolca yemek muhabbeti geçiyorsa... Of, değmeyin keyfime! Hem kitaba hem yemeğe iştahım abarttıkça kabarır. O kitabı okumaya doyamam. Bak ne anlatacağım... Bizim Büyük Çaresizliğimiz Barış Bıçakçı'nın satınaldığım ilk kitabıydı. Okudukça geçmişte yaşananları öykünün kahramanlarıyla birlikte sanki ben de hatırlıyor,  "hatırlıyor musun?" dedikçe, onlarla birlikte aynı şeyleri sanki ben de yaşamış gibi hissediyordum. Barış Bıçakçı'nın çok samimi  ve akıcı dili, aşka ve hayata dair muazzam hoş tespitleri vardı. Sevmiştim kitabı, bir solukta okumuştum. Az önce baktım kitaplığa... Demek ki  sonra dayanamamış yazarın Baharda Yine Geliriz, Aramızdaki En Kısa Mesafe ve Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra adlı kitaplarını da  satın almışım. Şimdi Bizim Büyük Çaresizliğimiz'in  konusunu, kitabın beyaz perdeye uyarlanmış olduğunu ya da ne bileyim etkili romantik  cümlelerini, aşka dair tespitlerini yazmak niyetinde değilim. Bu kitabın sevdiğim bambaşka bir özelliğinden bahsetmek istiyorum. İddia ediyorum Bizim Büyük Çaresizliğimiz bir yemek kitabı ayarındadır. İçinde onlarca yemek tarifi ve iştah açan yemek muhabbetleri vardır. Buyrunuz Barış Bıçakçı usulü  Fırında Patates tarifi:

"Halka halka doğranmış patatesler ve soğanlar tepsiye, bir sıra patates bir sıra soğan olacak biçimde dizilir, üzerlerine tuz, kimyon, karabiber, kekik ve kırmızıbiber katılmış salçalı su dökülür, ince tereyağ dilimleri yerleştirilir ve fırına verilir. Pişince afiyetle yenir..." (s46)

Zeytinyağlı Fasülyeye bu kitabı okuduktan sonra fesleğen koymaya başlamıştım:
Rendelediğim domatesi fasülyenin üzerine koydum. Sen biraz karıştırıp tencerenin kapağını kapadın. Yemeği hiç su katmadan pişirmenin önemi üzerine bir iki büyük söz söyledik birbirimize. (s101)

Fasülyeye tuz, fesleğen ve şeker koymak için mutfağa girdik. Bir fasülyeyi dişlerinin arasında evirip çevirerek, ağzıa hava çekerek dedin ki: "Pişişşşmek şüzeşşre!" (s102)



Müthiş değil mi? Bu öykü çocukluktan itibaren birlikte olan ve birlikte yaşayan Ender ve Çetin'in şahane dostluklarını, aynı kıza, Nihal'e aşklarını,  geçmişte olanları ve çaresizlikler sebebiyle olamayanları anlatıyor. Anıları  okurken hayatın tekrarlardan ibaret olduğunu tespit ettiriyor okuruna. Günlerin, ayların, mevsimlerin tekrarını düşünsene. Yazar "Hayatın gücü tekrarın gücüdür." diyor. Ne kadar doğru. Hayatın rutininde çok farkına varmadığımız  oysa  yemek yeme faaliyetlerimizin ömrümüzün büyük bir kısmını doldurduğunu tespit ettiriyor. Mutfakta ya da yemek masasında geçen saatlerimiz... Lezzetli bir yemek yemenin hazzı.... "Yemek güzel olmuş mu?" sorusunun şahaneliği...Yaşadığımız acı ve tatlı anılar içinde yemeğin yeri ve önemi... Bu konuyu özellikle hatırlatıyor kitap okuruna... Bu nedenle anılar anlatılırken yemek muhabbetleri oldukça fazla... Bu rahatsız edici bir şey değil. Bilakis ömrümüz gelip geçerken bu anların gerçek mutluluklar olduğunu yani  mutlulukların bu küçük anılardan  ibaret olduğunu hatırlatıyor. Zaten kitap "Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi? Anılarımızı avuç dolusu su gibi her sabah yüzümüze çarpmanın işe yaramayacağına kim inandırabilir?" diye başlıyor. Sonra hemen ikinci bölümde anılar içinde yemek muhabbetine birdenbire giriş yapıyor. Şu anlatımın güzelliğine bakar mısın? "Akşam saatlerinde Nihal'in yine gecikeceğini düşünüp seninle yemek hazırlığına girişmiştik. Yıllar içinde öğrenmiştik, alışmıştık; yemek yaparken birimiz önden gider, diğerimiz soğan doğrayarak, maydanoz yıkayarak, salçayı yağı hazırlayarak, ortalığı toparlayarak onu takip ederdi. İtaat esastı. O akşam önden giden sendin, kıymalı yumurta ve  zeytinyağlı pırasa yapıyordun. Sebzeleri doğradığın kesme tahtasını, bulaşık süngerini yeşil sabunla köpürtüp yıkamaya kalkışınca, kıyamet kopmuştu!"

