25 Temmuz 2011 Pazartesi

Saçı Uzun Kızlar ve Jilet Yiyen Kızlar...



Son günlerde oldukça yoğun olduğumu söyleyebilirim. Hava sıcak mı sıcak.  İyi ama güneş enerjisiyle değil esasında rüzgar enerjisiyle daha rahat hareket edebilen benim gibi biri tabiyatı gereği bu mevsimi uykuyla  geçirse en iyisidir. Ne yazık ki hayat müsaade etmiyor. Çalışmam gerekiyor. Bu arada bir dur, çalışmadığın zamanlarda bir otur hanım hanımcık bari değil mi? Yok yapamıyorum. Kafama fena halde takılan bir durum var. Ve durum beni hiç rahat bırakmıyor. "Ne taktın gene o kara kafana?" diye soracak olursan eğer... Ne yalan söyleyeyim, basında, haftalık mizah dergilerindeki kadın vaziyetleri bana hiç  iç açıcı gelmiyor.  Hep Salah Birsel'in kitabında okuduğum 1886 yılında Arife Hanım'ın çıkardığı Şükûfezar adlı kadın dergisinin ilk sayısının ön sözünde yazdığı yazısı aklıma geliyor. “Saçı uzun aklı kısa diye erkeklerin alaycı gülüşlerine hedef olmuş bir tayfayız, bunun karşıtını ortaya koymaya çalışacağız. Erkekliği kadınlığa, kadınlığı da erkekliğe üstün tutmadan çalışma ve iş görme yolunda yılmadan adım atacağız." Bu konularda yazılı araştırmaları okumayı çok arzu ediyordum. Lakin nereden başlayacağımı bilemiyordum. 


İşte arayan bulur derler ya...  Bugün İstanbul'daydım. Veee...  Elbette kitapçıya uğradım. Bakınırken bakınırken kitaplara...  Şehre Göçen Eşek - Popüler Kültür, Mizah ve Tarih adlı bir kitap elime geldi. Yazarı Levent Cantek'ti. Daha önce kitaplarını okumadığım bir yazardı. Kitabın arka sayfasını hızla gözden geçirdim. "Türkiye'de popüler kültürün erken çağına, kültür endüstrisinin palazlanmasından önceki zamanlarına eğiliyor bu kitabında Levent Cantek." diye yazıyordu. Hızlı hızlı okumaya devam ettim. "Kılıçbaz çizgi romanlar ve çizgi romanda kadın imgeleri..." diye bir cümleye denk geldim.  Kendimi tutamayıp "Heyyy!" diye bağırdım kitapçıda. Etrafıma baktım. Kimsenin beni tınladığı yoktu. Neyse diye önce bir ohhh  çektim. Sonra  hemen kitap raflarının  köşesindeki pufu ayağımla yanıma çektim. Oturdum. Bu kez... Şansıma ne denk gelirse diye kitabın ortalarından bir sayfa araladım. O ne? Gözlerime inanamadım.  Açtığım sayfanın konu başlığı neydi biliyor musun? Nanananooommm... Gökte arayıp yerde bulmuştum. "Yerli Çizgi Romanda Kadın: Cadılar ve Cariyeler ile İlgili Bir Değinme" Derhal okumaya başladım. 