Barış Bıçakçı yaşamın fani olduğunu bir kez daha hatırlatırken, hayatta bütün tatların ekşi, bütün kokuların kesif olmadığını nefis bir mutfak diliyle okuyucusuna hissettiriyor.

Evet, yemek çok güzel olmuştu. Kıymayı iyice kavurup içine kimyon ve karabiber koyman büyük incelikti. Pırasaları küçük küçük doğrayınca, haklısın, yemeğin yalnızca görüntüsü değil tadı da değişiyordu, güzelleşiyordu. (s17)

Akşam yemeklerinde çoğunlukla birlikteydik. Haftada bir, senin eve gelirken Sakarya caddesi'ne uğrayıp aldığın, üzerinde senin isminin yazılı olduğu kesekâğıtları içindeki balıkları pişiriyorduk. Ben çeviriden sıkıldığımda basit yemekler yapıyordum. Nihal de bazen zorlu yemeklere kalkışıyordu, kadınca bir becerisi vardı, Melahat Teyze ile mutfakta zaman geçirdikleri anlaşılıyordu. (s29)

Şu senin muhteşem patatesli sarmısaklı omletini yaptığın kahvaltılardan birinde, Nihal uzanıp tıraşı gelmiş çenendeki ekmek parçasını alıyordu. Sol gözümün hemen altında bir seğirme... Hakim olmaya çalışıyorum. (s31) 

Nihal mutfakta yemek yaparken, bulaşık yıkarken sana yardım ediyor, bana bunu teklif bile etmiyordu. Yalnızca tek bir gün, havuç salatası yaparken havuçları o tırtıklamış, ben rendelemiştim. Önemli bir ayrıntı değil mi Çetin? O da anlamıştı herhalde ikimizden bir adam olacağını, benimle konuşulacağını seninle yaşanacağını. (s41)



Bu yüz kızartıcı tesadüfü atlattıktan sonra, sizin evde yediğimiz ilk yemek: Memleketten gelen kavurmaya kırılmış yumurta, yanında yoğurt ve bir kiloya yakın caneriği. (s46)

Bir gün paramızla alabileceğimiz kadar helva alıp yarımşar ekmeğin içine koyuyoruz, yedikten sonra da gözlerimiz kararıyor, bayılacak gibi oluyoruz. Başka bir gün salondaki masanın üzerine gazete seriyoruz: zeytin ekmek ve çay. Mutfaktaki lavaboya eğilip karpuz kavun yiyiyoruz, suları bileklerimizden dirseklerimizden akıyor. "Ne kadar oburmuşsunuz!" diyor Nihal. Gururla gülümsüyorum. (s47)

Kalamar pahalıydı ama ömrümüzde böylesini yememiştik, denizbörülcesinin tuzu biraz fazla gibiydi, salata ve balık güzeldi, hesap tahmini yapmak eğlenceliydi. (s95)


Az sonra, soğanları tencereye atmış, zeytinyağında hışırtılar çıkararak kavrulmalarını seyrediyorduk. Güzel bir koku kaplamıştı mutfağı.  (s100)




Hele üçümüzün Ayaş'a gidip domates, salatalık, biberi acur, kelek, mürdümeriği aldığımız, sonra da birlikte turşu kurduğumuz, reçel yaptığımız hafta sonu öleceğimi sanmıştım. (s106)


İp üstünde yürümenin tehlikesi ve hazzı. Tahin ile pekmez gibi. Çetin, karışınca güzel oluyordu. Acı çekiyordum ama acı çektiğim için mutluydum, çünkü Nihal vardı, yanımızdaydı. (s107)

Yürüyüşüyle, şeffaf bir meyveli şekere benzeyen siluetiyle beni ezdi, ezdi. (s123)

Nihal bizi arkadaşlarıyla tanıştırmak istediğinde... Ben mercimekli köfte yapacaktım, sen peynirli kol böreği, fırını yakmışken bir de kek çırpacaktık. Kaç kişi gelecekti? Lale, Cem, Bora... Cem mi? Bora mı? İkimizin de kafasına aynı soru takıldığı için göz göze gelmemeye çalışmıştık. (s124)

Kimi günler eve dönerken pastaneden bir şeyler alıyor, çay demliyordum. Anasonlu peksimetin üzerine zeytin ezmesi sürüp ( Evet Çetin, bunu da Sevgi'den öğrendim!) çayla birlikte yemesi pek güzel oluyordu. (s135)

Toparlanıp güzel bir yemek hazırladık. Domatesli pirinç pilavı, bol rokalı bir salata ve cacık. (s156)


"Ve sonucusu ama en önemlisi: Nihal kahvaltılarda peynirin üzerine reçel koyup yiyiyor!" (s80) 

Bu kitabı çok sevmiştim. Çünkü ben de kahvaltılarda peynirin üzerine reçel koyup yerim:) Cemal Süreya haybeye söylememiş değil mi? "Yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama  kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı."


NOT: Kitapta adı geçen müziklerin videolarını bulmaya çalıştım.



10 yorum:

  1. Bir Barış Bıçakçı fanatiğinin daha olduğunu öğrenmek ne güzel. Ben de külliyatını hatmetmiş biriyim ve ben de içinde yemek gaçan her türlü kitaba bayılırım. Filmini izledin mi bilmiyorum ama benim en çok sevdiğim (ki filmi kitaba göre çok zayıf buldum) sahne en sonda, Nihal'i uğurlayıp dönerken arabada, iki ev kadını gibi "dolaptaki kabaklar bozulacak gidince pişirelim", "ama içine biber salçası koyalım" mealindeki sohbetti. Demek ki ne diyoruz; yemek bütün acılara merhem:)))

    YanıtlaSil
  2. :)
    Ben de filminden sonra duydum kitabı ama okuyamadım hala. Merak ediyorum çünkü sevenleri çok seviyor; bunca övgünün bir sebebi olmalı.

    YanıtlaSil
  3. güzel bir blogmuş, sevindim geldiğime...

    yalnız google profilinizde blog linki görünmüyor, ulaşmak için google ı kullandım. bence o kısmı tekrar ayarlarsanız güzel olur. kolay gelsin:)

    YanıtlaSil
  4. beyaz peynirle vişne,çilek veya şeftali reçeli, kaşar peynirle de bal severim. :))

    YanıtlaSil
  5. @ Kara Kitap, of nasıl şapırdata şapırdata yeriz sizinle karşılıklı:) Hımm.. Canım istedi şimdi. Ama reçelim bitti. Oyaaa duy sesimiii:))

    YanıtlaSil
  6. Selam a.nur, hoş geldiniz Hayal Kahvem'e:) Sorunu tam anlayamadım... Nasıl ayarlayacağım acaba?

    YanıtlaSil
  7. Selam Francesca, ben de filmi çok merak ediyorum:)

    YanıtlaSil
  8. Leylak Dalı, katılıyorum size iyi günde kötü günde hep yemek var hayatımızda... Daha önemsemeliyiz gibi geliyor bana:)

    YanıtlaSil
  9. Selam Vildan,

    Burda yemek hazırlamak, beraber yemek yemek, sabah kahvaltısı, akşam yemeği derken sabah kahvaltılarının, zengin bir kahvaltının eş, ahbap, dostla birlikte keyif verdiği ortaya çıkıyor, öyledir de, keyiflidir, akşam yemekleri de öyledir, kahvaltıdan farkı belki biraz da alkol karışmasıdır yerine ve duruma göre, sabah kahvaltıları farklı mekanlarda tek başına da yapılabilir, belki o kadar zengin bir kahvaltı değil ama dışarda yapılan bir kahvaltı yine keyif verir, ama akşam yemeği öyle değil, dışarda tek başına yenecek akşam yemeği, pek keyifli gelmiyor,yaptığım bir şey değil, çok melankolik geliyor, yemek yemenin mecburiyet yanına muhabbet bağı bağlanıyorsa hayat güzelleşiyor, yazar güzel söylemiş, sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Selam Nessuno, Barış Bıçakçı'nın Bizim Büyük Çaresizliğimiz'i okursanız beğeneceksiniz diye düşünüyorum. Hem hayata dair tespitler hem muhabbetler çok hoş... Filmi de varmış aslında. Henüz seyretmedim. Fakat son günlerde hep yemek filmleri seyrediyorum. Çok güzeller Nessuno.. Gerçekten... Mutlaka seyretmeli yani öyle söyleyeyim:)

    YanıtlaSil