Yazı bizim memlekette çizgi roman okurunun karşılaştığı ilk kadın tiplemelerinin yabancı çizgi romanlardan çıkmış ya da devşirilmiş olduğunu anlatan bir cümleyle başlıyordu.  Hani Attila İlhan'ın çocukken en sevdiği çizgi roman vardır ya... Flash Gordon...  Bu konuda bir yazı yazmıştım. İşte burada...  Hani Attila  İlhan sevdiği bu çizgi romanın  memlekete gelen filmini de seyretmiş. Sonra Flash Gordon'dan aldığı ilhamla ilk romanını yazmış. Hem de bilim kurgu bir romanmış bu. Adı da Merih'e Seyahat'mış. Bu bilgileri öğrendiğimde aman ne hoşuma gitmişti. Levent Cantek'in kitabında okuduğum yazıda Bayan Yıldız  adıyla sunulan Flash Gordon'un kız arkadaşı Dale Arden için, bizim memlekette meşhur olan ilk kadın çizgi roman kahramanı denilebildiğini öğrendim bu kez.  Nasıl biriymiş peki bu kadın? "Evinin kadını olmak isteyen, aşkın gözü kördür misali Gordon'a mutlak bir sadakatle bağlanan hafif saf bir güzeldir." diye yazmış Levent Cantek.  Hatta ilerleyen cümlelerinde şöyle devam ediyordu yazar...  "Bir Türk kahramanı olan (!) Baytekin'in müstakbel eşidir; ileride kocası olacak erkeğin kudsiyet atfedilebilecek uğraşlarına fedakarca eşlik etmektedir vs... Bayan Yıldız'ın evlilik hayalleri kurması, kötü adamlar tarafından kaçırılıp evlenmeye zorlanması, Baytekin'in aşkından şüphe duyması gibi evlilik ve aşk ile ilgili  melodramatik vurgu hikayenin genelinde oldukça işlevsel kullanılmıştır.  Bu işlevsellik evi geçindiren erkek ile evin bakımını üstlenen kadın biçimindeki geleneksel cinsiyet rollerini pekiştirmeye de yaramıştır." Vay canına sayın seyirciler! Erkek çizerlerin elinde memleketimdeki çizgi romanlarda kadın halleri nasıl başlamış ve nerelere gelmiş kitaptan tek tek okumaya devam ettim. Ratip Tahir Burak'ın "Resimli Roman" adlı çalışmalarından, Altan Erbulak'ın Kibar Hırsız'ına...  Bedri Koraman'ın Cin Can adlı çizgi romanından, Suavi Süalp'in Jet Sosyete çizgi romanına...  Oğuz Aral'ın Fosforlu çizgi romanından, Faruk Geç'e... Karaoğlan ve Tarkan'daki kadın durumları tabii...  Çizgi roman uzmanının  derlediği bu yazıları illa okumalıydım. Sonra kitabın bir yerlerinde günümüze  gelecekti elbette... Heyy! Sayfayı çevirdim. Levent Cantek Attila İlhan'ın Jilet Yiyen Kız adlı şiirinden bahsediyordu. Hatırlasana... Ahmet Kaya söylerdi hani... Du bi... Ben şu şarkıyı dinleyeyim. Sonra kitabı anlatmaya devam edeyim.  Levent Cantek'e böyle bir kitap yazdığı için çok teşekkür etmeliyim. Sonraaa... Yazarın diğer kitaplarının izini sürmeliyim... Jilet Yiyen Kız öyle mi? Of! Ne şiirdir ama? "O kızı nerede nasıl görsem... Aklımı başımdan alır... Saçları şıra köpüğü desem... Kaşları bıçak izi kırmızı..." Valla taktım ben kadın vaziyetleri durumuna. "Saçı uzun aklı kısa diye erkeklerin alaycı gülüşlerine hedef olmuş bir tayfayız, bunun karşıtını ortaya koymaya çalışacağız." Arife Hanım'ın bu sözleri söylemesinin üzerinden 125 yıl geçmiş. Bir kadın olarak bugün Arife Hanım'la aynı hislerde olmak ne fena bir durum.  Hele benim gibi mizah dergileri okuyan, çizgi roman seven biri... Dayanabilir mi? "Erkekliği kadınlığa, kadınlığı da erkekliğe üstün tutmadan çalışma ve iş görme yolunda yılmadan adım atacağız."  Şimdilik böyleyken böyle işte.


 

2 yorum:

  1. Girisimciliginizi, kadin duyarliliginizi her daim takdir ederim de yine yapmissiniz yapacaginizi, bizi yeni ve farkli yazarlarla dost kilmissiniz Hayal Kahvem. Ulkemizin sizin gibi duyarli ve arastirmacilara ozellikle de blog yazarlariniza ne cok ihtiyaci var, kaleminize saglik, sevgilerimle:)

    YanıtlaSil
  2. Selam Sisi,

    Sen onu bunu bırak ve hesap ver bakalım:) Ne oldu senin elindeki proje:))

    YanıtlaSil